REKLAMI GEÇ

HAZ VE MUTLULUK ÜZERİNE

7 Nisan 2014 Pazartesi

Birbirlerini çok seven bir çift vardı.Uzun zamandır çok mutlu ve huzur içinde yaşamışlardı. Ama son zamanlarda sık sık tartışmaya ve kırıcı olmaya başlamışlardı. Küçük bir söz bile kocaman bir kavganın çıkmasına yetiyordu.

Bir akşam oturup, ilişkilerini gözden geçirmeye karar verdiler. Her ikisi de boşanmayı istememekle beraber, böyle gidemeyeceğinin farkındaydılar.

Kadının aklına bir fikir geldi. Bahçeye bir ağaç dikecekler, eğer bu ağaç üç ay içinde kurursaboşanacaklar, kurumaz da büyürse, ayrılmayacaklar tekrar deneyeceklerdi.
Ertesi gün gidip bir meyve ağacı alıp diktiler.

Aradan bir ay geçti. Bir gece yarısı bahçede karşılaştılar. Her ikisinin de elinde içi su dolu birer sürahi vardı…
İnsanın doğal olarak yöneldiği ve istediği şeyler içinde mutluluk, ulaşılmak istenen iyi bir şeydir temel bir amaçtır. Bundan dolayı eskiçağdan beri farklı unsurlarda aranan temel kavramlardan biridir. Dolayısıyla filozoflar ilkin insan için mutlu ve iyi yaşamın nasıl olabileceği üzerinde durmuşlardır. Ve Leonardo’nun Mona Lisa’sı gibi hala mutluğun resmini çizebilen değil, tanımını bile tam olarak yapabilen olmadı…

Biz yaşlandıkça mutluluğu sahip olmakta arıyoruz, para sahibi olmak, güzel bir iş, bir ev, bir araba, güzel bir kadın ya da yakışıklı bir koca. Sonra bu elde ettiklerimiz yetmiyor başka şeylerde arıyoruz mutluluğu. Ya da bazen elimizdekileri kaybettikten sonra anlıyoruz, aslında ne kadar da mutlu olduğumuzu. Sahip olduklarımızla mutlu olduğumuzu sanıyoruz tam da bu yüzden kaybetmekten korkuyoruz.

Leodikya’lı Epiktetos’un çok sevdiğim bir aforizması var: “Bir gün bir yakınını bir dostunu bir eşyanı kaybedersen üzülme! De ki onu sahibine geri verdim. Onlar sana ait değillerdi. Tıpkı bir handa konaklamışsın gibi. Geçici bir süre kullandın, iade ettin. Handan giderken yatağı yorganı sırtlayıp gidemezsin, sahibine bırakırsın!”
Bazen de bize ait olmayan şeylerle mutlu oluyoruz. Yine Epiktetos der ki: “İnsan kendine ait şeylerle mutlu olmalı, yoksa kaybedince çok üzülürsün! Bir at “ben güzelim ben güzelim” diye sevinebilir ama atın sahibi “benim atım güzel” diye sevinirse sonunda üzülebilir”.

Tiyatro masklarının gülen yüzü, mutluluk sorununu ilk ele alan Demokritos da, huzuru mutluluğun temeli saymıştır. Ona göre mutluluk:”ruhun iyi durumda olması ve sarsılmazlığı, ikisinin bir arada olmasıdır. Mutluluk için haz değil, dinginlik ve huzur gereklidir.”

İç dünyamızın huzur içinde olması ve dinginliği, sarsılmaz durumda olması mutluluktur. Ona göre doğru yaşam için esenlik ve dinginlik yeterlidir. Huzurlu olmak duyarsız olmak anlamına gelmez.
Ve yaşamda insanın yapabileceği en iyi şey ve en doğru şey, hayatı olabildiğince çok neşeyle ve olabildiği kadar az sıkıntıyla geçirmektir. Bunun için de önce duygulanımları yenmek gerekir. Duygulanımlar, burada kişinin yaşananlar ve olan bitenler karşısında içine düştüğü duygu durumlarıdır. Dıştan gelen etkiler karşısında içine girdiğimiz bu ruh durumları mutluluğun koşulu olan iç sarsılmazlığımızı bozar.

Demokritos’a göre yapılması gereken şey, ruhta hiç bir korkuya, kaygıya, boş kuruntuya, tutkuya yer vermemektir. Ölçülü ve dingin şekilde yaşamayı başarmak için aklı ve düşünme gücünü geliştirmektir.
Kinizm’e göre ise haz alınan şeylere ulaşmadan kaynaklanan mutluluk mutluluk değildir. İnsanın yaşamasıyla ahlakla bağıntılı olmak zorundadır. Mutlu olmanın yolu haz karşısında bağımsızlaşmaktan geçer. Yaşamda bizi kolayca etkileyen, ruhumuzu iç dünyamızı sarsabilen dış etkenler vardır. Bunlar genellikle bize iyi görünen şeylerdir. Ün, mevkii, nüfuz, zenginlik gibi kişileri çeken şeyler, bizim iç bağımsızlığımızı engelleyici şeylerdir. Bunlar aslında kendisi için istenebilecek şeyler değildir. Dolayısıyla iyi görünseler de iyi değildirler.

Kynik okulun düşüncelerini en uçta yaşayan örnek olarak, bir fıçı içinde yaşayan, sadece bir lambaya ve bir ekmek kesesine sahip olan Diogenes’e göre:” Mutlu bir yaşam için besin ve barınma gibi temel ihtiyaçların karşılanması yeterlidir.”

Aslında mutluluk, biz mutlu olacağım diye didindikçe gelmez. Mutluluk herkesin çok iyi bildiği bir şey gibi görünsede aslında en büyük gizdir. Biz onun peşinde koşmadığımız zaman gelir. Bir anda dolduruverir içini insanın. Gizemli bir şekilde varlığımızın içindenkaynayıverir.

Mutlu bir yaşam için esas olan akla ve doğaya uygun davranmaktır. İç dinginlik, acısızlık, özgürlük, ölçülülük, adalet mutluluk için yeterlidir. Mutluluk huzur ve iç dinginliğinden başka bir şey değildir…
Hedonizm’e (hazcılık) göre ise mutluluk hazdır ve haz veren her şey iyidir. Acı ve haz birarada bulunmaz. Acı mutsuzluktur ve kötüdür. O halde mutluluk veren her haz iyidir. Bu hazcı okula şiddetle karşı çıkanların başında Aristoteles gelir ve mutluluğu şöyle tanımlar: “Mutluluk, kendine yetebilen ruhun, erdeme uygun etkinliğidir.”

Büyük İskender Sinop’ta yaşayan Diogenes’in bilgeliğini ve ününü duymuştur. Bir gün,Diyojen, yaşadığı küpün önünde,sabah dilendiği kuru ekmeği bitirmiş huzur içinde güneşlenirken, İskender askerleriyle çıkagelir. “Diyojen, ey büyük bilge! Ününü duydum! İskenderiye’ye gidiyorum. Benimle gel ve dünyayı yönetmeme yardım et! Yeterki benimle gel ve dile benden ne dilersen!” der.

Diyoje’nin cevabı o tarihe geçmiş sözdür: “Gölge etme, başka ihsan istemem senden.” İskender Diyojen’in yanından üzgün ayrılırken yanındakilere der ki: “Biliyormusunuz üç kıtaya sahip oldum, dünyanın yarısını yönettim, ama bu bilge kadar mutlu olmadım. Büyük İskender olmasaydım eğer, Diyojen olmak isterdim.”

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

IBRAHIM   -  Bağlantı 12 Nisan 2014, 22:44

SATIRLARINZLA VERDIGINIZ COK GUZEL DERS VE MESAJLAR ICIN SIZI CAN I GONULDEN KUTLUYORUM

meral başer   -  Bağlantı 8 Nisan 2014, 09:52

Harikalar döktürmüşsün yine… zevkle bir çırpıda okudum.Tebrikler Arkadaşım..

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı