REKLAMI GEÇ

GÖSTERMELİK SİYASET

29 Ekim 2010 Cuma

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşunun 87. yılını kutluyoruz. Geriye doğru bakıldığında dikenli ve engelli yolardan geçerek bugünlere geldiğimizi unutmuş görünüyoruz.
Genç Cumhuriyeti kurarken 24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan Anlaşması’nı imzaladığımızı,
Şeyh Said İsyanı’nı, 1929 Dünya iktisadi krizini, Dersim’i, milli şef dönemini, Milli Korunma Kanunu ve Varlık Vergisi’ni ve İkinci Dünya Savaşı’nı,
Çok partili sisteme geçişi, 27 Mayıs 1960 ihtilalini, 12 Mart 1971 muhtırasını, Kıbrıs Barış Harekatı’nı, ambargoları, 12 Eylül 1980 darbesini,
Dış politikada soğuk savaş yıllarını, Sovyet Rusya’nın ve Yugoslavya’nın bölünmesini, Türk cumhuriyetlerinin kurulmasını ve Körfez Savaşlarını yaşadığımızı hatırlamak zorundayız.
Günümüzde en çok tartışılan kavramlar Cumhuriyet,
demokrasi, statüko, vesayet ve siyasettir. Devletin yapısına ‘cumhuriyet’ demek başlı başına yeterli midir? Hayır. İçi, hak, adalet, hukuk eşitlik ve siyasi katılım ile doldurulmalıdır. Aksi halde cumhuriyet olur, ancak demokrasi olmaz.
Dünyada içi boş, adı cumhuriyet olan onlarca devleti saymak mümkündür. Sistemin adı cumhuriyet ise soyadı da demokrasi olmalıdır. Demokrasinin var olabilmesi için de onun vazgeçilmez unsuru olan siyasi partilerin de iyi işlemesi gereklidir.
Anayasamız ve kanunlarımızda siyasi partiler, seçim kanunu ve milletvekili seçimi kanunu ilgili düzenlemeler bulunmaktadır. Bu kanunlara göre parti genel başkanları tek seçicidir. Milletvekili adayını, belediye başkanı adayını liderin kendisinin belirleme hakkı vardır. Halkın, parti il başkanının, ilçe başkanının ve partili üyenin hiç önemi yoktur.
Seçim olur listeler Ankara’dan gelmiştir ve bir anda hiç tanımadığımız birileri milletvekili oluvermiştir. Artık o milletvekili suçtan bağışıktır, maaşlar dolgundur, yakınları ile dostları imtiyazlıdır ve tedavide ayrıcalıklıdır ve en önemlisi fakir ülkenin zengin emeklisidir. Bilgisine, becerisine, liyakatına, temsil kabiliyetine bakılmamıştır.

Seçmen ise kim olduğunu bilmediği adaylara oy verir ancak vekille bir türlü tanışamaz. Bu haliyle de devlet ile halk iç içe yaşayamadan süreç devam eder gider.

Partilerin içyapısına gelince; Parti içi yarış yoktur.
Yöneticiler ise parti genel başkanının ve ataması ile gerçekleşir. Genel kurul toplantıları göstermeliktir. Parti liderleri bir kapıdan girerler ve bir iki saat nutuk çekerler ayrılıp giderler. Başka kimse konuşmaz, liderin verdiği isimler genel merkez yöneticisi olurlar ve hepsi bir günde biter. İl ve ilçe yöneticileri ve adaylar genel merkez ataması yoluyla veya göstermelik usullerle belirlenir. Bu haliyle de siyasetin ana damarı kurumuştur ve halk siyasetin bir yerinde yoktur. Bazıları ön seçim yaparlar buna uymazlar ve üstüne üstlük sıraları adeta pazarlarlar. Aslında parti genel kurulları tam bir tartışma ve hesaplaşma yeri olmalıdır. Cumhuriyetin kurulduğu günlerden 1980 yılına kadar CHP ve Demokrat Parti (Adalet Parti) uzun süren genel kurullarla siyaseti yapılandırmışlardır. Partiler günlerce süren kurullarla adeta “ŞURA” niteliğinde toplantılarla ülkenin ve siyasetin sorunlarını tartışmışlardır. Yıllar önce yapılanı bugün özlemek ne kadar garip bir duygudur.
Partiler arası rekabete bakıldığında ise durum iç açıcı değildir. Belli bir oyun üzerinde oy alan partilere hazineden her yıl ve seçim dönemlerinde, katlamalı milyonlarca lira yardım yapılmaktadır. Küçük partilere yardım yapılmadığından bunların seçim kazanma, yarışa katılma gibi bir şansları yoktur. Hakim gücü kullanmak, iktidarı ele geçirmek veya elde tutmak için bu yanlıştan geri dönülmemektedir.
Bütün bu sıkıntıların çözümü yok mu? Elbette var
Seçim kanunlarını değiştirelim,
Parti içi demokrasiyi yerleştirelim,
Halkın doğrudan vekilini seçmesine imkan verelim,
Partilere hazine yardımını hak ve adalet ölçüsünde dağıtalım,
Vekilleri ve bazı kamu görevlilerini mali ve özlük hakları yönünden ayrıcalıklı halini ortadan kaldıralım.
O zaman;
Siyasette katılım sağlanacak, insanlar kendi temsilcilerini seçebilecek, yanlış varsa hesabını sorabilecek,
Demokrasi kurum ve kuralları ile işleyebilecek,
Böylesine önemli konulara çözüm getirmeden cumhuriyetten ve demokrasiden bahsetmek doğru değildir. Bu haliyle siyaset ise göstermelik olmaktan öteye götürülemez.

İsmail AĞAR

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı