REKLAMI GEÇ

YAPIŞ YAPIŞ MUTLULUK

3 Haziran 2015 Çarşamba

Kuraklık o yıl New Jersey’in bütün yemyeşil çayırlarını erkenden kahverengiye çevirmiş, yüzyıllık devasa ağaçların vaktinden çok önce yapraklarını kurutmuş dökmüştü. Ormanlardaki ve korulardaki binlerce ağaç susuzluk yüzünden kuruyup ölmüştü.

Greenfield adlı genç bir tarım uzmanı, tozlu daracık bir yolda giderken bir kova suyu sürükleye sürükleye taşıyan yaşlı bir kadına rastladı.

Kasabadan çok uzakta bu kadar sıcak havada, kan ter içindeki kadına hem acıdı hem de meraklandı. Arabanın camını açıp gitmek istediği yere götürebileceğini söyledi. Kadıncağız bir kilometre kadar uzaktaki küçük bir evi gösterip, zaten oradan hemen şuracığa gittiğini söyledi ve teşekkür etti adama.
Greenfield, kadının bir kova suyla ne yapacağını merak edip, onu arkasından izledi. Kadın bahçenin en ücra köşesindeki yaşlı bir meşe ağacının yanına gidip, elindeki bir kova suyla ağacı suladı. Onca yorgunluğuna değmişti, kadının yüzünü huzurla karışık bir gülümseme kapladı. Yaşlı elleriyle ağacın kabuklarını okşadı.

Genç adam kadının yanına geldi: ” Bu sıcakta, bu kadar uzaktan bir kova suyu bu ağacı sulamak için taşıdığınıza göre, bu ağacı çok seviyor olmalısınız? ” dedi. Yaşlı kadın gülümseyerek baktı adama:” Neredeyse 81 yaşındayım ve bu ağaç hayatta kalan tek dostum. Küçük bir çocuktum onunla arkadaş olduğumda. Şimdi hiç biri artık burada olmayan arkadaşlarımla bunun altında oynardık, okuldan dönerken burada serinlerdik, annem bana kızdığında burada saklanırdım, eşim bu ağacın altında evlenme teklif etmişti… Bu ağaç kurursa son dostumu da kaybetmiş olacağım…”

Genç tarım uzmanı, yüzyıllık dev meşe ağacına uzun uzun ve dikkatlice baktı, ama ağacın gittikçe kurumakta olduğunu gördü üzülerek ve kadına veda edip ayrıldı yanından…
Yaşlı kadın ertesi günü yine elinde kovasıyla ağacına doğru giderken yaklaştığı sırada, ağacın etrafında ellerinde kazma kürek beş altı işçinin çalışmakta olduğunu görünce, kovayı bırakıp telaşla koşmaya ve bağırmaya başladı: “Bırakın ağacımı, dokunmayın ona!…”

İşçilerin başındaki adam kasketini çıkardı ve saygıyla selamladı: ” Ağacınıza kötü bir şey yapmak için değil, onu kurtarmak için geldik, hanımefendi” dedi. “Ağacınızın köklerinin çevresinde kanallar açtık ve onları tankerdeki suyla doldurduk, uzunca bir zaman ağacınıza bu su yetecek ve kurtulacak.”

Yaşlı kadın tankerin üzerindeki “Greenfield Fidanlığı” adını gördü ” fakat sizi ben çağırmadım? Kim görderdi sizi buraya? Adam saygılı bir şekilde cevap verdi: ” Adını söylemedi efendim bilmiyoruz”…
Onları uğurlarken, hepsine tek tek teşekkür eden kadının gözleri yaşla pırıldıyordu, kalbi de sevgi ve minnetle…

Rahibe Teresa bir zamanlar, ” Büyük davranışlar yoktur, sadece büyük bir sevgiyle ortaya konmuş küçük davranışlar vardır,” demiş. Küçücük davranışlar ve birazcık şefkat ve empatiyle ne hayatlar değiştirip ne canlara dokunabiliriz kimbilir? Birisinin gününü bile biraz olsun güzelleştirmek için hangi rastgele nazik davranışları veya güzelliğin duyarsız tutumunu sunma gayreti gösterebiliriz? Başkalarına bir şeyler katmanın insanın kendisini de iyi hissettirmesi, daha şefkatli olmanın ironisidir.

Emerson’ın ifade ettiği gibi :” Zengin bir kalp yoksa servet çirkin bir dilencidir.” Tolstoy ise bu konuda şöyle yazmıştır: “Mutluluğu kazanmanın yolu , kişinin tıpkı bir örümcek gibi her yöne doğru yapışkan bir sevgi ağı fırlatmasına ve her şeyi kucaklamasına bağlıdır.”

Postkapitalist dönemde, sevgi ve empatiden başka çıkar yolumuz yok gibi görünüyor, hepimiz yapış yapış bir sevgi ağı oluşturmak ve fırlatmak durumundayız. O zaman küçücük dokunuşlar bile, ağın diğer ucunda kocaman titreşimlere dönüşüp, nice canlara değip değiştirecek. Biraz gayret, biraz sevgi. Çok küçük şeylerle çok büyük şeyler elde edilecek…

Hep benim de altını çizdiğim buydu. Evrenin bir dengesi var ve vermeden alamazsınız. Sevgi eken sevgi , nefret eken nefret biçer. Siz birine yardım ettiğinizde, sevgi verdiğinizde, mutlaka bir başka yerden bir başka yolla, sizin ihtiyacınız olan her neyse yardım gelir. Vermek…. Vermek… Hiç karşılık beklemeden vermek! Tılsım bu! Kısa yol bu! Özet bu!!! Vermeden alamazsınız! İllaki maddi bir şeyden söz etmiyorum. Bir yaşlının elinden tutup karşıya geçirin, bir bardak su verin, sevginizi verin, teşekkür edin, özür dileyin. Trafikte yol verin. Hepsinden öte gülümsemenizi verin, gülümseyin. Hiç karşılık beklemeden gülümseyin. Bugünden itibaren her gün hiç tanımadığınız 10 kişiye gülümseyin ve selam verin. Selamlaşmayı yayın aranızda. Çok değerli çok özel bir şey bu. Mutluluk yapış yapış yayılacak…

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

Adile ÇAKA   -  Bağlantı 20 Mayıs 2022, 13:24

Sevgi!

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı