REKLAMI GEÇ

ORUCU BOZAN ŞEYLER

ORUCU BOZAN ŞEYLER

Neler kazayı, neler kefareti gerektiriyor? İlmihal kitaplarında oruç şöyle tarif edilir: İbadet niyetiyle imsak vaktinden iftar vaktine kadar yemeden içmeden ve cinsi münasebetten uzak durmaktır. Orucu bozan şeyleri de bu tariften çıkarmak mümkündür. Yemek, içmek ve cinsel ilişkide bulunmak orucu bozan şeylerdir. Oruç bozulacak olursa telafisi iki şekilde olur; biri kazası, bir diğeri de kefareti şeklinde. Orucun kazası mazeretli veya mazeretsiz tutulamayan orucu gününe…

Haber Merkezi / DENİZLİHABER / 4 Temmuz 2014 Cuma, 09:58

denizli-ramazan-mehmet-yigin-orucu-bozan-seyler-h

Neler kazayı, neler kefareti gerektiriyor?
İlmihal kitaplarında oruç şöyle tarif edilir: İbadet niyetiyle imsak vaktinden iftar vaktine kadar yemeden içmeden ve cinsi münasebetten uzak durmaktır. Orucu bozan şeyleri de bu tariften çıkarmak mümkündür.

Yemek, içmek ve cinsel ilişkide bulunmak orucu bozan şeylerdir.
Oruç bozulacak olursa telafisi iki şekilde olur; biri kazası, bir diğeri de kefareti şeklinde.
Orucun kazası mazeretli veya mazeretsiz tutulamayan orucu gününe gün tutmaktır.
Kefaret ise; kasten bozulan orucun telafisi için bir ceza olup,60 gün oruç tutmaktır.Bir günde kazası 61 gün ara vermeksizin oruç tutarak bir günü telafi etmektir ki, oldukça zor bir telafi biçimidir.Bu da orucun ehemmiyetini göstermesi bakımından son derece önemlidir.

Hangi durumda sadece kaza, hangi durumda kaza ile birlikte kefareti gerektirdiğine gelince.
Orucun kefaret gerektiren bozulma şekli iki türlü olur.Biri kasten ve bilerek kişinin eşi ile cinsel ilişkiye girmesidir ki, bütün mezhep imamları ittifakla(görüş birliği ile)kefarete hükmetmişlerdir.Hatta eşlerden biri diğerini zorlar, tehdit eder de birleşirse zorlayana kefaret gerekir, zorlanana ise kaza gerekir diye bu husustaki isteğin önemi vurgulanmıştır.Bir diğeri ise kasten yeme içmedir ki, bu husus kefaret gerektirip gerektirmemesi hususunda tartışmalıdır.

Hanefîler, bilerek ve isteyerek bir gıda veya gıda özelliği taşıyan her türlü maddeyi almayı isteyerek eşi ile birleşme hükmü ile kıyas ederek, bu durumda da hem kaza hem de kefaret gerekeceğini söylemişlerdir.

Görüş birliği ile hem kaza hem kefaret(61)gerektiren hususla ilgili hemen her fıkıh kaynağında yer verilen ve kefarete hükmedilmesinin yegane delili sayılan bir hadise var, şöyle ki:
Bir adam “Mahvoldum” diyerek, Peygamberimize gelmiş ve Ramazan’ın gündüzünde eşiyle cinsel ilişkide bulunduğunu söylemiş. Bunun üzerine Peygamberimiz;
“Köle azat etme imkânın var mı?”
“Hayır, yok.”
“Peş peşe iki ay oruç tutabilir misin?”
“Hayır. Bu iş de zaten sabredemediğim için başıma geldi.”
“Altmış fakiri doyuracak malî imkânın var mı?”
“Hayır.”
Bu sırada Peygamberimize bir sepet hurma getirildi. Peygamber bu hurmayı adama vererek yoksullara dağıtmasını söyledi.
Adam, “Bizden daha muhtaç kimse mi var?” deyince, Peygamberimiz gülümseyip,“Al git, bunları ailene yedir” diyerek, adamı gönderdi.
Bilerek ve isteyerek kaçınılması gereken üç şey (yeme, içme, cinsel birleşme) dışında bir sebeple orucun bozulması durumunda kefaret gerekmeyip, sadece kaza gerekir.(TDV ilmihali)

Sadece Kazayı Gerektiren Durumlar

Yenilip içilmesi mutat (normal, alışılmış) olmadığı gibi insan tabiatının meyletmediği şeylerin yenilip içilmesi durumunda da oruç bozulur ve kazası gerekir. Çiğ pirinç, çiğ hamur, un, ham meyve yemek veya fındık, badem ve cevizi kabuğuyla yutmak gibi…
Eşiyle öpüşerek, kucağına alarak, elle okşayarak vs, şehvetin normal cinsel birleşme dışında tatmin edilmesi ile de oruç bozulur, kazası gerekir. Bu durumda boşalma olmaz ise oruç bozulmaz.
Kusma ile ilgili fetva ise şöyledir: Miktarı ne olursa olsun kendiliğinden kusmaklaoruç bozulmaz. Aynı şekilde mideden ansızın ağza yükselip tekrar mideye dönen şeyler de oruca zarar vermez. Kişinin kendi isteği ile ağız dolusu kusması halinde ise oruç bozulur.

Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.); “oruçlu kimse kendisine hakim olamayarak kusarsa ona kaza gerekmez. Her kim de kendi isteği ile kusarsa orucunu kaza etsin.” (Ebu Davud, Savm, 32; Tirmizi, Savm, 25) buyurmuştur.Bununla birlikte, kustuğu için orucu bozuldu zannıyla yemeye içmeye devam eden kimsenin orucu bozulur. Böyle bir kimseye kefaret değil, gününe gün kaza gerekir (İbnü’l- Hümam, Fethu’l-Kadir, Beyrut, II, 259-260; Fetavay-ı Hindiyye, Beyrut 1980, II, 203-204).

Bayılan ve deliren kişinin de orucu bozulur. Ayıldığında veya aklı başına geldiğinde,“orucum bozuldu” diyerek, yemez içmez ise kazası dahi gerekmez.Çünkü bu bozulma oruç yasaklarının ihlâli ile ilgili olmayıp, bütün mükellefiyetlerde ön şart olan bilinçlilik halinin geçici veya sürekli olarak yitirilmesi ile ilgilidir.

Unutarak bir şey yemek ve içmekle oruç bozulmaz. Peygamberimiz oruçlu olduğunu unutarak yiyip içenlerin oruca devam etmelerini, onları Al¬lah’ın yedirip içirdiğini söylemiştir.

Orucu bozup bozmaması yönüyle orucun başlangıcı ve bitişi ile ilgili farklı iki husus Diyanet Vakfı İlmihali’nde gerekçesi ile birlikte çok güzel izah ediliyor. Aynen paylaşıyorum.

“Sabah vaktinin girip girmediği konusunda şüphesi bulunan kimse yiyip içmeye devam ederken, o esnada ikinci fecrin doğmuş olduğu ortaya çıksa oruç bozulur ve kaza etmesi gerekir.
Güneşin battığını zannederek iftar ederken güneşin henüz batmadığı anlaşılsa bu durumda kaza yanında kefaret de gerekir. Kişi, her iki durumda da zannı ile hareket etmiş ve yanıldığı ortaya çıkmış ise de zanların kuvvet derecesi aynı değildir. Birinci durumdaki zan güçlüdür; çünkü aslolan gecenin devam edi¬yor olmasıdır. İkinci durumdaki zan ise, bunun tersine zayıftır; çünkü aslolan gündüzün devam ediyor olmasıdır. Bu bakımdan güneşin batıp batmadığından şüphe eden kimse hemen iftar etmemeli, durumun netleşmesini beklemelidir. İmsak ve iftar vakitlerini gösteren bir takvim ve saatin bulunmadığı durumlarda kişi, kendi bilgi ve tecrübesiyle ictihad ederek ona göre davranır.’’

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı