REKLAMI GEÇ

EĞİTİMDE SON NOKTA

3 Mayıs 2018 Perşembe

Üniversiteler bilim üretme merkezidir. Bunu başarabilen 4-5 üniversitemiz var. Bunlar örnek alınmalı yaygınlaşması sağlanmalıdır. Yeni üniversite ihtiyacı bölerek giderilmez. Yenileri kurulmalı ve bilim ve araştırma üniversitesi haline gelmeleri teşvik edilmelidir.

Eğitimdeki bozulma bununla bitmiyor. Üniversiteye gelen çocuklarımız bir şekilde kendini kurtarır. Ortaokul, lise sınavları, okul tercihleri çözülebilir. Acil çözülmesi gereken daha büyük sorunlar var. Bugün eğitimde gelinen çok üzücü bir noktayı ele almak istiyorum.

ÇOCUK GELİN VE ÇOCUK İŞÇİLER NEREDEN GELİYOR?
Tarım sezonu açılması ile birlikte, gündelik işçiler ülkenin dört bir yanından yola çıkmaya başladılar. Urfa’dan Mardin’e, Kütahya’dan Denizli’ye birçok köyden başka illere yevmiyeci olarak çalışmak üzere giden ailelerin çocukları da doğal olarak ebeveynleri ile birlikte gitmek durumunda kalıyor. Halbuki okulların kapanmasına daha 1.5-2 ay var… İlkokula, ortaokula ve liseye giden öğrenciler de, okullarını bırakıp tarlalarda para kazanmak için aileleri ile beraber çalışmaya başlıyorlar. Okula gitmesi gereken 8 yaş ve üstü çocuklar tarlalarda ot yoluyorlar, sebze meyve topluyorlar, yaşlarına göre ücret alıyorlar ve sonuç olarak ana babalarını sevindiriyorlar. Sadece bu mu? Çay ocaklarında, diğer esnafların yanında, sanayide çalışan çocuklar mutlaka gözünüze çarpmıştır. Çocukların okula gitmesi gerekirken çalışması, çalışmayanların sokaklarda, parklarda, AVM’lerde başıboş dolaşması eğitimin geldiği noktayı ve içler acısı halini gösteriyor. Çocukların eğitimden sorumlu olması gerekenler ise belki de bu çocukların farkında dahi değil veyahut umursamıyorlar…

Hâlbuki bizler devletin görevini, ülkenin bekası için nitelikli insanlar yetiştirmek olarak bilmez miyiz? Peki ya nitelikli insan yetiştirebilmek geleceğimizin teminatı çocuklarımızın kaliteli eğitim almasını gerektirmez mi? İşte tam bu noktada kaliteli eğitimin ne olup olmadığına bir kez daha göz gezdirmek gerekir. Çünkü kaliteli eğitim, süreklilik ve devamlılık ister. Ancak nitelikli ve düzgün eğitim almış olan çocuklarımız, gelişmiş bir toplum, sağlıklı bir ekonomik büyüme ve kalkınma sağlayarak nitelikli bir toplum inşa edebilirler. Ve ancak eğitimli insanların yüksek adalet ve ahlak duygusu toplumu geliştirebilir

Bu bağlamda ele alındığında eğitimin tartışmasız çok önemli bir husus olduğu açıkça görülmektedir. Eğitim sistemimizin yapboza dönmüş olduğu ve eğitim içeriğinin ezberci bilgiler ile doldurulduğu malumdur.

Bütün bunların da etkisiyle günümüzde eğitimin önemli sorunlarından birisi, daha ilkokul çağındaki küçücük çocukların 20 günden fazla devamsızlık yaptıktan sonra okulu terk etmeleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Evet, yanlış görmüyorsunuz henüz İlkokula giden çocuklardan bahsediyorum. Ve burada sorun sadece okulu terk eden çocukların eğitilememesi değildir. Çünkü biliyoruz ki okula giden çocuklar okulda bilgiyle donatılmanın yanı sıra, okul dışarısında karşılaşabilecekleri mevcut tehlike ve risklerden de korunurlar. Diğer taraftan çocuk okuldan uzak kaldığı her an, sokakta her türlü gelişim ve hatta yaşama hakkını olumsuz etkileyebilecek faktörlerle karşı karşıya kalmaktadır.

Günümüzde özellikle son zamanlarda sık sık maruz kaldığımız, her türlü çocuk ihmal ve istismarlarının artmasının nedenlerinden birisi de budur ve okullaşamama veya okuldan uzak kalma çocukların dışarıda karşılaşacağı olumsuz etkilere karşı gerekli önlemlerin alınmasını da güçleştirmektedir. Bu nedenle okul terki toplumu ilgilendiren ve göz ardı edilmemesi gereken bir problemdir. Bu durumun çocukların ve eğitim sistemine olumsuz etkisi ise maalesef büyüktür. Öncelikle de çocuğun yetişkinliğe geçişte uyum sağlamaya çalıştığı kendi sosyal yaşantısına ve duygusal gelişimine olumsuz etkileri bulunmaktadır. Tüm bu etkiler sonucunda gelecekte hayat yarışına katılması güç olmakla kalmayacak, topluma uyum sağlama sorunları sebebi ile birçok sosyal durumdan kopacaktır. Bu günlerde okulu terk eden bu çocuklar, ileride yaşam kalitesi düşük, önümüzdeki yıllarda artık bulunmayacak olan düşük nitelikli, herhangi bir beceri gerektirmeyen düşük ücretli işlerde çalışmaya zorunlu kalan, işsizler ordusuna katılmış, belki çocuk denilecek yaşta evlendirilmiş, suça itilmiş ve psikolojik travmalar geçirmiş gençler, yetişkinler olacaktır. Devlet için işin ekonomik boyutu da ayrıca önemlidir. Sosyal yardım harcamaları artarken, daha fazla vergi toplama ihtiyacı doğacaktır. Okula zamanında başlayan, ancak bir süre sonra devam etmeyen/edemeyen çocuklar eğitim yatırımlarının da boşa gitmesine ve kaynak israfına neden olmaktadır. Bu nedenle okul terki toplumun refahı ve bilinçlenmesi açısından risk taşımaktadır.

Türkiye’deki devamsızlık ve okul terki ile ilgili veriler ürkütücü boyutlardadır. OECD verilerine göre okula devamsızlık oranlarında Türkiye % 54,2 ile ilk sırada yer almaktadır. Diğer ülkelerdeki devamsızlık ortalamasının % 14 olduğu dikkate alınırsa, tehlikenin boyutu anlaşılabilir.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın kendi stratejik planına göre ise 2015-2019 döneminde 20 gün ve üzeri devamsızlık hedefi ilkokullarda % 14, 8 ortaokullarda % 35 ve liselerde % 34,8 olarak öngörülmüştür. Bu plana göre devamsızlıklar sonucunda arkası gelecek olan okul terki problemini engellemek için, okul öncesi dönemden başlanarak çocukların okula uyum sağlamasını yani bir nevi güvenli bağlanmasını ve çocukların okuldan keyif almalarını sağlayan önlem ve eğitim modellerin geliştirilmesi de amaçlanmaktadır. Bu amaçlar doğrultusunda çocukların madde kullanımı ve şiddet gibi tehlike ve risklerden kaçınmasını sağlamak üzere, sosyal, kültürel, milli ve manevi değerleri aşılamak hedeflenmektedir. Fakat şu ana kadar yapılan somut ve etkin faaliyet ve sonuçlarını göremiyoruz.

Tabii burada sadece okulu terk etme riski taşıyan çocuklara yönelmek yetersiz kalacaktır. Bu bağlamda çocukların mutlu bir aile yaşamı sürmesi, TV’lerde yer alan şiddet içerikli programların geç saatlere alınması, politikacıların birbiriyle dikkatli konuşması gerekmektedir. TV’de haberlerde her gün bağrışma ve hakaret gören, kadın programlarında kriminal olayları izleyen çocuklar doğrudan veya dolaylı olarak çok etkilenmektedir. Aynı şekilde ailelerinden kızlı erkekli okullara gidilmemesi gerektiği telkinini alan çocuklar özellikle ortaokuldan sonra ve ağırlıklı olarak liselerde okulu terk etmekte olduğu görülmektedir. Bu çocuklara açık lise imkânı sunulsa dahi bilinçli bir eğitim alamadıkları ve sosyalleşme imkanlarından mahrum kaldıkları için akıbetleri sağlıklı olmamaktadır. MEB verilerine göre 2017-2018 döneminde 797.921 aktif ve 337.486 donuk öğrenci olmak üzere 1 milyondan fazla okul çağındaki öğrenci sözde lise eğitimi almaktadır.

Ancak okul terki sorununun nedeni sadece ekonomik veya sosyo-kültürel değildir. Aynı şekilde OECD ülkelerinde okula giden çocukların sadece % 10’u stres yaşadıkları belirlenirken bu oran % 29,2 ile Türkiye’yi birinci sıraya taşımaktadır. Bunun nedeni ise ezberci eğitim, okul kalitesinin düşüklüğü, öğretmen yetiştirme sistemlerindeki mevcut eksiklikler ve verilen hizmetlerinin yetersizliğidir.

Çözüm ise insanımızı kandırmadan, sadece diplomanın değil okulda alınan eğitimin önemi konusunda bilinçlendirerek, okullardaki eğitim ve hizmet kalitesini artırmak ve çocuklarımızın dünya ile yarışabilecek bireyler olarak yetişmesini sağlamaktır. Yoksa çok değil bundan 10 yıl sonra geleceğin teknoloji ve endüstri 4.0 çağında ne çocuklarımızın ne de ülkemizin başarılı olması mümkün değildir.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı