REKLAMI GEÇ

KAZIM ARSLAN

13 Haziran 2019 Perşembe

“Derviş Dede”nin dizinin dibinde, birbirine yakın avlular içinde büyüdüler…

Anneanneler kardeşti,
kaderleri gibi…

Her ikisi de çok küçük yaşta tattı ölümün soğuk acısını…

Çoşkunların Ali,
annesini yitirdiğinde
daha 10 yaşındaydı…

Arslanların Kazım,
babası Mesut öldüğünde
3-4 yaşlarında…

6 kardeştiler…
3 erkek çocuğun en küçüğüydü Kazım…

Ali, 4 kardeşin en büyüğü idi…

Öksüz-yetim büyüdüler neticesinde…
Onlar da Tavaslı onlar da yırtık donluydu…

Elde avuçta olmadığı için okumak zorundaydılar…

Önce Ali gitti İstanbul’a inşaat mühendisi olmaya, birkaç yıl sonra Kazım. Avukat olacaktı.

Üsküdar’da öğrenci evini paylaştı bu iki isim.
Sonra Kazım, okula daha yakın bir yere taşındı, yine bir Denizlili ile paylaştı evini.

İstanbul’dan döndüler, Ali, Denizli Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü’nde başladı, Kazım Denizli Barosu Avukatı olarak serbest avukatlık yapmaya…

Dedim ya kaderleri kardeşti…
İkisinin bir başka ortak noktası da vardı…

CHP’nin ekol isimlerinden, ömrünü sosyal demokrasiye ve vatanına adamış Fuat Dağdeviren öyle aşıladı ki vatan sevgisini iki yeğenine, siyasetten hiç kopamadı bu ikili. Fuat, Kazım Arslan’ın öz dayısıydı. Ali Marım’a da dayılık yaptı.

Beyefendiliği, sakin duruşu, kibarlığı Fuat Dağdeviren öğretti hem Ali’ye hem Kazım’a…

CHP’nin efsane il başkanlarından Fuat Dağderiven ekolünden yürüyen Ali Marım da Kazım Arslan da örgütçülüğe önem verdi.

Her ikisi de çeşitli görevlerde bulunduktan sonra il başkanlığı görevlerine getirildi.

Ali Marım hemen ardından fen işleri çalışanı olarak girdiği Denizli Belediyesi’ne başkan seçilip 2 dönem yürüttü görevini…

Kazım Arslan da 1991’de SHP’nin 1992’deki birleşmenin ardından CHP’nin il başkanı oldu. 1995’te vekil adayı oluncaya dek o koltuktaydı.

Mesleğimin ilk siyaset haberlerinden birini onun evinde yapmıştım. Onu ilk vekil adayı olarak tanımıştım ilk kez. Hüsnü Okumuş’un Yirmi Gazetesi’nde çiçeği burnunda muhabir iken…

3. sıradaydı…
Kazanamadı, yılmadı…
1999…
2002…
Hatta 2002’de birkaç yüz oy daha alsa, vekildi Kazım Arslan…
Küsmedi…

2011’de ön seçimli vekil yarışında 4. sıraya yerleşti.

2014 yerel seçimlerinde yeniden adaydı.
Bu kez belediye başkan adayı sıfatıyla aynı ovanın bir başka ismi AK Partili meslektaşı Osman Zolan’a ecel terleri döktürdü….

Birkaç puanlık farkla Denizli Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın kenarından döndü…

Kazansa Ali Marım ile birlikte belki de ilginç bir şekilde tarihe geçeceklerdi…

Bir avuç insanın yaşadığı Tavas’ın Solmaz Mahallesi’nde birbirine yakın iki avludan çıkmış iki il başkanı değil yalnızca, aynı zamanda iki belediye başkanı da olacaklardı…

2015 7 Haziran Genel Seçimleri için yapılan ön seçimde Melike Basmacı’nın ardından 2. sıraya yerleşti. 1984’te SODEP il yöneticisi olarak çıktığı aktif siyasi yolculuğunda vatandaştan yetki alabilmek için tam 31 yıl beklemişti Kazım Arslan…

31 yıl sonra milletvekilliği unvanını aldığında 61 yaşındaydı.
4 yılı aşkın zamandır da o unvanı taşıyordu.

Meclisin en kibar, en beyefendi birkaç vekilinden biriydi.

Paraya para dememek için unvan kovalayanların aksine, hayırsever işadamı kayınpederi Durmuş Çoban’dan kalan yüklü servetin tadını çıkarmayı değil, ömrünü siyasete, ülkesine adamayı tercih etti.

SODEP
SHP
CHP
Siyasette geçen aktif 35 yıl…

Denizli Barosu’nda 4 yıl yöneticilik,
ADD’de 6 sene Genel Merkez Yönetim Kurulu üyeliği
4 sene Genel Sekreterlik
1 yıl Genel Başkan Yardımcılığı yaptı…

Avukatlık mesleğini 1999’da bırakmış kayınpederinin şirketini yönetmeye başlamıştı. Siyaset ve hukuk kimliğinin yanında güçlü bir sanayicilik kimliğini de taşımasını bildi Kazım Arslan.

Denizli Tekstil ve Giyim Sanayicileri Derneği Başkanlığı
Ve Ulusal Sanayici ve İşadamları Derneği Şube Başkanlığı
Görevlerini 6’şar yıl yürüttü.

1992’de DEKEV’i kuran bir grup aydın arasındaydı.

10’u aşkın derneğin üyeliği, siyaset, iş dünyası, hukukla geçen hayatını “Siyasete Adanan Hayat” isimli kitabında özetliyordu.

Solmaz’ın köyünden çıkıp yürüdüğü sabır ve azim dolu yol, milletvekilliği görevini yürütürken son buldu.

Onu yoran Honaz oldu…

Dayısı Fuat Dağdeviren nasıl ona siyaset aşkını aşıladıysa, Derviş dede dini sevdirmişti.

65 yaşında, Honaz adayı Yüksel Kepenek’e destek vermek için neredeyse her gün boyunca katıldığı seçim çalışmalarını oruç ağzıyla yürüttü.

İftar sonrası vitamin ilaçları takviyesi yaparak ayakta durabiliyordu.

Sağlığına çok dikkat ederdi.
Hiçbir sağlık sorunu yoktu.
Ama yumuşak karnı siyasetti.

Ne ibadetinden kaldı o yüzden,
ne de çok önem verdiği sağlığına eğilebildi.

Millete Allahsızların partisi diye kakalamaya çalıştıkları CHP’nin milletvekili olarak, Ramazan boyunca orucunu tuttu, kul hakkının yenildiği Honaz’da haksız yere tekrarlanan seçimler nedeniyle olağan dışı bir çaba sarf etti.

Hiç bir orucunu kaçırmadığı Ramazan’ın sonunda bayramın ilk günü ailesiyle olmak yerine yine alandaydı. 3 mevlide katıldı, partideki ve kent meydanındaki bayramlaşmada da hazır bulundu.

Akşam saatlerinde Denizli’den ayrıldı…
Ömrünü adadığı şehrinden giderken, bir daha dönemeyeceğini bilmeyerek…

10 yılı aşkın zaman önce erkek kardeşlerinden en büyüğünü kaybetmişti…
Çok sevdiği annesini hemen sonra…
Ve 3 yıl önce geride kalan tek ağabeyini de…

Allah sıralı ölüm verdi erkek kardeşlere, Ramazan Bayramı’nın son günü gece yarısı beyin kanaması geçirmiş, tüm müdahaleler yanıtsız kalmıştı…

Yalnızca kız kardeşleri değil, Ali Marım da bir kardeşini kaybetmişti o gece…

İnanamadı.
Ama gerçekten inanamadı.
Bunun için yapması gereken tek bir şey vardı, onu yaptı…

Sabah 7.30 gibi çıktı evden.

Cenazenin yıkandığı özel bölüme girdi.
Yüzüne baktı…
Oydu…

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı