REKLAMI GEÇ

Gençlerimiz ölüyor

23 Şubat 2015 Pazartesi

Ülkemizde ne zaman yöneticilerimizin basireti bağlansa, ne zaman egolar tavan yapsa, ne zaman güvensizlik her yeri sarsa, gençlerimiz ölmeye başlıyor.

Artık AKP iktidarının bizi göz göre göre sürüklediği karanlık senaryonun sonuna yaklaşıyoruz. Demokrasinin nasıl iğdiş edilebileceğini,
Manevi değerlerin nasıl değersizleştirilebileceğini,
Birlikte yaşamayı seçmiş insanların birbirine nasıl düşman edilebileceğini,
Fanatizmin nasıl her türlü suçu görmezden gelebileceğini,
İktidara sahip olma hırsının insanların gözünü döndürebileceğini,
Dini siyasete ve maddi çıkarlara alet etmenin manevi duyguları nasıl kirletebileceğini yaşayarak gördük.

Üniversitelerden, sokaktan, okumuş, okumamış, muhafazakar, ateist, ulusalcı, ülkücü, sosyalistbirçok kişi gidilen yolun sonunun kötü olduğunu anlatmak için yıllarca çırpındı. Bunların birçoğu maddi manevi büyük bedeller ödedi. Buna karşın birçok kişi de bir hayal dünyasını yaldızlayıp, var olmayanı var göstererek, yok olanı gizleyerekhalkının güvenine ihanet etti. Korkunun kol gezdiği, ekonomi çarklarının yandaşlık ekseninde döndüğü, adaletin kaybolduğu bu yalnızlaşma ortamında, toplumun büyük çoğunluğu da kendi çıkarına uygun yalanlara inanarak gözlerini kapatmayı tercih etti.

Ama her şey bitti. Artık kaçacak bir yer yok. Ekonomik gelişme, çözüm süreci, büyük Türkiye, ileri demokrasi, özgür anayasa, bağımsız yargı yalanlarının üstündeki yaldızlar döküldü. Aldatılan yığınlar yavaş da olsa kıpırdanıyor. Paylaşılacak pastanın da sonuna gelindi. Üstlendiğimiz borç yükü eninde sonunda bu halkın sırtına yüklenecek. Sorumlular şimdiden elde ettikleri maddi kazançlarını taşınabilir yatırım araçlarına aktarıyorlar. Maskenin arkasındaki kişilerin gerçek yüzü göründü. Şoka uğramış, pelteleşmiş bu toplumda ilk hareketlenenler er zaman olduğu gibi enerjisi en yüksek olanlar oldu. Gençlerimiz bu yüzden ölmeye başladı.

Son bir yılda şuursuz polis müdahaleleri ile onlarca gencimiz öldü. Şimdi de Ege Üniversitesinde, beceriksizliğin vebir terör örgütüne verilen tavizlerin yarattığı ortamda Fırat Yılmaz Çakıroğlu hayatını kaybetti. Hem de daha önce hedef gösterildiği bilindiği halde. Bu arada toplumsal cinnete kurban giden binlerce kadın ve erkeği saymıyorum bile. Hiçbiri geri gelmeyecek, yarattıkları boşluk dolmayacak, ailelerin yaşadığı acılar bitmeyecek. Bu ortamda birileri hala ölenleri dinlerine, mezheplerine, kökenlerine göre sınıflandırmaya çalışıyor.

Bu çıkmazdan nasıl kurtulacağız?
Haziran ayında yapılacak seçim çare olacak mı?
Bilmiyorum. Ama şundan eminim.
Bu seçim;
Toplumumuzun içine yerleştirilen husumet tohumlarının,
Çeşitli kesimlerle yapılan gizli pazarlıkların,
Dini siyasetin en pis yerine kadar sokan birbirinin gözünü oymaya hazır tarikatların,
Devletin muhatabı konumundaki eli silahlı terör örgütünün,
Artık alışkanlık haline gelen belden aşağı iftiraların,
Mağduriyet edebiyatının en dramatik senaryolarının sonuna kadar kullanılacağı bir dönem olacak.

Her yalanın manşetlere taşınacağı, faşizmin özgürlük, yenilgilerin zafer, iflasın zenginlik, görgüsüzlüğün itibar diye pazarlanacağı bir seçim yaşayacağız. Neyin doğru neyin yalan olduğunu anlamamız mümkün olmayacak. Ülkemizin kaderi bu karanlık içinde tayin edilecek.

Vatanımızın bütünlüğü, bağımsızlığımız, gençlerimizin geleceği tehlike altındadır. Tek ümit edebileceğimiz şey halkımızın manevi değerlerimizin aslını, geleneklerimizin kökenlerini, gelecek umudumuzu tekrar hatırlamasıdır. O zaman yalanları sağduyu süzgecinden geçirebilir. Gençlerimiz ölümden kurtulabilir.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

suzan   -  Bağlantı 4 Mart 2015, 10:20

Duygularımıza tercüman olmuşsunuz,elinize düşüncelerinize sağlık.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı