REKLAMI GEÇ

ENFLASYON NEDEN İNMİYOR?

14 Haziran 2018 Perşembe

Enflasyon ülkenin iyi yönetilip yönetilmediğinin en önemli göstergelerinden birisidir. Dünyada şu sıra oldukça düşük. Hatta çok düşük. Yıllık -1 ile +1 arası. Avrupa ve Japonya nasıl artırırız diye çareler arıyor. Biz ise ekonomi 7.4 büyümüş, bizde de düşecek diye beklerken enflasyon oranları rekor derecede artmış. TÜİK’in açıkladığı Mayıs ayı enflasyon rakamlarına göre TÜFE (Tüketici Fiyat Endeksi) %12’yi, ÜFE (Üretici Fiyat Endeksi) %20’yi aşmış. Enflasyon fiyatların durdurulamaz şekilde artması demek olduğuna göre üretici fiyatlarındaki artışın çok yüksek çıkması, önümüzdeki aylarda tüketici fiyatlarının da oldukça yüksek oranlarda artacağı anlamına gelmektedir.

Yani seçimden sonra kim seçilirse seçilsin işimiz çok zor olacak. Öncelikle acil olarak para bulunması lazım. Yeterli miktarda borç bulunamaz ise kemer sıkma politikalarını göreceğiz. Tabii devlet mi kemer sıkacak yoksa vatandaş mı? Buna yeni seçilecek Cumhurbaşkanı karar verecek. Yalnız Türkiye’nin son 10 yılda kronikleşen enflasyon hastalığı tedavi edilmeden, kalkınma ve ilerleme için gerekli sermayeyi bulmak günden güne zorlaşacaktır. Bunun yanında yatırımlar için güven ortamının da bir an önce sağlanması gerekir. Bunu Merkez Bankası Başkanı veya Maliye Bakanı gibi birkaç kişinin kişisel çabalarıyla sağlamak oldukça güçtür. Doğru teşhis konulup bir an önce önlemler alınmalıdır. Çözüm önerilerimizi önceki yazılarımızda açıklamaya çalışmıştık. Hatırlayanlar olacaktır. Ancak önce doğru teşhis için Türkiye’deki enflasyonun kaynağına bir göz atmakta yarar var. En köklü neden Türkiye’de kurumların kapsayıcı olmayışıdır. Kurumları kapsayıcı olmayan ülkelerde enflasyon oranı yüksektir. Hükümet ile vatandaş arasındaki kopukluk ve ötekileştirme zaman zaman gevşetilip bırakılacağı için enflasyon da inişli çıkışlı olabilir, fakat daima yüksek çıkmaya devam edecektir. Kurumlar kapsayıcı olmayınca sadece bir zümrenin geliri kişi başına düşen milli gelir artışından daha hızlı artar. Vatandaşın kişisel geliri ise ülkede elde edilen kişi başına yıllık milli gelirden daha az artar. Yani azalır. Hatta artıyor gibi gözüken kişisel gelir dahi aslında azalır. Bunu Türk Lirası eriyor, pazara gittiğimizde istediğimizi alamıyoruz gibi söylemlerden anlayabilirsiniz. Bunu önlemek için ülkeyi yönetmeye talip olanlar vatandaşın gelirini milli gelir artış hızından daha fazla artırma sözünü vermelidir. Bunun anlamı gelir artışının enflasyonun ve dolar kurunun üzerinde artması demektir. Halbuki kişi başına milli gelirimiz yıllardır yaklaşık 10.000 dolardır. Dolar bazında bir artış yoktur. Üstelik vatandaş dolar kazanmadığı için sürekli kayıptadır. Yani refah seviyesinde bir artış yoktur.

Enflasyonun yüksek olmasının en önemli ikinci nedeni ise ürün, hizmet ve hayat standardındaki kalitesizliktir. Özellikle devlet yatırımlarındaki kalite düşüklüğü enflasyonun düşmesini engellemektedir. Örneğin bir ürün alıyorsunuz ve o ürünün kullanım süresi 10 yıldır. Ürünün fiyatı 10 yıl dayanacak şekilde hesaplanmış ve siz bu fiyatı ödüyorsunuz. Fakat ürün 10 yıl dayanmıyor ve 9. yılda atıyorsunuz ve yerine yenisini alıyorsunuz veya tamirat parası ödüyorsunuz. Bunun anlamı 10 yıl kullanacağınızı düşündüğünüz ürün ömrünü 1 yıl erken tüketince ürün için yüzde 10 fazla ödemiş oluyorsunuz. Bu enflasyonu artıracaktır. Ayrıca sağlıksız ürünler nedeniyle yapılan harcamalar, zamanında yerine getirilmeyen yazılı veya sözlü sözleşmelerden doğan zararlar da fiyatlara eklendiğinde, maliyetler ve fiyatlar yükseliyor ve enflasyon artmaya devam ediyor.

Burada çok basit bir dil ile açıklamaya çalıştığımız yüksek enflasyon nedenlerine her konudaki yetersizlikler eklenince yakın zamanda düşmeyecek gibi görünüyor.

Peki, enflasyon nasıl düşer;
Enflasyonu düşürmek için öncelikle ucuz, kaliteli ve sağlıklı ürün üretilmesini sağlamak gereklidir. Devletin ve belediyelerin işi lokantacılık, pidecilik, otelcilik, marketçilik, kahvecilik, pastacılık, fırıncılık yapmak değildir. Devlet kaliteli üretimi ve girişimciliği teşvik etmelidir. Devletin görevi bu çerçeveyi ayarlamak ve sürdürmektir. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de üretim kapasiteleri arttı. Devletin işi bunları denetletmektir. Kalitesiz ürünler ile sadece vatandaşın parası çarçur olmuyor, enflasyon hesaplamaları da tutmuyor.

Görüldüğü gibi enflasyonunun ana nedeni faizlerin yüksek olması değildir. Maliyetlerin yüksek olmasıdır. Zaten enflasyon yüksek olduğu için faizler artmaktadır.

Üretim için yatırım gereklidir. Yatırım için ise sermaye. Sermayeniz kıt ise yabancıdan borç alırsınız. Borç Sermayeyi dengeli bir şekilde üretim ve altyapı çalışmalarına bölüştürmek yerine sadece ithal ürünlere ve betona gömerseniz, gelir kazanamaz ve sürekli yeni borç almak zorunda kalırsınız. Osmanlı sanayisini geliştiremediği ve tren yolları, telgraf telleri ve ithalat için aldığı bu borçlar nedeniyle çökmüştür. Şu an uygulanan politika bundan farksızdır. Borcu borçla kapamak çözüm değildir. Bir gün tıkanırsınız. Dolar fırlar. Fırlayan dolar enflasyonu ateşler. Bu ilişki bu kadar basittir. Borcu ödeyemeyeceğiniz kanaatine kapılan yabancı sermaye para vermede nazlanır ve sıcak para girişi kesilirse tefecilerin eline düşersiniz. Bu kan emiciler de döviz kurlarıyla istediği gibi oynar. Bu politikayı bırakıp üretime ve tasarrufa dönmez iseniz, yastık altındaki altınlarda fayda etmez. Erir. Zaten fakir olan halk, daha da muhtaç duruma düşer. Artan döviz fiyatı enflasyonu yükseltir. Bu kadar basit bir ilişkidir bu. Bugün 500 milyar dış borçta faizi ve enflasyonu körüklemeye devam edecektir.

Bu önlemler alınmadan, hileli ürünler, yüksek kar oranları, kaçırılan vergiler, haksız kazanç, her şeyi ithal etmek ve rant sürerken yerli üretici üretim yapamaz hale gelir ve enflasyon yükselmeye devam eder.

Bu önlemlerin alınabilmesi için önemli bir zihniyet değişikliği gereklidir. Türkiye 20. Yüz yılın yöntemleriyle değil 21. Yüzyılın vatandaş odaklı yöntemleriyle yönetilmediği müddetçe bu çalkantıları yaşayacaktır. 20. Yüzyıl zihniyetine sahip olanların yönetim tarzını son 15 yıldır tecrübe ettik. Ekonominin iyi yönetilmediğini, yüksek enflasyondan, borçlarımızdan, sürekli artan fiyatlardan, değeri sürekli azalan paramızdan, artan dolardan anlıyoruz. Aynı kadrolar ile devam edilmesi halinde, kapasitelerinin sonuna gelen bu insanlardan bir mucize beklenmemelidir. Önümüzde bir seçim var ve çok şükür artık önümüzde daha iyi seçenekler var. Türk milleti köklü değişiklikler getirecek bu seçim fırsatını iyi değerlendirir ise ekonomi ve enflasyon iyi olabilir.

Ramazan bayramınızı kutlu olsun…

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı