REKLAMI GEÇ

GEZEGENİN TİTREŞİMİ

4 Kasım 2019 Pazartesi

Saat sabahın ikisi. Yılın en güzel zamanı. Yağmur deli yağıyor. Doğanın sesi, çiçeğe dönmüş mor fesleğenlerin kokusuna karışmış. Rüzgarın uğultusu, panjurların gıcırtısı.

Çalışma masasının önündeki açık penceremden yüzüme vuran tatlı esinti. Hafiften burnum üşümüş hatta omzumdaki kışlık örtüye biraz daha sıkı sarılıyorum. Limon dilimli adaçayı şifa gibi geldi, kendimi iyi hissediyorum.

Mavi siyah gökyüzünü delip çıkan dolunayı, daha önce hiç bu kadar güzel görmemiştim. Masal kadar gerçek, şiir gibi zengin. Bir o kadar da ilham verici. Ne çok şey yazılıp çizildi bu dolunaylar için di mi? Kurt adamlar, kedi kızlar, dolunay seremonileri. Gerçek şu ki, hiç bir astrolojik durum inkar edilemez ve edilmemeli. Astroloji gerçek ve kadim bir bilim. Ayın durumları, gezegenlerin yerleri, doğum haritalarımız, astrolojik evler, gezegenlerin yörüngelerinde iken birbirleriyle yaptığı açılar; bütün bunlar gerçekten insanlar ve gezegen için çok ciddi önem taşıyor. Milyonlarca galaksi boşuna yaratılmış olamaz, bunların enerjileri ve birbirlerini etkilemeleri yadsınamaz. Üstelik bütün bu galaksiler bizim gezegenimizi doğrudan etkiler. Gezegenin enerjisi de, üzerinde bulunan canlı ve cansız varlıklarla uyumlanır. Bu da şu demek, insanın enerjisini, fiziksel- psikolojik- ruhsal durumunu ve farkındalığını, gezegenin titreşimini düşürür ya da yükseltir.

Yani fırtınalar ve tsunamiler, denizi ve okyanusu nasıl etkilerse, %70’i su olan insanı da aynı şekilde etkiler. Ve hatta deprem olmadan önce karıncaların, arıların kaçtığını, evcil hayvanların huzursuzlaştığını herkes bilir. Aslında insanların çoğu da benzeri şekilde hissederler, vücutta ödem oluşur, huzursuzluk ve sebepsiz ruh çöküntüleri, anlamsız gerginlikler olur ama sebebini anlayamazlar. Gezegenin enerji değişimi ya da huzursuzluğu insan dahil tüm varlıklara yansır. İnsanın enerjisi de aynı şekilde tamamen gezegeni yüceltir ya da aşağılaştırır. İnsanın enerjisi diyorum, aslında tüm canlı cansız varlıkların enerjileri elbette ki. Ancak, insan daha çok etkiliyor maalesef; zira örümceklerin egosu yoktur, sardunyalar kimsenin kuyusunu kazmaz, filler birbirini öldürüp dişlerini çalmaz, balinalar insanları sopayla dövmez, goriller canlı canlı insan beynini yemez. Neler diyorum ben de gece gece? Sabah sabah pardon…

Bütün bunları sadece gezegenin en akıllı varlıkları olan insanlar yapar değil mi? Barış ve huzur doğanın içinde doğal olarak vardır ama biz insanlar barış için savaşmayı seçeriz. Barış için öldürürüz. İnsanlar neden savaşırlar ki? Neden birbirlerini öldürmek isterler ki? Para için sömürüldüklerini, silah satmak isteyen abilerin pazar aracı olduklarını bile bile; savaşmanın saçmalığını, mantıksızlığını görmezden gelir, alttaki derin amacı anlamazlar ki? Toprak, su, doğal kaynaklar gibi nedenler gösterilirken, demokrasi ve özgürlük bahanesi ile zorla savaşa sürüklenirler. Ne zaman fark ederiz acaba rekabet, açgözlülük ve güç isteminin bize genetik bir manipülasyonla dayatıldığını? Çünkü insanın doğasında, sevgi ve huzur vardır; öldürmek, katletmek insan doğasına aykırıdır…

Ne güzel başlamıştı oysaki yazı bugün. Her neyse…

Peki, gezegenin titreşimini nasıl artırabiliriz? Elbette ki sadece kendi enerjimizi yükselterek. Bu yaşama geliş amaçlarımızdan birisi zaten. Enerjimiz yükseldiğinde kendi huzurumuzla birlikte, en yakınımızdaki yüzlerce insanın enerjisini de yükseltmiş oluruz ki bu gezegen için büyük bir katkıdır. Üzgün, kızgın ve sinirli olduğunuz, kendinizi kötü hissettiğiniz her an, öncelikle, 7-8 kez derin nefes tekniğini kullanın ve nötürleşin. İkinci olarak da 10-15 dakikalık kısa bir yürüyüşe çıkın; eğer deniz, göl, park, bahçe, yeşillik varsa oraları tercih edin. Hiç biri yoksa bir banka oturup gözlerinizi, çok uzaklara, yani gündüz ise gökyüzünün derinliklerine, gece ise, yıldızlara, aya, dolunaya dikin, odaklanın ve nefes alıp vermeye devam edin…

Bunu sürekli yapın. Her fırsatta gülümseyin insanlara. Empati yapın, hayvanları sevin, dokunun. Çocuklarla, bebeklerle yakınlaşın onların yüksek enerjileriyle kutsanın. Canlı cansız yaratılan her şeyi sevin. Sevmeyi, hoşgörüyü ve şefkati alışkanlık haline getirin.

Göreceksiniz ki, çok kısa zamanda mutluluğu ve huzuru yakalayacaksınız; içinde bulunduğunuz hal ve durum ne olursa olsun, varoluşun ve huzurun ipucu budur. Rekabeti, hırsı ve güç istemini sevgi ile dengelemek. İlk kitabımın adı ” Hayat sevgi demektir” idi. Şimdi onu düzeltiyorum… Geçmiş, şimdi ve gelecek, hayat ve daha ötesi, varoluşun sebebi ve 7 katmanı sevgidir. Her şey sevgidir, yaradılışın özü sevgidir.

Hepinizi Seviyorum…

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

Adile ÇAKA   -  Bağlantı 9 Mart 2022, 11:36

Biz de sizi çok seviyoruz,sonsuz teşekkürler!

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı