
SON DÖNEMEÇ
5 Nisan 2013 Cuma
Yaklaşık bir yıl önce “Başkan babanın ilk baharı” başlıklı bir yazıyla beyefendinin “president” olma isteğini ve başkanlık sistemini hedeflediğini anlatmıştık. “Hedef 2023 durmak yok” sloganının bunu ifade ettiğini açıklamış ve şurada 10 yıl kaldı, Cumhuriyetin 100. yılında “bildiğimiz cumhuriyet” lağvedilecek. Yerini başkan babamızın “cemahiriyesi” alacak, demiştik.
Geçen bir yılda takke düştü, kel göründü. Anayasa Uzlaşma Komisyonu aldatmacası ile muhalefeti kandırdıklarını söyleyip duruyoruz. Ama ne fayda? Masadan kalkan adam olmayacaklar, akılları sıra. AKP kanadı bu hafta bu iş bitmezse kendimiz yaparız diyor. Anayasayı kendileri yapacak. Muhalefet partilerinin eli böğründe kalacak.
Ülke genelinde aynı anda “Türkiye Başkanlık Sitemini Konuşuyor” konulu konferanslar düzenliyorlar. Öte yandan AKP Ar-Ge Başkanlığı tarafından hazırlanan ‘Türkiye Başkanlık Sistemini Konuşuyor’ broşürüyle Türkiye’nin mevcut sisteminin değiştirilmesi gerektiğini ortaya koyuyorlar. Öneriye göre başkanın görev süresi 5 yıl ve 2 dönem seçilebilecek. Böylece Erdoğan 2014’te başkan seçilirse 2024’e kadar bu görevde kalabilecek. Gerisi Allah kerim…
Neymiş? Parlamenter sistem Türkiye’nin yapısına uygun değilmiş. Diğer anayasal sorunları aşsak, dört dörtlük bir parlamenter sistem oluştursak dahi, sorunlar devam edecekmiş.
Yahu 90 yıldır uygulanan parlamenter sistem değil mi size bu imkanları sunan? Başkanlık sistemi olmadan da memleketin anasını ağlatmak pekala mümkün. Mesela yargı düzeniyle.
Dördüncü veya beşinci yargı paketinde yargı tümüyle paketlenmiş olacak. Bir devletin savaşla, silahla, kanla veya siyasi entrikalarla yapısı değiştirilebilirdi. Ama yargıyla neler yapılabildiğini ibretle izliyoruz.
Yargı erki istenirse şahane bir “istibdat silahı” olabiliyormuş. Toplumun tüm muhalif kesimlerini sindirmek, korkutmak ve yıldırmak için ne kadar etkili olduğu meydanda.
İstanbul Barosu Başkanı Kocasakal, “Bağımsız yargı, toplumsal düzenin belkemiğidir. Türkiye bu açıda omurilik felci olmuştur. Zulüm yargı eliyle gerçekleşmekteyse bunun adı ileri faşizmdir” diyor. Bu çığlığa tüm toplum kesimleri kulak vermeli.
Yargı erkinin kötüye kullanıldığında ne kadar acımasız bir güce dönüşebildiğini, bu ülkeyi gerçekten seven Türk Aydınının henüz içeri tıkılmayanları anlatmaya çalışıyor. Anlayana…
Elin Avrupalısı bile, Avrupa Barolar Birliği yöneticisi, İstanbul’da bir toplantıda Türkiye’ye Victor Hugo’nun şu sözüyle seslendi; “Her yerde polis var, hiçbir yerde adalet yok”
Tehlikenin farkında olanlar için 8 Nisan Silivri buluşması belki milat olacak. O gün Silivri’ye gidebilenler gitmeli, gidemeyenler yüreğini ortaya koymalı. Mesele duvarları yıkıp içeridekileri dışarını çıkarmak değil. Yoksa her birine üçer beşer müebbet vereceklerini biliyoruz. Acımasızlığın boyutunun Balbay’ın küçücük çocuklarını okullarından kaçırtmaya kadar vardığını görmüyor musunuz?
Bu son dönemeç. Ya ellerimizi toprağa basıp doğrulacağız, ya da …