REKLAMI GEÇ

DEĞİŞİRKEN GELİŞMELİ

18 Ekim 2010 Pazartesi

Dünya değişirken ve dönüşürken bundan nasibini almayan hiçbir kurum yok gibi. 10 sene önce Denizli’de kurumsal kaynak planlama yazılımı ( ticari paketlerin üretim şirketleriniz uyarlanmış hali) satışı için birçok tekstil sektörü firmasına giderek söze “ stoklarınızı en aza indirerek nakit akışınızı kontrol edebilir ve daha az işletme sermayesiyle işlerinizi yürütebilirsiniz, dünya böyle yapıyor” dediğimde patronların bana acıyarak baktığına şahit olmuştum. Çünkü kurların sürekli yükseldiği, enflasyonun azdığı ve repo faiz gelirlerinin faaliyet karından daha yüksek olduğu o dönemlerde benim bu söylediklerimin gerçekten de manası yoktu, zaten 3 ay sonra da yazılım satmaktan da vazgeçtim.

Zaman geçti, enflasyon %30’ların altına inme eğilimine girdi, faizler düştü, kurlar serbest oldu, siyasi istikrarsızlık yüzünden sürekli tepetaklak olan borsa artık siyasetten etkilenmeyen bir duruma kavuştu; o zaman artık Türkiye’nin dünya koşullarıyla aynı şartlara sahip olduğu bir dönem açıldı. Japonların 1960’larda, Amerika’nın 1980’lerde, Avrupa’nın da 1990’larda standart hale dönüştürdüğü üretim yönetim modelleri 2000’li yıllarda Anadolu’da daha henüz algılandı. Küreselleşme dediğimiz olgunun yarattığı standartlar AKP hükümetinin piyasalara sağladığı tek parti istikrarıyla çok daha iyi anlaşıldı.

Artık siyasi istikrarsızlıktan arınan reel ve finans sektörü Türkiye’de siyasetin de dönüşümüne sebep oldu. 90’lı ve 2000’li yıllarda her işi adamı toplantısında mutlaka milletvekillerine ve hükümete fırça atılırdı. Koolisyonlarla yönetilen Türkiye iktidar ortağı partilerin rant kavgalarından dolayı icraat yapamaz hale gelmişti. Siyasilerin beceriksizliğinin en somut örneği Denizli’de bulunan jeotermal sahaların bir türlü özel sektörün kullanımına tahsis edilememesi durumudur:
Cumhuriyetin en başarılı kurumlarından olan MTA’nın 1965 yılında Denizli Sarayköy’de bulduğu 242 C’lik sıcak kaynakla kurulan Kızıldere jeotermal santrali uzun yıllardır çalışmaktadır. 1990’lı yılların sonunda Türkiye enerji krizine girecek diye inanılmaz teşviklerle doğalgaz santrali kurduran Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri Kızıldere gibi sahaların hemen kullanımına geçmesinin önünü açmamışlardır. İzmir ve Aydın’a gelip giderken boşa akan sıcak suya bakan iş adamları ne yazık ki çaresizce siyasilere büyük tepkiler duymuşlardır.
Daha sonra tek parti gücüyle işe asılan AKP hükümeti bu sahaların özel sektöre ihaleyle devredilmesinin önünü açan bir yasayı kanunlaştırmışlardır. Yasanın ve yönetmeliğin birçok eksiği bulunmasına rağmen bu sahalar inanılmaz fiyatlara özel sektöre devredilmektedir. Böylelikle çok fazla olmasa da kendi ulusal kaynağımızı kullanarak bağımlılığımız azalma sürecine girmiştir.

2000’li yıllarda Boyner Yayınları tarafından Türkçe’ye çevrilen Thomas Friedman’ ın “Dünya Düzdür” kitabı aslında dünyanın nasıl bir dönüşüm içinde olduğunu, savunduğu birçok argümana karşı olmama rağmen, çok etkileyici bir biçimde anlatıyor. AKP’nin tam bu dönüşüm içinde tek başına iktidar olması aslında kendisi ve Türkiye açısından büyük bir şanstır ama en büyük handikapları sektel davranmaları ve liyakata önem vermeyip milli görüş kimliğine sahip veya imam hatip lisesi kökenli kişilere yönetimlerde ayrıcalık sahibi kılmalarıdır. Böyle bir tavır da Türkiye’nin kronikleşmiş problemlerinin çözülememesine sebep olmaktadır. Yüksek Öğrenim ve Milli Eğitim sisteminin şu andaki durumu bunun en büyük kanıtıdır.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı