REKLAMI GEÇ

Siyaset Yapmak

4 Eylül 2014 Perşembe

Yazdığım yazılardan sonra bazı okurlarım savunduğum görüşlerin siyasetle ilgili olduğunu, benim de siyaset yaptığımı yazıyorlar. Söyledikleri tıpkı bazı siyasetçilerin kullandığı “cübbeni çıkar da gel”, “erkeksen çık meydana hesaplaşalım”, “atanmışlar seçilmişlere laf söyleyemez”, “ben sadece sandıkta hesap veririm” cümlelerine benziyor.

Siyaset siyasetçinin işi mi?

Siyaset siyasetçinin işidir diyorlar.

Siyasetçi kim ola ki? Siyaset bilimi mi üretiyor, siyaset ticareti mi yapıyor?

İster idealleri, ister çıkarları ne uğruna olura olsun, siyasi arenaya atılan insanların bu konuyu bir meslek olarak ortaya koymaları, geçimlerini bu yoldan temin etmeleri her zaman toplumun çıkarlarına hizmet etmiyor.

Avukat, doktor, işadamı, işçi, esnaf, mesleğinde başarılı olan kişiler ülke yönetiminde söz sahibi olmak isterse farklı bir meslek mi edinmiş oluyorlar? İlkelerini, ahlakını, davranış modelini değiştirmesi mi gerekiyor?

Hadi canım sen de!

İşin kötüsü bu söyleme insanların çoğu inanıyor. “Aman siyasete karışmayayım”, “bana dokunmasınlar”, “kendi aralarında tartışsınlar” diye düşünüyor.

Bence bu durum demokrasi yüzyılının en büyük kandırmacası. Konuşan, düşünen insanları, beni, seni, bizi, sizi pasifize etmeye, politikalara müdahil olmamıza engel olmaya yarayan büyük bir tiyatro.

Siyaset ne ki?

Siyaset siyasetçi diye adlandırdığımız insanların özel alanı olabilir mi?

Siyasetin konusu bizim hayatımız değil mi?

Ne kadar maaş alacağımız, iş bulup bulamayacağımız, vereceğimiz vergi, alacağımız imar, sokağımızın durumu, askerliğimizin süresi, çocuklarımızın eğitimi, gençlerimizin geleceği…

Hayatımızı,

geçimini siyaset mesleğinden sağlayan

iktidar olup devletin gücünü kullanmayı amaç edinen,

kişiliğini karşısındakinin gücüne göre değiştiren,

uzmanların görüşüne önem vermeyen

insanların eline mi teslim edeceğiz?

Hayatımızı Sorgulamayalım mı?

Demokrasi sadece seçilenlerin kendi aralarında tartıştıkları kapalı bir rejimin adı değildir. Demokrasi sivil toplum kuruluşlarının iktidar beslemesi haline getirildiği, tek sesliler korosu da değildir. Her kişi, her dernek, her sendika, her oda görüşlerini açıkça ifade ederek ülkenin yönetimine katılmazsa veya katılması engellenirse ortaya çıkan rejim demokrasi olmaz.

Ben kendi hayatımı, çocuklarımı, dostlarımı, meslektaşlarımı, hastalarımı, memleketimin insanlarını, görüşlerimi dinlemekten kaçınanların eline körü körüne teslim edemem.

Okuduğumu, gördüğümü, düşündüğümü, inandığımı söylüyorum.

Söylemekle kalmıyor, yazıyorum ki dedikodu sayılmasın, yüzlerine karşı söylensin, unutulmasın.

Ülkenin geleceğine talip olan kişiler, ben siyasetçiyim, benim muhatabım siyasetçilerdir, siyasi arenada konuşurum diye kaçamazlar. Makul, mantıklı, demagojiye kaçmayan, yalan içermeyen, kişiliğe saldırmayan cevap vermek zorundalar.

Vergi olarak toplanan paralar kontrol edilebilir, hesap verilebilir usullere göre mi harcanıyor?

Ülkenin milli geliri vatandaşları arasında düzgün olarak mı dağıtılıyor?

Her genç eğitim ve çalışma hayatında fırsat eşitliğine sahip mi?

Dış politika ülkemizin genel çıkarlarına uygun mu?

Ülkeyi yönetme yetkisi alanlar kişisel hayatlarındaki yanlışların hesabını veriyor mu?

Bizler bu cevapları talep etmek zorundayız.

Sandıkta hesap vermeyi savunmak,

Demokrasiyi duymayan, konuşmayan, görmeyen insanların oy kullanmasına indirgemek,

Benim kabul edebileceğim bir durum değildir.

Yazılarımı okuyanlar bu gözle okurlarsa hep beraber daha güzel noktalara ulaşabiliriz.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

Volkan   -  Bağlantı 4 Eylül 2014, 20:26

Hocam anlamazlar.Anlasalar da anlamamazlıktan gelirler.Zaten belli bir kesime bazı şeyleri anlatamadığımız için bu hallerdeyiz.Saygılarımla…

m.sahin@hotmail.com   -  Bağlantı 4 Eylül 2014, 12:10

Sayın Hocam;üniversite sizin gülen yüzünüzü çok özledi.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı