ALTIN OPERASYON

2000‘li yılların başında bir TV kanalında bir hoca efendinin sohbet kaseti yayınlanmıştı. Aslında buna benzer binlerce yayın yapıldı. Benim aklımda kalan sözler, yıllar geçtikçe ve adamın söyledikleri bir bir gerçekleştikçe daha da anlam kazandı.

Diyordu ki; “Bizim yetiştirdiğimiz nesil, altın nesil bir gün Türkiye’yi ele alacak. Altın nesil önce mülkiyede, adliyede ve askeriyede en etkili noktalarda yer alacak. Sonra Türkiye’nin kaderi 2015 yılına kadar değişmiş olacak. O güne kadar, kendinizi saklayın. Uygun zaman ve zemin bulduğunuzda hedefinize doğru iki adım atın, durun, bekleyin. Tepki gelirse bir adım geriye atın, orda durun. Başlangıçtan bir adım ilerlemiş olursunuz. Tekrar iki adım atmak için uygun zamanı bekleyin. Sabırlı ve kararlı olun…”  Dinlediğim sözler bire bir bu değil elbette, aklımda kalanların özeti.

Mülkiye yıllar önce tamamlandı. Unutanlar için hatırlatalım. Mülkiye, mülki idare demek. Yani İçişleri Bakanlığı, Valiler, yardımcıları,  kaymakamlar, polis teşkilatı demek.

Son iki yılda adliye de tamam. 2011’de yapılan anayasa değişikliği ile HSYK halledilince Adliye tamam sayılır. Sıkıysa hakimi savcısı başını kaldırsın. Başkaldıranların başına gelenleri bilmeyen var mı?

Askeriye’nin ‘hali pür melalini’ tarife kelimeler yetmez. Sonuçta orası da tamam.

Altın operasyona başlamak için ‘enter’e basıldı.

Apo’cukla  anlaşma tamam sayılır. Adına ‘süreç’ dedikleri şey hızla ilerliyor. Yaşasın federasyon, Apoya özgürlük, filan.

Ana sınıfı öğrencilerine kadar türban serbest, artık. Şimdilik mecburi değil, ona daha zaman var.

23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos, 29 Ekim bu dört tarih takvimlerden henüz kazınamadı. Yavaş yavaş oluyor her şey. Uygun zaman ve zeminde iki adım at ve bekle…

Atatürk’ün adını ve sözlerini yavaş yavaş kaldırıyorlar. Devlet dairelerinden T.C. ibaresini siliyorlar. Binlerce insan sanal alemde tepki verince tamam, diyor sağlık bakanı, koyarız T.C.yi yerine, olur biter. Tepki gelince bir adım geriye at veya atar gibi yap orada bekle, hikayesi.

Adamlar 23 Nisan günü, hadi bayramın lafta kalan adını da yazalım, ulusal egemenlik ve çocuk bayramında, çocukların devlet büyüklerinin koltuğuna birkaç dakika oturtularak sembolik tören yapılması geleneğini bile kaldırdılar. Statlarda veya caddelerde yapılan törenler zaten iptal. Var mı tepki veren? Yok.

10 yıl öncesine kadar bilmediğimiz ve Nisan ayının başında başlayıp, ay sonuna dek süren  kutlu doğum haftası adı altında yapılan etkinlikler var ya daha ne istiyorsunuz kardeşim. Tüm dini günlerin takvimdeki yeri her yıl 10 gün öne gelirken, kutlu doğum haftası sürekli 23 Nisan’a denk geliyormuş, ne gam.

Sıra 19 Mayıs, 30 Ağustos, 29 Ekim’e de gelecek elbet. Bekleyin göreceksiniz. Önce kutlamalar kısıtlanacak, sonra tümden takvimden kazıyacaklar.

Yürekleri kanayan milyonlarca sessiz yurtsever, 8 Nisan’da Silivri önünde toplananlar ve bir avuç TGB’li ve ADD’li genç dışında umursayan var mı?

Muhalefet mi?
Onlar parti toplantılarında, meleklerin cinsiyetine dair derin mevzularla meşgul. Ses etmeyin.