İÇİNİZDEKİ HAZİNE

Santiego gezmeyi çok seven bir çobandır. En büyük hayali bütün dünyayı gezip görmektir. Bir gün rüyasında, Mısır piramitlerinde kendini bekleyen muhteşem bir hazine olduğunu görür. Rüyasını bir çingeneye anlatır, çingene onun Mısır’a gitmesini söyler. Çoban başlangıçta bunu saçma bulsa da, sonra karşılaştığı yaşlı adam da aynı şekilde yorumlar rüyayı. Santiego koyunlarını ve nesi var nesi yoksa satıp Mısır’a gider.

Daha Mısır’a ulaşamadan, Afrika kıtasına vardığı ilk gün bütün parasını çaldırır. Çok üzgündür ve ülkesine geri dönecek parası bile yoktur. Kristal satan bir tüccarın yanında çalışmaya başlar, tam bir yıl sonra ülkesine dönmesine yetecek parayı biriktirmiştir. Dönüş hazırlıkları yaparken bir İngiliz gezginle tanışır. İngiliz gezginden piramitlere yakın bir köyde, 200 yaşında bir simyacı yaşadığını öğrenir. Gezginle birlikte bu simyacıyı bulmaya ve hayallerinin peşinden gitmeye karar verir ve yeniden yollara koyulur.

Simyacının yaşadığı köye vardıklarında, daha simyacıyı bulmadan bir kıza aşık olur. Kızın aradığı hazine olduğunu sanıp, ona evlenme teklif eder. Bir zaman sonra simyacıyla tanışır ve simyacı bunun doğru olmadığını ve muhakkak piramitlere gitmesini söyler. Santiego yeniden hayallerinin peşinden yollara koyulur…

Paulo Coelho’nun SİMYACI adlı kitabından bir özetti. Sonunu yazmadım, mutlaka okumanızı tavsiye ederim.

Hayallerimiz ve arzularımız, mutluluk ve güzellik sandığımız kadar uzakta değil. Her an içimizde bir yerlerde, düşüncelerimizde, inançlarımızda, kalbimizin içinde. Sadece yaratıcı zihninizi tanıyın, tanışın yeter, sihri elde etmek için simyaya gerek yok. Zaten aklınızdan çıkan her düşünce bir sihirdir. Dudaklarınızdan dökülen her sözcük bir sihirdir…

Hemen bugün gece bir deney yapmaya ne dersiniz?
Mutlaka bir probleminiz, bir sorununuz vardır illaki…

Uyumadan önce sorunu, problemi bir kağıda yazın. Uykudan kalktığınızda genellikte sorun çözülmüş olur. En kötü ihtimalle ışık hızıyla çözüme kavuşacaktır. Siz kağıdı yakın gitsin. Unutun ve peşinden gitmeyin… Yaratıcı zihni kullanmayı öğrenmek pasta yapmayı öğrenmek gibidir. İlk bir kaç denemede yumurta eksik, süt fazla filan olabilir. Pasta kabarmaz ya da çöker. Öğrendiğinizde büyük bir bilgelik ve sabırla malzemeleri kıvamında ve yeteri miktarda koyar, karıştırır, bir tepsiye dökersiniz. Elde etmek istediğiniz sonucu ve gerekli formülü bilirsiniz. Ve fırında pişmesi için gerekli zamanı bilir, sabırla beklersiniz. Süreci hızlandırmaya çalışırsanız yakarsınız.

Başka bir ifadeyle; toprağa domatesin tohumunu ekersiniz. Güneş ışığını sağlar, suyunu verir, sabırla beklersiniz. Süreci hızlandıramayacağınızı bilirsiniz. Ve her gün toprağı açıp açıp tohum ne halde, domates ne zaman çıkacak diye kontrol etmezsiniz. Herhangi bir anormal durum olmazsa, domates tohumundan domatesin çıkacağından eminsinizdir.

Başarmak ve sahip olmak istediğiniz şeyi bilir, araştırmalarınızı yapar, bilginin isteğiniz bir süre beklemesini sağlar, güvenir, emin olur ve sabırlı olursanız istediğiniz cevaplar da sonuçlar da mucizevi bir şekilde gelirler.

“Dağları oynatabileceklerine inananlar bunu yapar, inanmayanlar yapamaz. İnanç, yapma gücünü harekete geçirir” diyor Dr. David Schwartz. Kesinlikle yapabileceğinden emin olmanın tavrı gerekli güç ve enerjiyi üretir. Bunu yapabileceğinize inanmanız halinde, nasıl yapılır enerjisi oluşmaya başlar zaten. Akıl inanmadığında veya endişe ettiğinde zaten başarılı olamazsınız.

Sınırlarınızı genişletin artık. Başarırım derseniz başarabilirsiniz ancak. Ağzınızdan çıkan her kelime düşüncenizle ilgilidir ve düşünce bir sihirdir. Acıyı oluşturan düşünceler değil ama bu düşüncelere bağlanmadır. Bağlanma ve inanışlarımız yüzündendir başımıza gelen her şey. İnançlarımız yıllar boyu biriktirdiğimiz bağlandığımız düşüncelerimizdir. İnanmak başarmanın ve gerçekleştirmenin olmazsa olmazıdır. Artık inanın, başarın, kendinizi gerçekleştirin ve İÇİNİZDEKİ HAZİNEYİ KEŞFEDİN…