REKLAMI GEÇ

RODİN VE CLAUDEL

22 Nisan 2019 Pazartesi

Camille Claudel, henüz 15 yaşında iken Rodin’le tanışmıştı. Hatta daha tanışmadan önce, çocukluğundan itibaren diğer kız çocuklarından çok farklı olan Camille, bebeklerle değil, taşla, toprakla, çamurla uğraşırdı ki, henüz 13 yaşındayken aile üyelerinin büstlerini ve heykellerini yapıyordu. Bu heykelleri gören herkes, şaşırtıcı bir şekilde Rodin’in tarzıyla olan bağlantı ve benzerliği görüyor, bu durum Camille’i kızdırıyordu.

Camille, Paris’e yerleştiğinde, az sayıda kızın kabul edildiği Colarossi Akademisi’ndeki çalıştığı atölyeye gelen Rodin; Camille’in yaptığı erkek kardeşi Paul’ün heykelini gördü. Sadece erkeklerin çalıştığı kendi atölyesinde çalışması için Camille’i ikna etti. Her ikisi için de çok önemli bir dönem başlamıştı ancak, bu durum sadece Camille için geriye dönüşümsüz ve derinden yaralayıcı, hatta oldukça trajik olacaktı.

İki tutku dolu sanatçının aşkları mutlaka iz bırakacaktı, ama böyle durumlarda çoğunlukla ağır bedelleri kadınlar öderdi…

Camilla henüz 19 yaşında idi ama çok çalışkan, tutkulu, yaratıcı, başarılı ve bir o kadar da etkileyiciydi. Gündüzleri Rodin’in atölyesinde, geceleri kendi atölyesinde çalışıyordu. Rodin 43 yaşında olduğu halde büyük bir tutkuyla Camille’e aşık oldu. Tutku, kavga, şiddet, öfke ve ayrılıp barışmalarla dolu 15 yılı birlikte geçireceklerdi.

“İyi bir portre bir yaşam öyküsüyle eşdeğerdir” diyen Auguste Rodin, taşın fazlasını atarak heykel yaptığını savunuyorken, Camille çamura ruh verdiğini ifade ediyordu.

Rodin için aşk heykeldi ve dünyaya buradan bakıyordu. Doğanın her parçası, insan dahil, canlı veya cansız her şey, taşla ya da mermerle hayat bulmalıydı. Tıpkı ellerin bütünün parçası olup, bütünü yansıttığı gibi, her varlık da doğayı temsil ediyordu onun için. İşi aşkı olmuştu Rodin’in ve aşkları ancak işinin bir parçası dahilinde idiler. Aşık olduğu bütün kadınlar, modelleri idi. Yani, kendi sanatına duyduğu aşkın önüne hiç bir şey geçememiş, ancak sanatının içinde aşkı yaşayabilmişti.

Oysaki Rodin, şeytani bir tanrıça olduğunu düşündüğü Camille olmadığında stüdyoda çalışamıyordu bile. “Sen benim ufkumu açıyorsun” diyor, fikirlerinin bütün ışıltısını Camille’den alıyordu yine de “biz güzelliği sadece işimizde buluruz, onsuz bir hiçiz” diyerek her şeyin önüne işine olan tutkusunu koyuyordu.

Camille’in ışığı anlamasına yardımcı olmuş, bulutları ve katedrali ışık hayallerinin ötesinde imgelemesini öğretmişti. Islette şatosunda yaşadıkları dönemde etraftaki bütün kilise ve katedralleri gezmişler, gotik sanatını ve ışığın gölgelerini incelemişlerdi günlerce. Ama birlikte çok başarlı işler çıkardılar. Hatta pek çok eseri, Camille’in mi yoksa Rodin’in mi yaptığını, hangi eskizin kimin eliyle sanata dönüştüğünü ayırt edemeyeceklerdi insanlar. Önceleri Camille, ilk taslakları oluşturuyor, Rodin de üzerinde çalışıyor bitiriyordu. Bir süre sonra, Rodin Camille’in yaptığı kolları ve bacakları kullanmaya, olduğu gibi bırakmaya başlamıştı ve artık hiç bir şeyi değiştirmiyordu. Bunu ustanın öğrencisine saygısı gibi gösteriyordu. Kaya parçasından fırlamış bir kadın heykeli yaptılar birlikte. Rodin artık Camille’in tavsiyelerini dinliyor, onun fikrini alıyordu. Yine de Rodin’in gölgesinde kalan ve adı hep Rodin’le birlikte anılan, sanatından çok Rodin’in sevgilisi olarak konuşulan Camille, bütün bunlara ve Rodin’in bir türlü kopamadığı Rose’la olan tuhaf birlikteliğine çok sinirlenip İngiltere’ye gitti ve orada çalışmaya başladı. Hem bu tutku dolu ilişkiden kaçmak, hem de sanatını ortaya koymak ve kendini özgürleştirmek istemişti.

Rodin hiç bir şey yapmadan onu bekledi, yapamadı, çalışamadı. Her gün mektup yazıyordu Camille’e ama hiç bir cevap alamamıştı. Neşenin sembolü dediği Camille, şüphelerinin sembolü olmuştu artık. Onu kıskanmaya başlamış, zamanı durdurmak ve onun girdaplarında kaybolmak istemişti artık.

Camille bir süre sonra geri döndüğünde; Rodin’in sürekli olarak verdiği sözleri tutmaması üzerine ona inancı olmadığı için, yeni verdiği sözleri alt alta ve madde madde yazmasını istemişti. Bunların arasında Rose’dan ayrılıp, kendisiyle evleneceği de yazıyordu. Ancak bütün bu verilen sözlerden sadece biri gerçekleşmişti, Rodin başka hiç bir sözünü yerine getirmemişti.

Dante’nin “Cehennem Kapısı” nı birlikte yapmışlardı ve hatta Camille’in yoğun etkisi ve yardımı vardı. Hatta onsuz bu eser ortaya çıkamayacağı halde, Camille ne yaparsa yapsın adı Rodin’siz anılmayacaktı…

Camille son kez terketti hiç bir sözünde durmayan, Rose’u dahi bırakamayan Rodin’i. Üstelik onun gölgesinde kalmış, onun adıyla anılmıştı hep…

Ancak bu ayrılık umduğundan daha çok acı verecekti Camille’ye. Üstelik bir süre sonra saplantıya dönecekti, Rodin, ona duyduğu özlem, tutku ve aşkla karışık öfkesi. Ruh sağlığı iyice bozulmaya başlayacak, hatta bir gece vakti atölyesindeki bütün heykelleri kırıp parçalayacaktı. Aslında kırdıkları sadece heykeller değil, o heykelleri yaparken Rodin’e duyduğu tutku ve aşk duygularıydı…

Ailesi ve Rodin’in yardımıyla akıl hastanesine kapatıldı ve tam 30 yıl ölünceye kadar orada tutuldu. En kötüsü de orada tek bir heykel yapmak bir yana, bir parça çamur tutmasına bile izin verilmedi…

Rodin, hem Camille’yi gözünün önünden kaldırmış, hem de aklını, ruhunu, bedenini aşka bulayan; aşkını çamura ve heykele boca eden bu devasa ruhlu rakibini pasifize etmişti…

Camille bunu hep bilecek ve asla unutmayacaktı…

Yaşamı boyunca, çok sayıda kadın olsa da, sadece iki kadın diğer hepsinden farklı olmuştu Rodin için. Yaşamı boyunca yanından ayrılmayan, ancak 50 yıl sonra Bayan Rodin olabilen ve ölmeden sadece 15 gün önce Rodin’le evlenebilen, ona modellik yaparken hayatına giren Rose Beuret idi. Hatta Rodin’in ondan bir oğlu da olmuştu ki, Rose bütün kadınlara ve Camille’ye rağmen, ölünceye kadar Rodin’in yanından ayrılmadı. Rodin ve Rose, bugün Rodin Müzesi’ndeki “Düşünen Adam” heykelinin altında yan yana yatıyorlar. Rodin’in eserleri ise ki hangisi sadece ona ait belli değil; Paris’teki Rodin müzesinde sergileniyor iken, Camille Claudel’in eserleri de yine aynı müzenin gün ışığı görmeyen bölümünde, bodrum katında, bekliyorlar…

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

Adile ÇAKA   -  Bağlantı 14 Mart 2022, 15:16

Aşk,tutku ve sanat,nasıl da hayat oluveriyor bâzen sergilenen bâzen sergisiz kalıveren,çok güzel bir paylaşım,teşekkürler!

mehmet hasgür   -  Bağlantı 22 Nisan 2019, 10:11

Bedri Rahmi ve Marinin aşkına benzettim. Paylaşımınız için tşk.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı