REKLAMI GEÇ

NEREYE KADAR !

29 Eylül 2010 Çarşamba

Korkmuyoruz !

Bu haysiyetsiz zeka ve namussuz anlayış, kurucu felsefeyi yok etmeyi kafaya koymuş.

Atatürk’e ve kurucu felseye inanan insanlar Ergenekon terör örgütüne sempatizanlıktan tek tek gözaltına alınıp sorgulanmasına artık şaşırmayacağız, kurbağanın içinde bulunduğu tencere yavaş yavaş ısınmaya başladı çünkü.

Sanırım bu sürece ilk olarak Atatürkçü Düşünce Derneği ile başlayacaklar ve sonunda Cumhuriyet Halk Partisi ile bitirecektir.

Ortada muhalif kalmayınca da son darbeyi vuracaklar.

Düşünebiliyormusunuz Devrimci Karargah diye bir örgüt türettiler(var olabilir de) içine Hanefi Avcı gibi çocuklarını cemaat okullarında okutmuş, muhafazar bir dünya görüşüne sahip, yıllardır sol örgütlere karşı operasyonlar yapan, 28 Şubat döneminde de askerler tarafından pasifize edilen bir emniyet müdürünü bir şekilde terör örgütü üyesi yaptılar.

Düşüncesinize; bir ilin emniyet müdürüsünüz ve yıllarca mücadele ettiğiniz sosyalist anlayışa emekliliğinize yakın sempati duyuyorsunuz. Aklı başında bir insan böyle bir iddiayı dinlemez bile. Peki o örgütün üyesi olduğu iddia edilen bir emekli bayan öğretmenle duygusal ilişkiniz ortaya konursa bu iddia güçlenir mi? Hiç sanmıyorum. Fakat bildiğim tekşey bu yüzyılda böyle ilegal örgüt mörgüt işleri son derece ahmakça bir fantaziden öteye gidemeyecek kadar sığ bir düşünce yapısının ürünü olduğudur. Öyleyse bu yapılan olsa olsa provakasyon amaçlı, birilerini ortadan kaldırmak için kurulmuş, ortalama zeka sahibi insanların müdahil olabileceği basit bir komplodan öteye gidemeyecek kadar aptalca bir kurgudur. Ama sıranın kime nasıl gelebileceğine dair bir algoritmayı da gösterecek kadar da iyi okunması gereken bir senaryodur.

Burada çok yazdık; çok dikkatli olmalıyız, aynı coğrafyada etnik ve din kardeşi olan insanlar birbirlerine düşmesinler diyerek, bu kavganın galibi yoktur toplam mağlubiyeti vardır diyerek fakat anlamak ne mümkün. Bir kere kafaya koymmuşlar artık.

Amerikanın taşeronluğunda islamiyete “HİZMET” adıyla faaliyet gösteren yeni derin devlet hesaplaşmanın fitilini ateşlemiştir. Bu hesaplaşma aslında kurucu felsefeye inananlarla emperyalistlerin kucağında efelik yapan Atatürkçü düşünce düşmanlarının arasındadır. Geldiğimiz süreç itibariyle bu savaşta, ne yazık ki kurucu felsefeye inanan insanlar mevzilerini kaybetmeye başlamışlardır.

Aslında konformizmin sonucudur bu. Türkiye siyasi sürecine katkı sağlamayan, bilgi, enerji ve birikimlerini şahsi zenginliklerini donatmak adına kullanan ve beğenmediği bir düzeni değiştirmek adına emek harcamayan, mücade etmeyen, masalarda ülke kurtaran yumuşak su samurlarının sorumlu olduğu bir süreçtir bu.

-İki anahtar vaadine kananların,
-Sivas katliamına göz yumanların,
-Bu ülkeyi hortumlayanlardan hesap sormayanların,
-Anayasa kitapçığı fırlatılmasıyla Türkiyenin yaşadığı en büyük ekonomik krize sebep olanların,
-Partisinde siyasi ikbal ve kendi oligarşilerini kurma mücadele etme pahasına delege oyunları yapanların,
-Siyasi partilerde iktidar olacak doğru dürüst kadroyu seçemeyenlerin,
-Özel kalem müdürlerini milletvekili yapanların ve bu duruma karşı gelmeyip onaylayanların içine sindirenlerin,
-Siyasi parti üyelik ve delegeliklerini memleketin geleceği için değil kişisel menfaatleri uğruna değerlendirenlerin sorumlu olduğu bir süreçtir bu aslında, yani herkes suçludur bu süreçten.

Nasıl Osmanlı yıkıldığında çöküş süreci yazılıp çizildiyse, Atatürk Türkiyesi ortadan kalktığında da yıkılış süreci tarihçiler ve siyaset adamları tarafından sorgulanacaktır. Ama süreç farkedildiğinde herkesin eyvah dediği zamanın çok geç olduğunu da yazacaktır.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı