REKLAMI GEÇ

KALKINMA 7.4: İŞÇİ MUTSUZ, İŞVEREN MUTSUZ

12 Nisan 2018 Perşembe

Yıllardır potansiyelinin altında üretim yapan ve istihdam sağlayamayan Türkiye’de işsiz sayısı 3,5 milyona dayanırken, işçi arayanlar iş arayanları iş beğenmemekle itham ediyor. İş arayanlar ve işi olanlar da çalışma ortamı ve şartlarından şikâyet ederek mutsuzluklarını dile getirmeye ve çözüm aramaya devam ediyorlar.

Türkiye’de eğitim yetersiz de olsa, özellikle gençlerin bir diploması var ise, diplomalarındaki unvana uygun bir iş talep ediyorlar.

İşveren tarafı ise diplomanın bir işe yaramayacağını, iş tecrübesi olmadığını bahane ederek düşük ücret teklif ediyor. Gençler çaresiz bir şekilde eğitimleri ile alakası olmayan işlerde ve sağlıksız ortamlarda günde 10-12 saat çalışmayı kabul etmek zorunda kalıyor. Her ne kadar işçiler minibüsler ile işyerine bedava götürüp getirilseler ve ücretsiz yemek gibi sosyal haklara sahip olsalar da işimden çok memnunum diyen sayısı çok az.

Hâlbuki işi olan, düzenli maaş alan kişi sevdiği işi yapıyorsa ve aylığını düzenli alıyorsa mutlu olmaması için bir neden yoktur. Fakat insanlar sadece işini kaybetmemek için zorunluluktan çalıştığı için verimsiz olmakta ve sürekli haklarını alamamaktan şikâyet etmektedir. Ne iş yaparsanız yapın asgari ücretten ödeme alırsınız. İstediğiniz kadar çok çalışın, fazla mesai yapın, hafta sonu ve bayramlarda çalışın, tatile gitmeyin, verimli ve faydalı olun performansınız göz önüne alınmaz. Asgari ücretin yıllık maaş artışı bellidir. Bu şekilde performansa dayalı bir ücretlendirme işverenin de kolayına gelmektedir. Fakat sonuçlar ortadadır. İşçi de işveren de ne kadar ekmek o kadar köfte demektedir.

Tüm bunları adil bir şekilde düzene sokmak ise yasa koyucunun görevidir. Yasalarda haftalık çalışma saati bellidir. Fakat bu kâğıt üzerindedir. Yasalara göre işçi ile işveren bir işin yapılması ve ücretinin ödenmesi için aralarında bir iş akdi imzalar. Aslolan bu sözleşmeye uygun çalışmak ve davranmaktır. Haksız bir durumda ise her iki taraf da hakkını arayabilmelidir. Fakat gerçek iş hayatında işçi yerin altında ölüm üstünde açlık var diye iş kaygısı nedeniyle hakkını hukukunu aramadan sessiz sedasız çalışmaktadır. Sicilime kaydolur işten atılırsam iş bulamam diyerek hastalığını saklamaktadır. Maaşını düzenli alamamaktadır. Ödemelerini gecikme cezalı yapmaktadır. Sendikadan bahseden işçi kapının önüne konulmaktadır. İş yerindekilerin emredici, kaba, kırıcı, tacizci dilini kabullenmek zorundadır. İşverenin her dediği şükredilerek yapılmalıdır. Çünkü bize iş vermektedir. O isterse bizi kulu kölesi gibi kullanabilir. Avrupa’nın 1800’lü yıllarda uyguladığı sağlıksız, vahşi ortam günümüz Türkiye’sinde neredeyse aynen yaşanmaktadır. Ekmek ve iş veriyoruz diye gündüz vardiyası için işe alınan kadınlar gece 22-23’lere kadar çalışmaktadır. Sigortasız işçilik yaygındır ve çocuklar tehlikeli işler yapmaktadır. Bir iş kazasına maruz kaldıklarında işçiyi suçlu çıkartmak için her yöntem denenmektedir.

Kalkınmış ülkeler bu uygulamaları terk edeli yıllar oldu. Bu nedenle işçiler zengin olmasalar da et, süt ihtiyaçlarını ve sağlıkları için yeterli gıdayı alabiliyor. Lüks olmasa da çoluk çocuğu istediği lokantaya gidebiliyor. Tatilini yapabiliyor. Sonucunda müreffeh ve verimli bir hayat sürebiliyor.

Bu tespitlerden hareketle ancak verimli çalışan, hakların yenilmediği bir ülke kalkınabilir diyebiliriz. Biz çalışanın alnının teri kurumdan hakkının verilmesi gerektiğini bilen çalışmayı ibadet sayan yüksek bir kültürün mensuplarıyız. Ve bu kültüre uygun olarak, verimli çalışmayı, çalışmayı sevmeyi ve çalışanın hakkını zamanında ve adil bir şekilde ödemeyi önemsemeli ve bunların yaygınlaşması için çaba sarfetmeliyiz.

Yasa koyucular, bir nebze olsun işçinin refahını düşünmek, sağlıklarını korumak, ülkemizi medeni ülkeler seviyesine getirmek, iş arayanlara ve iş beğenmeyenlere iş bulmak istiyorsa, işçinin ve dahi işverenin haklarını almasına güvence getirecek kapsayıcı kurumlar kurmaya ve uygulamaya odaklanmalıdır.

Kalkınma hızımız 7.4 olsa da, insanların mutluluğu, ibadet aşkıyla verimli çalışma için yapılacak çok işimiz var. Önemli olan vatandaşı düşünebilmektir.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

alaaddin   -  Bağlantı 12 Nisan 2018, 21:11

Bu güzel yazınız için özel sektör çalışanları adına çok teşekkür ediyorum. Hiç bir kaygı gözetmeksizin tarafsız, ülkemizdeki özel sektörde yaşanan asıl ve gerçek sorunları net olarak dile getirdiğiniz için tekrar teşekkürler

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı