REKLAMI GEÇ

ÖFKE ÜZERİNE

6 Mart 2015 Cuma

Çok sevilen ve doğruluğu dürüstlüğü ile ün salmış bir komutan olan Piso, çayırdan dönerken arkadaşının nerede kaldığını bilmiyor diye, bir askerine çok kızmış ve öfkelenmiş. Öyleyse sen onu öldürdün demiş ve o öfkeyle adamı ölüme mahkum etmiş. Tam asılacağı sırada kaybolan arkadaşı çıkagelmiş. Bütün ordu bayram etmiş, hem bir arkadaşları ölmemiş olduğu hem de diğeri ölümden kurtulduğu için. İki arkadaş sarılıp öpmüşler birbirlerini, cellat da almış götürmüş ikisini Piso’ya…

Herkes Piso’nun da bu işe çok sevineceğini sanıyormuş. Tam tersi olmuş: Henüz geçmemiş olan öfkesi, kendini utandıran bu gerçek karşısında büsbütün artmış ve hırsının bir anda aklına getirdiği şeytanlıkla suçluları üçe çıkarmış, bir kişinin masum çıkması, üç kişinin birden başını yemiş. Birinci askeri ikincisini kaybettiği için, ikincisini kaybolduğu için, celladı da verilen emri yerine getirmediği için ölüme mahkum etmiş…

“Hiç bir şey öfke kadar insan düşüncesini sapıtamaz” der Montaigne. Ona göre öfke; kendi kendinden hoşlanan, kendi kendini şişiren bir hırstır.

Benim başıma o kadar sık gelir ki; Bazen bir şeye yanlış yere kızarım, bana yanıldığımı kanıtlayan malzemeler sunarlar, bu seferde doğrunun kendisine, suçsuzluğuna içerlerim. Ego’m o an öfkemden besleniyordur ve zaten de kendini haklı çıkarmak ister…

Hiçbir şey insanı öfke ve kızgınlık gibi çabucak eritip bitirmez. Bedenin yaşadığı hastalıkların neredeyse hemen hepsi düşünce gücü ile ilgilidir. Öfke anında kalbe daha çok kan pompalanır, solunum ve kalp atışı, yüz rengi değişir, bütün salgı ve hormonlar değişir. Sinir gücünün çabucak tükenişi, zararlı salgıların, örneğin midede safranın, hastalıklı bir artışıdır bunların sonucu. Hasta insan için, öfke ve kızgınlık gerçekten yasak olan, kötü olan şeydir; ne yazık ki en doğal eğilimdir hem de…

Krişna Murti: “Kendini öfkeden kurtarmak iyileşme yolunda ilk adım” der. ” Zayıflıktan doğan öfkenin zararı zayıfın kendine dokunur en çok. Tersine başlangıçta yaradılış zenginse, o zaman da öfke gereksiz bir duygudur; onu altedebilmek zenginliğin kanıtıdır nerdeyse”.

“Felsefemin nasıl da öfke ve öç duygularıyla tutuştuğu yıllarda, tam da bunun ortasında, içgüdüm uygulamada şaşmazlığını ortaya koydu ve kişisel tutum değişikliğime sebep oldu” der F. Nietzsche. “Decadence çağımda( hastalıklı evresi) onları kendime zararlı diye yasaklamıştım; hayatım yeniden yeterince zengin ve gururlu olur olmaz, bu sefer de aşağımda kaldıkları için yasakladım”.

Elbetteki kodlarımızla genetiğimizle getirdiğimiz yapısal özelliğimiz de olabilir, ancak farkındalığında olmak, artık onu egosal olmaktan çıkarıp, bir alışkanlık kalıbı haline getirebilir ve alışkanlıklarımızı zaman içinde, etkinlik ve düşünsel çalışmalarla başka güzel alışkanlıklara kanalize edebiliriz. İnanın bu çok zor gibi gelsede imkansız değil, ve öfke kademe kademe kontrolümüze geçebiliyor. Çok yaygın bir öneriyi hepimiz biliriz: ” öfke anında derin nefesler al ve 10’a kadar say!”. Sonra da öfke ve kırgınlığın nedenini sakince anlat mümkünse, saklama…

“Öfke saklanmaya da gelmez, büsbütün içimize işler” der yine Montaigne öfkeyi anlatırken…
Demosthenes bir meyhaneye girmiş, kimse görmesin onu diye arkalarda bir yer arıyormuş. Diogenes görmüş ve demiş ki: Ne kadar arkalara gidersen, meyhaneye o kadar girmiş olursun.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

Adile ÇAKA   -  Bağlantı 23 Mayıs 2022, 13:02

Öfke çok güçlü bir duygu ama kontrol edebilirsek de insanı müthiş sağlamlaştıran bir duygu!

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı