REKLAMI GEÇ

FITIR SADAKASI

FITIR SADAKASI

Ramazan ayı ibadet ayıdır. Yani başka zamanda yapılamayan kendine özgü ibadetleri olan bir aydır. Oruç, teravih namazı, itikaf ve fıtır sadakası. Bundan önceki birlikteliklerimizde oruçla ve teravihle ilgili yazılarımızı paylaştık. Bugün Ramazan-ı şerifin özel ibadetlerinden olan halk arasında yaygın isimlendirmesi ile fitre (fıtır sadakası) üzerinde duracağım. Ramazana özgü bir ibadet olduğunu ifade emiştim başlarken. Dolayısıyla sair ibadetlerde olduğu gibi konu fıkıh kaynaklarının tümünde ibadetler…

Haber Merkezi / DENİZLİHABER / 9 Temmuz 2014 Çarşamba, 09:31

denizli-ramazan-yazileri-mehmet-yigin-hRamazan ayı ibadet ayıdır. Yani başka zamanda yapılamayan kendine özgü ibadetleri olan bir aydır. Oruç, teravih namazı, itikaf ve fıtır sadakası.

Bundan önceki birlikteliklerimizde oruçla ve teravihle ilgili yazılarımızı paylaştık. Bugün Ramazan-ı şerifin özel ibadetlerinden olan halk arasında yaygın isimlendirmesi ile fitre (fıtır sadakası) üzerinde duracağım.

Ramazana özgü bir ibadet olduğunu ifade emiştim başlarken. Dolayısıyla sair ibadetlerde olduğu gibi konu fıkıh kaynaklarının tümünde ibadetler bölümünde yerini almıştır. Ayrıca bir ibadet olmasından dolayı; mükellef olma şartları, kimlere verileceği, kimlere verilmeyeceği, miktarı ve verme zamanı gibi değişik yönlerinin belli hükümlere bağlanmış olmasından başta Diyanet İşleri Başkanlığı kaynakları olmak üzere muhtelif fıkıh kaynaklarından alıntılar yaparak fıtır sadakasını aktarmaya çalışacağım

Fıtır sadakasının hükmü

Şafiî, Mâlikî ve Hanbelî mezheblerine göre fıtır sadakası farzdır. Hanefi mezhebine göre ise vaciptir.
Bu farkın sebebi ise kısaca şudur.

Fıtır sadakası ile ilgili Kur’an-ı Kerimde delil yoktur. Fıtır sadakası Hz. Peygamber tarafından Hadis-i şerifler yoluyla bize emredilmiştir. Hanefi mezhebi dışındaki diğer mezhepler farz ve vacibi eş anlamlı olarak kabul ederler. Hanefi mezhebi ise Delili kesin olup Kur’an’da yer bulan hükümler için FARZ demiş. Kur’an’da bulunsa bile farklı anlamlara gelebilen yani kesinliği olmayanlara ve Hadis-i şeriflerde olan emredici hükümlere de VACİP demiştir.
Ancak hemen şunu da belirtelim ki yanlış bir yönlendirme yapmayalım. Farz ile vacip amel bakımından aynıdır.Yani farzın yerine getirilmesi nasıl zorunlu ise vacibin yerine getirilmesi dahi aynı şekilde zorunludur.

Diğer bir ifade ile Farzın yerine getirilmemesi nasıl sorumluluk ve uhrevî ceza gerektiriyorsa vacibin yerine getirilmemesi de aynı şekilde sorumluluk ve uhrevî ceza gerektirir.

Kimler verir?
“Ramazan bayramına kavuşan ve temel ihtiyaçlarının dışında belli bir miktar(nisap miktarı) mala sahip olan Müslümanların kendileri ve velayetleri altındaki kişiler için yerine getirmekle yükümlü oldukları malî bir ibadettir.’’

Kendileri ve velayetleri altındaki kişilerden kasıt şudur: Şartları taşıyan bir baba veya anne kendilerinin fitresi yanında,yaşları ne olursa olsun çoluk ve çocuğunun fitrelerini vermek zorundadır. Zekatta olduğu gibi, malın nâmî (artıcı) olması ve üzerinden bir yıl geçmesi gibi bir şart söz konusu değildir. Ayrıca dinen zengin olan çocuk ve delinin malından velî veya vasîsinin vermesi gerekir.

Kimlere verilir-verilmez?
Kendilerine fitre verilemeyecek kişiler şunlardır: Dinen zengin sayılanlar, fitre yükümlüsünün eşi, usulü (ana-babası, dede ve nineleri), fürûu (ço¬cukları ve torunları), bakmakla yükümlü olduğu yakınları. Nisab miktarı malı olan kişi dinen zengin sayıldığından böyle bir kişiye fitre verilemez.

İster erkek evlattan olsun ister kız evlattan olsun torunlara zekat ve fitre verilmez. Ancak damat ve geline eğer muhtaç iseler verilebilir. Damat ve gelin de muhtaç olan kayınpederi ve kaynanasına verebilir. Bu dolaylı olarak toruna verilmiş olur şeklinde bazı itirazlarla karşılaşsa da İslamda genel bir kural vardır. ‘‘ MÜLKİYET VE MÜKELLEFİYET ÖZELDİR’’Hal öyle olunca geline ve damada verilen fitre toruna verilmiş olmaz.

Fitre verilirken, mükellefin bulunduğu yerdeki fakirlere, uzakta otursalar da fakir akrabalara, iyi ahlâk sahibi ve geliri giderini karşıla- yamayanlara öncelik verilmelidir.
Bir kimse fitresini bir fakire verebileceği gibi, birkaç fakire de dağıtabilir. Ayrıca birçok kişi de fitrelerini bir fakire verebilirler.

Miktarı
Fitrenin miktarı ve bu miktarın tesbiti hususunda Diyanet dini kavramlar sözlüğünden bir alıntı yapacağım. Orada da temas ediliyor aslında ama biraz daha netlik kazandırma adına bir hatırlatmada bulunma ihtiyacı duyuyorum şöyle ki: Diyanet İşleri Başkanlığı daha önce müftülükler marifetiyle yöreye göre miktar tesbiti yaptırıyor idi. Bu da bazı farklılıkların doğmasına sebep oluyordu. Şimdi ise ülke genelinde geçerli olmak üzere şartlarına riayet ederek miktarını tesbit ediyor ve asgari miktarı açıklıyor. Bunun anlamı şudur açıklanan bu miktardan daha az fitre verilemez. Ama şu anlama da asla gelmez. Herkes bu miktarı vermek zorundadır. Öyle ise herkes kendi günlük hayat standardına paralel bir miktar b
elirleyecek ve onu fitre olarak verecek. Şimdi tırnak içinde konuyla ilgili alıntı bilgiyi teyit amacıyla buraya alayım

‘‘Hz. Peygamber devrinde 1 sa’ (2917 gr.) buğday, arpa, kuru üzüm ya da hurma olarak verilmekteydi. Bunlar o dönemde, toplumun temel tüketim maddeleri olup, miktarlar arasında da denklik bulunmaktaydı. Diğer taraftan fitrenin hedefi, bir fakirin içinde yaşadığı toplumun hayat standardına göre bir günlük yiyeceğinin karşılanması, böylece bayram sevincine iştirak etmesidir. Bu sebeplerle, günümüzde sadaka-i fıtırın sayılan bu maddelerden ve belirtilen ölçülere göre verilmesi, sadakanın gayesini gerçekleştireceği söylenemez. Bu nedenle, günümüzde sadaka-i fıtır’ın belirlenmesinde, bir kişinin bir günlük normal gıda ihtiyacını karşılayacak miktarın ölçü alınması gerekir.’’

Bu sene Diyanet İşleri Başkanlığınca asgari fitre miktarı 10(On)TL olarak ilan edildi.ama yukarıdaki izahlarımızdan anlaşılması gereken şu.Herkes kendi durumu ile paralel,fakirin menfaatına uygun bir miktar belirlemeli sözgelimi on yerine yüz hatta bin TL bile verenler olmalıdır.

Verme zamanı
Fıtır sadakası ile yükümlü olma vakti (vücûb vakti) Hanefîler’e göre ramazan bayramının 1. günü tan yerinin ağarması, çoğunluğa göre ise ramazanın son günü güneşin batması anıdır.
Ramazan bay¬ramından bir veya iki gün öncesi ile bayram namazı vakti arasında kalan süre içinde geçerli olarak “edâ” edilebilir.

Hanefî mezhebinde fetvaya esas olan görüşe göre fıtır sadakası, rama-zan ayının girmesinden itibaren ödenebilir.

Bayram gününden sonraya bırakılması halinde de fitre yükümlülüğü devam eder ve ilk fırsatta ödenmesi yani kazası gerekir.

Günümüz fukahası Hz. Peygamberin hadislerinde ifade edilen yoksulların ihtiyaçlarının giderilmesi amacına uygun olarak fitrenin bay¬ramdan bir-iki gün önce ödenmesini teşvik etmişlerdir.

Ödeme Şekli
Fitre bir ibadet olduğundan, niyet şarttır. Fitre ayrılırken niyet edilebileceği gibi, onu verirken de niyet edilebilir. Niyet, bu ödemeyi Allah rızâsı için fitre olarak yaptığını gönülden geçirmek veya dil ile söylemekten ibarettir. Bunu fakire verirken “bu fitredir” demeye gerek yoktur.

Fitre ödemesinin “temlik” suretinde yapılması gerekir. Meselâ fitre mü-kellefinin, bir fakirden alacağına mahsup ederek ona fitre ödemesi geçerli olmaz.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı