REKLAMI GEÇ

TÜRKİYE’NİN SOSYALLEŞMEYE İHTİYACI VAR !

18 Kasım 2010 Perşembe

Sigortalı işçi haftada 45 saat çalışıyor. 3 saatte yemek molası, toplam 48 saat. Üstelik döner vardiyaya denk gelirsen cumartesi – pazar da çalışıyorsun.
Beyaz yakalı diye tabir edilen masa başı çalışanları da cumartesi dahil olmak üzere haftada 48 saat çalışıyorlar. Cumartesi çalışmazlarsa hafta arası sabah 8:00 akşam 18:00 olmak üzere öğle arası 1 saat dahil edersek günde 10 saat, haftada 50 saat çalışıyorlar.

Eve geldin oldu saat akşam 7. Üstünü değiştirdin, yemek yedin, biraz sohbet ettin çocuklarla
oldu mu saat 10. Biraz dizilere baktık, maç varsa seyrederken uyudun kaldın, ta ki eşininin hadi yatağa uyandırmasıyla kalkana dek.

Fabrikada değil de bir mağaza veya ofiste çalışıyorsan durum bir başka.
Sabah erkenden mağazayı açacaksın, temizliği yapacaksın, raflara yeni ürünleri yerleştireceksin, bankaya gideceksin, müşteri gelince satış yapacaksın, müşteri beğenmeyecek, ürünleri kaldıracaksın. Akşam 10 olunca da mağazayı kapatıp evine gideceksin, evine gidip birşeyler yiyeceksin biraz televizyon izleyip uyuyup kalacaksın.

Okulda öğretmensen sabah erkenden kalkacaksın, okula geç kalmadan varacaksın, derslere gireceksin, okul nöbetini tutacaksın, veli geldiyse ilgileneceksin, daha sonra ertesi gün planını yapacaksın, etüt varsa kalacaksın, toplantı varsa da kalacaksın, eve geleceksin, çocuğunla ilgileneceksin, yemeğini hazırlayacaksın, evini toparlayacaksın, eşine yemek hazırlayacaksın. Bunlar bitecek öğrencilerin sınavlarını hazırlayacaksın, sınavlarını okuyacaksın, bilgisayara gireceksin, ertesi gün için programına envanter hazırlayacaksın… Tabi bunlar devlet okullarındaki öğretmenler için geçerli olmayabilir, şaşırmayın, özel okullarda yaşanan bir gün hikayesidir anlattığım.

Şimdi çalışıyorsun çalışmasına da zaten emeğinin karşılığını da alamıyorsun, peki yaşamdan keyif alabiliyormusun,? Seni mutlu eden ve uğraşmaktan keyif aldığın bir ilgin var mı? Kahvede okey oynamanın dışında ve arada da derbi maçları seyretmenin dışında herhangi bir sosyalleşme imkanın var mı? Haftasonu ailecek yapılacak en büyük aktivite nedir? Büyük alışveriş merkezlerini amaçsızca dolaşmak mı?

Ya imkanı olmayanlar… En büyük eğlenceleri televizyon. Evden dışarı çıkamazlar yoksulluktan. Kahveye gitseler içecekleri veya ısmarlayacakları 5 adet çayın hesabını yaparlar. En büyük eğlenceleri bayram olursa arefeden köye gitmek ya da arada katıldıkları akraba düğünleri. Ne sinemaya gitmişlikleri vardır ne de tiyatroya. En son söylediği türküyü bile hatırlayamaz. Şehrin merkezine gitmeyeli de uzun zaman olmuştur, alışveriş merkezleri de yabancı ve ürkütücüdür onlara, karınlarını doyurduklarına şükrederler.

Peki böyle bir ortamda biz nasıl mutlu bir Türkiye resmi yapacağız? Yaşamı ıskalayan, hayatın kıyısında yaşayan bir insanın mutluluğundan bahsedebilirmiyiz? Böyle bir yaşam ona mecburiyetler dışında nasıl bir imkan sunmaktadır.? Çalıştığında ancak karnını doyurabilen biri sosyalleşme imkanına peki nasıl sahip olabilir?

İşte bu noktada ya dini inancının ağırlığıyla cemaatlerle sosyalleşecek ya da özgür bir birey olarak daha insanca bir düzende insana yakışır bir sosyal yaşam imkanlarına sahip olacak.

Sadaka kültürünü sosyal devlet olarak algılayan, çalışma saatleri ve çalışma ücretleriyle ilgili hiçbir iyileştirme yapmayan, işsizin iş bulduğuna şükrettiği bir sömürü düzeninde vatandaşımızı sosyalleştirmek zorundayız.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı