REKLAMI GEÇ

GEZİN, GÖRÜN VE ÖĞRENİN

7 Ekim 2019 Pazartesi

Erguvanların ve mor salkımların zamanı bitti, renklerin yeşilden, sarıya, kırmızıya ve hatta kahverenginin her tonuna büründüğü en bir güzel mevsimin zamanı şimdi…

“Bahar bulaştı ya hayata, ağaca, suya, içimde öyle bir seyahat kımıldıyor ki, diren direnebilirsen.

Yüreğim bavulunu toplamış çoktan; ruhum sırtlamış çantasını. “Uzaklar” çekiyor…” diyen Can Dündar’a inat, ruhum sonbaharı seviyor benim. Üstelik dünyanın yarısını sadece sonbaharda gezdim, bavulsuz ve sırt çantasıyla… Yani gezmek olunca konu yüzüm gülmeye başlıyor hemen.

Aklıma gelmişken, lütfen paralarınızı kötü günler için biriktirmekten vazgeçin olur mu? Onun için biriktirirseniz zaten de haklı çıkarsınız, yani mutlaka bir olumsuz şey olur, kazada, hastanede, hastalıkta filan kullanırsınız. Rahmetli babaannem kefen parasını bile, altın varak nakışlı sandukasında saklardı, kimse onun için para harcamasın, kimseye yük olmasın isterdi. Böyle bir kültürden geldik elbette, illaki para biriktirmek istiyoruz ya, bu neden gezmek, görmek, eğlenmek için olmasın ki?

Haydi, hemen başlayın biriktirmeye!

Batı insanı, iş zamanında deli gibi çalışır. İşi hakkıyla yapar ve bu arada yaz aylarında mutlaka bir yolunu bulup dinlenirler. Neyse ki son yıllarda bizim ülkemiz insanı da, bunu yapmaya başladı. Üstelik müzeler bile tıklım tıklım dolu oluyor artık ülkemizde. Çok şükür sosyal medyanın bunca kötü yanına rağmen, kültür gezilerinin yayılmasında çok büyük etkisi oldu.

Lütfen gezmeye öncelikle ülkemizden başlayın. Aynı anda dört mevsimin yaşandığı, kültürel zenginliklere, müzelere, doğanın her çeşit güzelliğine, dağlara, kırlara, ovalara, denizlere, saraylara, hanlara, camilere, kiliselere, köprülere dünyanın her yerinde bulunan tüm her şeye aynı anda sahip olan ülkemizi gezip bitirmeden dünyaya açılmayın lütfen.

Kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına, köy, kasaba, şehir şehir, tek tek gezin, bitirin. Her bir yerde ayrı etkinlik var; denizde başka, dağlarda başka, nehirlerde başka. Kültür turizminden hoşlananlar müzeleri gezerken, her yöreye ait halk dansları ve müziği ile, lokal yiyecek ve içeceklerin sunulduğu lokal restaurantları denemeyi unutmayın. Doğayı ve sporu sevenler için de her yöreye uygun, raftingden başlayıp, yamaç paraşütleri, denizaltı etkinlikleri, balon gezileriyle devam eden faaliyetler var. Ülkemizin turistik zenginlikleri saymakla bitmez ve neredeyse bütün bir gezegenin özeti burası. Üstelik gez gez tükenmez de, kendimi bildim bileli İstanbul’u bile bitiremedim, bitirebilen var mı acaba? Ve lütfen, gitmeden önce bir kitap okumasanız bile, gittiğiniz yer hakkında bir ön araştırma yapın. Nerede kalınır, ne yenir, ne içilir dışında, hangi dönemde kimler yaşamış, tarihçesi, müzedeki, saraydaki, camideki her ne varsa artık, hangi eserler varsa, nedir, ne zaman, kimin tarafından yapılmış. Müzeleri zaten illaki araştırın önceden ki, hem sanat tarihi konusunda daha derinleşecek, hem de keyif alacaksınız gezerken…

İnanın, yüzlerce müzeyi, benimle gezen arkadaşlarımın tümü de, hem inanılmaz keyif alıp, hem de sıkılmadan saatlerce müzede kaldıkları için çok şaşırıyorlardı. Üstelik sonradan her biri, sanata, resime, heykele derin ilgi duymaya başladılar. Hatta bir tanesi yüzlerce kez geldiği halde Paris’e, ilk defa Louvre Müzesi’ni gezdiğini söylerken, diğeri de aynı müzeye onlarca defa geldiği halde, benimle ilk kez gezdiğini anladığını söylemişti. Her bir eserin önünde durmak imkanı olmasada önemli olanların tümünü anlatmıştım onlara…

Bir keresinde de, Amsterdam’daki Van Gogh Müzesi’nde onun ” Gauguin’in Sandalyesi” ni 20 dakika anlatmışım, kendini kaptıran dostlarım zamanın akışını farkettiklerinde çok gülmüşler, bir sandalyanin bile ancak bu kadar gizemli ve çekici olabileceğini söylemişlerdi benim anlatımımla. Bir gün size de anlatayım. Bu arada bir yerde benimle karşılaşırsanız hemen yapışın koluma, bırakmayın sakın, zira her müzeyi bin kere gezsem doyamam…

Şaka bir yana, hazır giderseniz inanın, çok keyif alacak ve çok şey öğreneceksiniz. Ama lütfen ve her fırsatta gezin, görün ve öğrenin. Ne derler hani: Çok yaşayan değil, çok gezen bilirmiş…

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

Adile ÇAKA   -  Bağlantı 9 Mart 2022, 11:45

Her yazınız ayrı bir yolculuk gibi,içten dışa,dıştan içe ve hep İÇTEN,sonsuz teşekkürler!

Hatice erkan   -  Bağlantı 8 Ekim 2019, 09:00

Gez dünyayı gör Türkiye bin güzelliklerini

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı