
Kim Aydın Kim Değil?
26 Mayıs 2014 Pazartesi
Özellikle toplumu ilgilendiren olaylarda, yönetsel, sınıfsal veya siyasal sorunlar yoğunlaştığında bilgili insanların ne diyeceklerini merak ederiz. Televizyonlarda, gazetelerde, sosyal ortamlarda gözümüz kulağımız onlardadır. Kimine bizim düşüncemizi onaylamadı diye kızarız, kimini bizim gibi düşündüğü için severiz. Sosyal medya yaygınlaştığından beri taraftar grupları da oluşmuştur. Sağcısı-solcusu, muhafazakarı-moderni, köylüsü-şehirlisi, okumuşu-okumamışı fark etmez, hep aynı davranış görülür. Bazen sorunlar küçüktür, kısa zamanda sönüp gider, bazense büyüktür derin çatlaklara neden olur. Bu kakafonin ortasında düşünen biri için neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlamak zordur.
Kim doğruyu söylüyor, kim gerçeği çarpıtıyor?
Kim inandığını söylüyor, kim kendine emredileni yapıyor?
Kim haklının yanında, kim çıkarlarının yanında?
Zaman geçtikçe bunlar ortaya çıkar. Anı veya tarih kitaplarında kimin kim olduğu netleşir, ama bu arada bireyler için iş işten geçmiş olur.
Uzun zamandır ülkemizin başına gelen olumsuzluklar, halkımızın yaşadığı sıkıntılar için düşünen insanlar, aydınlar suçlanmıştır. “Ülkemizde bir aydın sorunu var?” cümlesi çok sık kullanılan bir son sözdür. Bence bu önermenin iki sakat tarafı var.
Birincisi her okumuş yazmış insanın aydın kabul edilmesidir.
Bütün okumuş kişiler aydın olmadığı gibi, okumamış kişilerin hepsi de cahil değildir.
İkincisi her bilgili insanın doğruyu söyleyeceği varsayımıdır.
Çoğu insan gibi aydın tanımına sokulanların önemli bir kısmı da önyargılarının, çıkarlarının, etkisi altında konuşmaktadır.
Peki ayrım nasıl yapılacak kim aydın, kim değil nasıl anlaşılacak?
Benim bakış açım şu:
Eğer bir kişi, aidiyeti, siyasi görüşü, inancı, eğitim seviyesi, maddi durumu ne olursa olsun, sorunları değerlendirirken,
temel insani değerleri yok saymıyorsa,
etik ilkeleri göz ardı etmiyorsa,
bütünü gözden kaçırıp ayrıntının arkasına saklanmaya çalışmıyorsa,
somut gerçekleri çarpıtmıyorsa,
karşısındaki tarafından doğrulanması mümkün olmayan delilleri ileri sürmüyorsa,
söyleyeceği sözü dolandırmıyorsa,
karşısındakinin söylediğini etkisiz hale getirmek için kelime oyunları yapmıyorsa,
bir şey söyleyip “ama”, “fakat”, “ancak” gibi kelimelerle yumuşatmaya çalışmıyorsa,
gerçek bir aydındır. Her zaman sözüne itibar etmek gerekir.
Öyle bir zaman diliminden geçiyoruz ki, bizlere de kimin kim olduğunu anlamak için fırsat doğuyor. Eğer gerçek aydınları anlamak gibi bir kaygınız varsa, aşağıdaki test sorularına verilen cevaplara göre ayırabilirsiniz.
Bir ülkede bir siyasinin herhangi bir vatandaşına küfretmeye, vurmaya, korkutarak ifadesini değiştirtmeye hakkı var mıdır?
Bir ülkede bir siyasinin, polis kurşunuyla vurulmuş suçsuz, günahsız bir vatandaşı yerde yatarken, “polis daha nasıl sabrediyor” diye şiddeti teşvik etmeye hakkı var mıdır?
Bir ülkede bir siyasinin, 10 yıldır madende güvenlik önlemleri alınmasını zorunlu hale getirecek yasaları savsakladıktan sonra, sorumluluğunu kabul edecek yerde, 301 kişinin kaybını toplumsal kutuplaşmanın arkasına saklamaya hakkı var mıdır?
Bir ülkede, bir siyasi, ihalelerden, projelerden rantelde ediyorsa, bu projeler o ülkeye daha ucuza mal olur mu?