REKLAMI GEÇ

ARGE-2 Liderlik

16 Haziran 2014 Pazartesi

Toplumsal yaşamımızda liderler hep kurumlardan önce gelmiştir. Bu durum kurumsal yapının gelişmesini önlemekte ve demokrasimizi sıklıkla zora sokmaktadır. Ama ARGE konusunda liderlik kurumsal yapısı oturmuş ülkelerde bile önemlidir. Çünkü seçilecek hedef, kullanılacak bütçe, harekete geçirilecek insan gücü düzenli bir kurumsal yapının içinde beklenen sıçramayı yapamamaktadır. Burada kurumsallığı reddettiğim düşünülmesin, kastettiğim, oturmuş kurumların üstüne, bunları tüm olanakları ile birlikte harekete geçirecek heyecan verici liderlik gerektiğidir. Bir ülkenin ARGE hedeflerine liderlik edecek kişiningeçmişi, eğitim seviyesi, vizyonu, insani özellikleri, sözlerinin güvenilirliği çok önemlidir. Çünkü harekete geçireceği topluluk en üst düzeyde eğitim almış, farklı bakış açılarına sahip, bireysellikleri kuvvetli, bakış açıları farklı insanlardan oluşmaktadır. Liderlik birçok kurumun ve kişinin gönülden tek bir hedef için çalışmasını sağlamalıdır.

Bu konuda tarihte iyi yönde veya kötü yönde birçok örnek vardır. İyi örneklerden biri,1961 yılında Amerika Birleşik Devletleri Başkanı John F.Kennedy’nin başlattığı Apollo programıdır. Başkan Kennedy programın ilanı sırasında yaptığı konuşmada “Biz, on yılda aya gitme hedefini, kolay olduğu için değil, bilakis zor olduğu için seçtik, çünkü ancak böyle bir görev ulusumuzun bütün enerjisini ve yeteneklerini bir araya getirebilir, çünkü bu iddia, kabul edebileceğimiz, erteleyemeyeceğimiz, kazanmak isteyeceğimiz bir meydan okumadır.” demişti. Bu programla, Amerika sadece 10 yılda aya insan göndermekle kalmadı, 400.000 araştırmacıyı, 20.000 şirket ve üniversiteyi, bugünün parasıyla 135 milyar dolar kaynakla tek bir ideale odakladı. Havacılık, haberleşme, bilgisayar dünyasının temel teknolojileri bu sayede gerçekleşti.Bu araştırmalar sayesinde günlük hayatımıza binlerce yeni ürün girdi. Bilim dünyasındaki Amerikan üniversitelerinin üstünlüğü, Amerikan toplumunda bilim adamlarına kayıtsız şartsız güven 15 yıl süren bu program ile başladı.

Ülkemiz liderlerinde öne çıkan söylemler genellikle büyük inşaat projelerine dair olan hayallerdir. Eski tarihlerden GAP projesi, yakın zamanlardan büyük İstanbul Havalimanı, 3. Köprü veya kanal İstanbul örnek olarak verilebilir. Eski ve yeni yönetim kadrolarının dünya görüşü, vizyonu, müteahhitlik projelerini aşamamaktadır. Bu projelerle toplumda bir heyecan dalgası yaratılmaya çalışılmakta ve görsel materyallerle başarılı da olunmaktadır. Harcanacak trilyonlarca liraya rağmen bu projeler yapılıp bittiğinde orta kalite işgücüne hizmet sektöründe istihdam sağlamaktan öteye gitmeyecektir. Kazanılan sadece maaşlardan elde edilen gelir, hizmet gelirlerinin vergisi ve arsa rantlarından başka bir şey olmayacaktır. Halbuki bu kadar para dev bir bilim hedefi için harcansa ülkemiz gelecek yüzyılın yıldız ülkesi olabilir.

Mesela tıp alanında, 10 yıl içinde ilk uygulanabilir gen terapisini geliştirecek denebilir. Tıbbi bilimlerde, ilaç sanayinde büyük ilerleme kaydeder. Dünyanın sağlık merkezi oluruz.

Mesela enerji alanında, 10 yıl içinde Türkiye enerji tüketiminin %50’sini yenilenebilir ve ucuz kaynaklardan sağlayacak teknolojiyi kendisi üretecek ve kurulu gücünü oluşturacak söylemi olabilir. Bu hedef güneş, rüzgar, pil, enerji hatları konusunda temel ve uygulamalı araştırmaları içerir. Petrol ürünlerinin tükendiği, nükleer enerji karşıtlığının yükseldiği dönemde, füzyon teknolojisi gelişene kadar ülkemizin önünde bir pencere açar, her alanda üretim maliyetlerimizi düşürür, kuraklık tehlikesi ortadan kalkar.

Bu tür örneklerde seçilen hedef bir simgedir, asıl önemli olan hedefe gidilirken kazanılan onlarca teknolojik buluş ve bunlardan doğan yüzlerce uygulamadır.

Başbakanımız yakın zamanda ülkenin önüne bir ARGE hedefi koydu: “Türkiye kendi otomobil markasını üretmeli”. 1960 yılı için gerçekçi bir hedef olabilecek bu söylem, ne üniversiteler ne de sanayi tarafından ciddiye alındı. Çünkü meraklı bir kişinin gerekli parçaları dünyanın değişik ülkelerinden getirterek veya küçük sanayi sitesinde ürettirerek kendi atölyesinde bir otomobil yapması mümkün. Bu hedef ülkemize yeni teknolojiler kazandırmaz, sadece yeni bir istihdam ve pazarlama projesi olabilir. Dünyada birçok kişinin burun kıvıracağı bu fikir, bir ülke hedefi olamaz, heyecan, hayranlık uyandıramaz, adanmışlık yaratamaz.

Türkiye’nin bugüne kadar gerçek bir bilim politikası hiç olmadı. Yıllardır yapılan planlar, konulan hedefler hep kağıt üzerinde kaldı. Son on yıl sadece yeni kurumlar yaratarak, biraz daha para vererek ARGE yapısının geliştirileceği zannedildi. Yeni üniversite, enstitü, teknopark kurma, sanayi kuruluşlarında ARGE istihdamı konusunda yasal düzenlemeler yapılması ileri adımlardır. Fakat insan faktörünün ihmal edilmesi, hatta küçümsenmesi bütün sisteme zarar verdi. BunaAKP hükümetinin bizden olanlar olmayanlar şizofrenisi de eklenince sonuç tam bir hüsran oldu. Gazetelerde çarşaf çarşaf yazılan küçük başarılar ülkenin kaderini değiştirmekten uzak bireysel başarı hikayeleridir. Çok sayıda nitelikli araştırmacı yetiştirmek, onların özlük haklarını geliştirmek, gençleri araştırmaya özendirmek hükümet politikası olamamıştır.

2002 yılında Tubitak’ın yapısı konusunda tartışmalar yaşanırken, Başbakan Erdoğan o zaman %0,53 olan ARGE harcamalarının Gayri Safi Milli Hasılaya Oranı’nı2010 yılında %2’ye çıkaracağı taahhüt etmişti. Bu oran 2002 yılında OECD ülkelerinde ortalama %2,26 idi. Verilen söze rağmen 2011’de ulaştığımız nokta ancak %0,86’dir.

Devletin yayınladığı resmi istatistiklere bakarsanız ARGE harcamaları, yayınlar, patentler artmaktadır, bütün tablolarda oklar yukarı doğru gidiyor gibi görünmektedir. Ama elde edilen sayıları nüfusumuza oranlarsanız veya rakip ülkelerle karşılaştırırsanız 2005-2006’dan beri bir duraklama dönemine girdiğimiz ve rakibimiz olan ülkelerle aramızın açılmaya başladığı rahatça görülebilir.

Sonuç olarak Türkiye, ARGE’nin birinci unsuru olan liderlik şartında, liderin yeterli niteliklere sahip olması, herkesin gönülden katılacağı bir hedef belirlenmesi ve ARGE’ye yeterli bütçe ayrılması konularında sınıfta kalmıştır.

ARGE kurumlarını bir sonraki yazımda değerlendireceğim.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı