REKLAMI GEÇ

1,40 İSTİKRARI (?)

12 Ekim 2010 Salı

Türkiye referandum sürecini atlattı ve yaşam herkes için normale döndü. Dönmesine döndü de Denizli’de de sıkıntı başladı.
Referandum sonrası ekonomi dinamiklerine baktığımızda büyüme sürecimizin hızlandığını görmekteyiz. Bunun yanında referandum sonucunun iktidar partisinin istediği gibi sonuçlanması, borsamızın rekor üstüne rekor kırmasına sebep olmakta. Dolar da bu gevşemenin etkisiyle 1,40’ların altına doğru hızla gerilemekte, Merkez Bankası müdahalesine rağmen.

Şimdi referandum sonuçlarına bakarak olumlu yönde geliştiği söylenen ekonominin Denizli açısından yansımasını kısaca değerlendirelim :

Döviz kurunun 1,40’lara gerilemesi dolar borcu olan iş adamımızı sevindirmiştir fakat ihracatını dolar bölgesine özellikle Amerika kıtasına yapan ihracatçılar için de durum hiç iyi değildir. Eğer kur riskini sıfırlamadılarsa hem kur farkından büyük zarara uğrayacaklar hem de maliyeti dolar olmayan girdilerin( özellikle bizim önemsediğimiz işçiliktir) maliyetleri artacağından ürünün dolar maliyeti de artacaktır. Fiyat rekabet edebilir durumdan uzaklaşacağı için de uzun vadede satış yapılamama dolayısıyla üretim yapılamama tehlikesi de ortaya çıkaraktır.

İhracatçı hiçbir zaman kurların düşmesini istemez, özellikle ekonomisi ihracatla ayakta duran bir şehir olan Denizli gibi bir şehir asla.

Ülkemiz sıcak parayla büyüme rekoru kırmaktadır. Dünya’da sıcak parayla büyüyen tek ülke Türkiye olsa gerek.

Bir simulasyon yapıldı :Eylül ayında yurt dışından 1 milyon dolar parayı Türkiye’de değerlendirmek isteyen bir yabancı 1 ayda tam 56 bin dolar kazandı. Oran olarak aylık getiri %5,6. Yıllık ortalama da ise getirinin %60 ‘dan fazla olacağı şüphesizdir. Gelişmiş ekonomilerde yıllık dolar faizinin % 1,5 olduğunu kabul edersek kendi ülkelerinde 4 senede kazandıkları parayı burada 1 ayda kazanmaktadırlar üstelik kazandıklarının vergisini de ödemeyerek. Yani krizdeki Avrupalı için Türkiye ne kadar anlamlı bir pazar gelin siz düşünün : Ne üretim kaygısı var ne de satış ne de tahsilat. Sıcacık nakit kazanç!

Peki biz yabancıları zengin etmede gösterdiğimiz üstün gayreti halkımıza nasıl yansıtıyoruz :
Reel ekonomide istihdam yaratacak ekonomik modelin yerine sıcak para sevdasına düşüp gençleri işsizleştirerek, dünyanın en pahalı etini yedirerek ve dünyada vergisi en yüksek ve fiyatta da en pahalı benzinini vatandaşına satarak…

Diyorlar ki Avrupa’da ve Dünyada Başbakan’a ve Türklere büyük sempati var:

Yabancılar sevmezler mi bizi, yolumuza kurban bile olurlar. Türk insanı yılda 6 kg eti zor yerken onlar 75 kg eti yemeğe devam etsinler diye de, Türkiye’nin yarısı fiyata benzin satın alsınlar diye, dünyanın heryerinde istedikleri konforda tatil yapsınlar diye, çocukları sağlıklı beslensinler diye Türkiye’nin gariban işçisi, esnafı, memuru, iş adamı daha çok çalışmalı ve daha çok vergi vermeli..
Yaşasın istikrar…
Yaşasın demokrasi…

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı