
ÇIĞLIK ÇIĞLIĞA
23 Ocak 2013 Çarşamba
Ocak ayının son haftası Adalet ve Demokrasi Haftası. Her iki kavramın ne kadar değerli olduğunu anlayabildik mi? İki değerli hukuk ve düşünce adamının, adaletin ve demokrasinin iki yılmaz savunucusunun ölüm tarihleri Adalet ve Demokrasi haftası oldu.
31 Ocak 1990’da Prof. Muammer Aksoy katledildi. 24 Ocak 1993 yılında da Uğur Mumcu. Katliamların üzerindeki karanlık perde kaldırılamadı. Biz hala suyu arayan adam gibi, adalet ve demokrasiyi arıyoruz.
Geçen yıl bu köşede, 19 yılda geldiğimiz yer “Yargısız Adalet, Adaletsiz Hukuk”. Demokrasi mi? O bir tren. Uygun istasyona gelinceye kadar binilen ve artık inme zamanının yaklaştığı zavallı tren, diye bir cümle yazmışım. Demokrasi treninden inme zamanı geldi mi sizce?
Cumhuriyet, ulusal, çağdaş, özgürlük, demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü, bağımsızlık… Bu kavramların hepsinin modası geçti. Yeni modalar başka. İmralı mesela veya Paris’teki katliam. Özgürlük deyince devleti yönetenlerin sınırsız yetkileri geliyor akla. Ya da polis copuna, biber gazına var, sadece özgürlük. Ne diyor en yetkili adam; Ulusalcılara geçit vermeyeceğiz!
Çağdaş en tehlikeli sözcüklerden biri. Adında çağdaş bulunan kurumların başına gelenlere bakın. Birkaç yıl önce Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğini bastılar, evraklarına el koydular. Genel başkan Prof. Türkan Saylan’ı kanser hastası olmasına bakmayıp sorgulamalardan geçirdiler. Prof. Saylan öldü, kurtuldu mu? Dernek hala ayakta, şimdi vergi memurları operasyonlar düzenliyor.
Çağdaş Hukukçular Derneği meğer terör örgütüymüş, haberimiz yokmuş. Dernek üyesi 11 avukatı yaka paça götürdüler. Büroları, evleri hallaç pamuğu gibi atıldı. Neymiş, avukatın evi ve bürosu ancak savcı tarafından ve baro yönetiminin gözetiminde aranabilir, göreviyle ilgili olarak tutuklanamaz diyormuş kanun. Hadi lan! Yerim kanunu. Sorgulamada filan eyleme niye katıldın, filan davada niye avukatlık yaptın, suçlamalarına maruz kaldılar ve 11 avukatın 9 tanesini tutukladılar. Dernek başkanı operasyondan sonra yurtdışından bile bile geldi. O da tutuklandı. Gözünüz aydın…
Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller günlüğünde ne diyordu?
Önce komünistleri götürdüler, sesimi çıkarmadım;
çünkü komünist değildim.
Sonra sosyalistleri götürdüler, sesimi çıkarmadım;
çünkü sosyalist değildim.
Sonra sendikacıları götürdüler, sesimi çıkarmadım;
çünkü sendikacı değildim.
Sonra Yahudileri götürdüler, sesimi çıkarmadım;
çünkü Yahudi değildim.
Sonra beni almaya geldiler,
benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.
Hukuk alarm veriyor. Hukukçular çığlık çığlığa. Son beş yılda tonla hukuk cinayeti işlendi. Giderek daha da pervasız, daha da acımasızlaşacak hiç kuşkunuz olmasın.
Uyanın ey millet!
Avukatlar kendi hakkını savunamaz hale getirilirse, sizin hakkınızı nasıl arayacak?
Yarın kapınız çalındığında kimse kalmayacak. Hukukçuların hukuka inancı kalmazsa, kimsenin kalmaz. Haksızlığa ve zulme uğrayanların çığlığına kulak verin. Ses verin, kaldırın artık başınızı. Sessiz kalarak, göz yumarak kimse kıçını kurtaramayacak.
Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir
Yorumlar
Yazıdaki genel geçer doğrulara ilkelere evet, şapka çıkarılır..Ama bu ilkeler somut olaya uyuyor mu? Bu noktada sayın yazara katılmıyorum..Tvlere çıkan iki baba, evlatlarının, sözkonusu kanlı örgütlerce kandırılması ve eylemlere yönlendirilmesi aşamasında örgüt avukatlarının rollerini ayrıntısıyla anlattılar..Hiç kimsenin suç işleme imtiyazı olmamalı..
vay be sizde tarafınızı bu yazınızla açık açık belli etmişsiniz.tutklanan avukatlar gazeteciler boşu boşuna mı tutklandı.sizce öyle ama onlar hak ettikleri yerdeler.
Sadece kendi ideolojik penceresinden bakmadan, haklıya haklı haksıza haksız diyebilmek erdemli bir davranış olsa gerek..Bunu yapan mı? Diyojenin fenerle aradığı gibi aramamız gerekiyor herhalde..
avni örki ye tavsiye ederim okusun, belki İlhan Cihaner’in niçin orada olduğunu ,aslında Denizli nin yüz akı olduğunu anlayabilir.Kalemine sağlık
Eline diline HEPSİNDEN ÖNEMLİSİ GÜNÜMÜZDE YÜREĞİNE SAĞLIK…