OBAMA’NIN SOPASI

“Hakikatlere dayanacak günüz var mı?” Bir haftalık tatili zehir eden, acı gerçeği bir kez daha suratıma çarpan kitabın kapağındaki soru bu. Yılların gazetecisi, tarih araştırmacısı, tonla kitabın yazarı yurtsever bir aydının, Soner Yalçın’ın çığlığı; SAMİZDAT

Son yıllarda bu ülkenin onlarca gazeteci, yazar, asker, profesör, siyasetçisini tutuklayarak zindana tıkmak, onları bu şekilde etkisizleştirmek ve gözden düşürmek sıradanlaştı. Hukuk Fakültesi 1.sınıf öğrencilerinin bile yapmayacağı, vahim hukuk ihlalleri artık vakayi adiye.

“Torba Kanun” diye yeni bir kanun tipi icad ettiler. Dünya’da örneği yok. Eskiden kanun belirli bir konuda ve o konuya özgü sorunlar için çıkarılırdı. Şimdi kanunların adı yok. Çoğunun adı “ Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” İçinde Ceza kanunu, belediye kanunu, orman kanunu, vergi kanunu, su ürünleri vs. her şey bulunabiliyor.

Torba kanunların uygulama alanları torba davalar var artık benim ülkemde. Elbette torbacılar da ona göre. Ergenekon davası adı altında, dışarıda birbiriyle hayatı boyunca hiç görüşmemiş, hiç yan yana gelmemiş insanlar hakkında aynı terör örgütüne üyelik suçlaması ile görülen acayip bir dava. Kimi ararsan var. Cumhuriyet gazetesinin yüz akı yazarı, son bir yıldır milletvekili Balbay’da var. Cumhuriyet Gazetesini bombalayan da. Hatta Danıştay katliamını gerçekleştiren katiller de aynı örgütün üyesi. Gladio üzerine yazdığı kitaplar nedeniyle yıllarca ölüm tehditleriyle yaşayan Soner Yalçın da var. 45 yıl en üst ordu kademelerinde görev yapmış generaller de.

Torba davanın torbasına doldurulmuş, tutukluların ortak tek bir yanları var; Muhalif olmak. Neye? ABD’nin Türkiye ve Ortadoğudaki planlarına ve On yıldır ülkeyi yöneten hükümete. Muhalif olmak suç mu? Elbette daha ne olsun.

Hukuk kötüye kullanıldığında sığınacak kapı kalmıyor. Adalet kapısı hak arama noktası olmaktan çıkıyor. Artık kraldan daha kralcı yargıçlar türedi. Kantarın topuzu iyice kaçınca bilmem kaçıncı yargı paketi diye kamuoyuna yutturulan son düzenlemelerin kime yaradığı ortada. Güya bu düzenlemelerle tutuklama kararlarının gerekçesi somut ve açık gerekçeli olacaktı. Alın size tutuklama veya tutukluluğun devamına dair gerekçe formatı; “kuvvetli suç şüphesinin varlığı, isnad olunan suçun niteliği, mevcut delil durumu, kaçma şüphesi, delilleri karartma olasılığı” nedeniyle tutuklanmasına / tutuk halinin devamına. Bu basma kalıp cümle tüm tutuklama işlemlerinde aynen var. Kralcı yargıçlar bildiğini okumaya devam ediyor. Sözde bazı iktidar mensupları bu durumdan rahatsızmış gibi yapıyorlar.

Kralcı yargıçların kararları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye’nin dava kaybetme rekoru kırmasına yol açıyor. Ne gam. Son AİHM kararı ile Türkiye bir kez daha kaybetti. Ne diyor AİHM? İşkenceye verilen ceza ertelenemez! Üç polis karakolda bir kişiye işkence yaptıkları için yargılanıp hapis cezası almışlar. Yargıç bu cezayı ertelemiş. Vatandaş AİHM’e dava açmış. İşkenceye verilen ceza ertelenmez kardeşim, öde vatandaşına 45.000 Euro manevi tazminat, diye kesmiş biletimizi.

Yeterince içinizi karartım mı bilmem ama hakikatlere dayanacak gücünüz varsa Samizdat’ı okuyun. Arada Barrack Obama’nın bizim Başbakana, Suriye’de daha ileriye gitmeyin, oradaki PYD yapılanmasına karşı silah milah kullanmayın, mealinde telefon mesajı verirken çektirdiği fotoğrafa bakın. Sonra kitaba dönün…