SANAYİDE İYİ BİR DÖNÜŞÜM ŞART
10 Mayıs 2018 Perşembe
Günümüzün baş döndüren değişim hızı, dünyadaki endüstri 4.0 ve 5.0 devrimleri, ülkemizde de alışkanlıklarımızdan vazgeçme, girişimcilik tanımının çağımıza uyarlanması ve sanayide dönüşüm vaktinin geldiğine işaret ediyor.
Yeni tanıma göre girişimci, insanlara iş vermek, ya da iş kurmakla yetinmez, geleneksel iş yapma yöntemlerini kökten değiştirerek öz değerlerine bağlı bir girişimcilik kültürünün ülkesinden dünyaya açılmasını hedefler.
Eski tanıma göre insanlara balık vermek yerine balık tutmayı öğretmek öneriliyordu. Yeni düşünceye göre balık tutmayı öğretmek yetmiyor. Yeni girişimciler tutulan balığa bilgi çağının beceri ve “know how”unu internet üzerinden yöneterek katma değerli ürünler haline getirmek ve dünyanın neresinde ihtiyaç varsa, üretilen ürünü tam zamanında ulaştırmak zorundadır.
Ülke ekonomisinin kalkınması ve girişimcilerin başarılı olması için sanayi politikaları bu yönde dönüşmelidir.
Refah seviyesi yüksek dünya bu seviyeye hemen gelmemiştir. Fakat tüm ülkeler bu aşamaları uzun uzadıya yaşamak zorunda değildir. Avrupa’da 1453 yılında Fatih’in İstanbul’u fethetmesiyle başlayan yeniçağ, sanayileşmenin başlamasına neden olmuştur. Birinci ve ikinci sanayi devrimlerinden sonra günümüze kadar birçok aşamadan geçerek bir sanayileşme kültürü meydana getirmiştir.
Bunun sonucunda siyasetin konusu haline gelen sanayileşme 19. yüzyıldan beri kapitalist ekonomik sistem olarak bütün ülkeler tarafından tartışılmaktadır. Dünya sonunda serbest piyasada karar kılmıştır. Tartışılması gereken insanın vahşiliği ve vatandaşını düşünmeyen yöneticilerdir. Dünyadaki hızlı sanayileşme, ülkelerinin ekonomisinin millileşmesine, kendi güçlü üretim alanlarına bilimsel bir yaklaşımla yönelmesine ve güçlü siyasi akım olarak refahı yaymak için kapsayıcı kurumların kurulmasına işaret etmektedir. Güçlenirken vatandaşını düşünen toplumlar siyasal ve sosyal olarak kendilerini yenilemek üzere adımlar atmaktadır. Bu gelişmeleri göremeyen veya önemsemeyen, içine kapanan, ileri ülkeleri düşman ilan eden ülkeler sanayide, bilimde, ilerlemiş ülkeleri arkadan takip etmek zorunda kalmaktadır. Teknolojik gelişimde geri kalan ülkeler kavga etmekten bir an önce vazgeçmezler ise, önden giden ülkeler onları tabii ki aksi yönde yönlendirerek aradaki farkı açmak isteyebilir. Yalnız bu kabile devletleri için geçerli olabilir, fakat Türkiye boyutunda bir ülke için söz konusu olamaz.
İlerlemiş ülkeleri yakalayabilmek için düşman ilan etmek yerine, kendi gücünü ve potansiyelini sorgulayıp, daha teknolojik ve sistematik bir şekilde sanayileşme ve üreten ülke olma yoluna gidilmelidir.
Bu dünyanın önemli ülkelerinden birisi olmasına rağmen, Türkiye için de geçerlidir. Türkiye’nin gücü, birikimi, geçmişten gelen devlet geleneği ve zeki, çalışkan, girişimci insan kaynağı bugüne kadar doğru kullanılamamıştır.
Ancak Türkiye 24 Haziran’da yeni bir döneme giriyor. Bu dönemde Türkiye’nin karşılabileceği muhtemel tehditlerin yanı sıra, birçok fırsat da bulunmaktadır.
Türkiye’nin ciddi bir atılım gerçekleştirebilmesi için iyi bir fırsat ve artık iyi bir seçenek var. Türk milleti artık çaresiz değildir. En çaresi olduğu dönemlerde bir araya gelmeyi ve kurtulmayı bilmiştir. Bu hafızalarında durmaktadır. Ülkeyi modern, demokratik, ilerlemiş, dünyada itibarı olan, sanayileşmiş, üreten, eti, otu, onu bunu ithal değil ihraç eden bir ülke haline getirmek için gerekli olan koşulları bugüne kadar ne yazık ki değerlendirilememiştir.
Her ne kadar, ülkeyi yönetmeye yeniden talip olmak için, yeniden şans isteseler ve eskiden kalma vaatleri yineleseler de, karar 24 Haziran’da milletimizin olacaktır.
Türk milleti huzurlu, sakin ve iyi yaşamak istiyor. Türkiye iyi bir şansı hakediyor.