REKLAMI GEÇ

NEDEN DERSİM

28 Kasım 2011 Pazartesi

Son günlerde basın ve siyasetçilerin gündeminde DERSİM diye bir konu var. Yatıyoruz dersim, kalkıyoruz dersim. Halkın hiç de umurunda değil. Bu konuyu tarihçiler bile yeterince anlatamıyor. Dersim’e 1979 yılında hakim olarak atandım. Denizli’den Tunceli-Mazgirt’e gidebilmek ve yaşayabilmek o günlerde hiç de kolay değildi. Terör, provakasyonlar had safhada. Ayrıca kalacak yer bulmak çok zordu. Sonrasında kaldık, alıştık ve tam üç yıl görev yaptık. Bölgeyi insanlarını üretim ilişkilerini sosyal yapılarını olayları ve nedenlerini hepsini öğrendik.

12 Eylül 1980 ihtilalinin öncesine denk geldiği için onun ayak sesleri hissediliyordu. Halkın kurtuluşu ve TİKKO örgütleri toplum üzerinde çok etkili, Kamu görevlileri çok tedirgin ve her gün olaylar karşısında çaresiz hale gelmişti. Halk ve Devlet birbirine karşı temkinli ve ürkekti. Tahrik ve provakasyonlar kol geziyordu. Öylesine duyumlar olurdu ki Topal namı ile birisinin yüzlerce kişiyi öldürdüğünden söz edilirdi. Savcı, subay, polis öldürmek sıradan eylemlerden sayılırdı.

Bütün bu olaylardan halk 1938 dersim olaylarını yaşadığı hep ürkmüştür. 1938 olaylarını 1979’da 40 yaş üzeri herkes yaşamış ancak çok az kimsenin bu acıyı konuştuğuna tanık oldum. Toplu ölümlerin nerede olduğunu, sağ ve kimsesiz kız çocuklarının askerler tarafından evlat edinilerek götürüldüğünü o günlerden beri biliyorum. Dünyanın neresinde yaşanırsa yaşansın insan her yerde insandır. Dersim de yaşadığım sürede aralıksız Mazgirt halkı ile iç içe yaşadım. Tüm bölgeyi Ovacık’ı, Hozat’ı, Pertek’i, Nazımiye’yi, Pülümür’ü ve Tunceli’yi gezdim ve tanıdım. 30.06.1979 tarihinde vefat eden en yaşlı dede Hüseyin Doğan ve Düzgün Cevahir gibi birçok önder insanlarla tanıştım ve yakın dostluklarım oldu.

Kışkırtmalar ve tahrikler tarihin her döneminde olmuştur. Bölge halkı Yavuz Sultan Selim’in baskısını görmüştür. Ermenilerle iç içe sorunlar yaşamışlardır. Osmanlı – Rus harbinden sonra Rusların Doğu Anadolu’yu dolayısıyla Dersim’i işgal ettiklerinde Dersim’liler Ruslara karşı büyük savaşlar vermişler ve Osmanlı’dan madalyalar almışlardır.

Dersim olaylarından önce 1925’de yaratılan Şeyh Sait İsyanı’nın arkasında Lozan Anlaşması ile çözümlenemeyen Musul meselesi sebebi ile İngilizlerin destek ve kışkırtması ne kadar etkili ise Dersim olayları ile Hatay ilinin 1938’de Türkiye’ye iltihakı ile bir benzerlik hep göz ardı edilmiştir. Başta Fransızların etkisi tartışılmalıdır. Geçmiş yazılarımda söz etmiştim. Mazgirt’te araştırma görevlisi gibi çalışan bir yabancının o bölgede nasıl örgütleme yaptığına dair mektuplar ele geçtiğine tanık olmuştum. Ermeniler o bölgeden asla elini çekmemişlerdir.

Dersim sarp dağları, berrak, soğuk akarsuları, kanyonları, gözeleri ve ormanları ile doğa harikası bir bölgedir. O yıllarda da devlet kazanmak yerine hep insanları potansiyel suçlu gibi görmüştür ve çözüm üretememiştir. Yine olayların içine çekilmek istendiğinden hiç kuşkum yok. Toplum ve devlet bazen mezhebinden bazen de geçmişinden ötürü farklı değerlendirmektedir. Tunceli’den başka ülkemizin birçok bölgesinde yüzlerce olay, başlakdırı ve isyanlar hep olagelmiştir. 1925 Zilan isyanı, Şeyh Sait isyanı, Koçuşağı isyanı, Ağrı isyanı, Kahramanmaraş ve Çorum olayları, 1980 ihtilali ve 1984 de başlayan PKK terörü 73 yıl evvel meydana gelen bu olayın ne olduğu bilinmeden ve nedenleri üzerinde durulmadan bir bölümünü cımbızla çekip yüzleşme adı altında gündeme taşımak acaba nedendir. Şeyh Said isyanı ne dir, ne kadar insan ölmüştür. Yağma ve talan neden yapılmıştı ve hangi devletler bunu kışkırtmıştır. Bu büyük isyan neden araştırılmıyor.

Bunun sebebini sormak istiyorum. Acaba Kemal Kılıçdaroğlu Nazimiyeli olamasa bu konu gündeme gelir miydi? Halk yine etnik ve mezhep çatışmalarına mı sürüklenmek isteniyor? Halkın yüzde 90’nının bilmediği ve gündeminde olmayan bu konuyu neden canlı tutuyoruz. Bunları düşünmek zorundayız. Dersimi tartışmanın hiç kimseye faydası olmadığını düşünüyorum.

Bir gün bakıyoruz, Somali ve Afrika’daki açlık, ertesi hafta İsrail, bir başka gün Suriye, Libya ve dersim. Ülkenin bir çok gerçek gündemi kimsenin aklına bile gelmiyor. Milletin 750 Milyar Bankalara borcu ,cari ve dış Ticaret açığı ,Depremde meydana gelen acılar,Emeklini işsizin ve çalışanların durumu ise doğru dürüst konuşulmuyor.

Bu ülkede Hastaneler ağzına kadar dolu mahkemeler iş çokluğundan çalışamıyor, davası olmayan kalmamış, bankalarda kuyruklar ve herkes borç ödeme yarışında ve cinnet ile kadına şiddet birazda bunları gündemde tutmak gereklidir diyorum.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı