REKLAMI GEÇ

11. Tümen

18 Mart 2013 Pazartesi

33., 126. ve 127 Piyade Alayları,
11. Topçu Alayı
ve bir Lojistik Destek Kıtası’ndan oluşuyordu..

299 subay,
795 astsubay,
117 teknisyen ile
15 bin 4 er ve erbaş mevcutluydu…

12 bin 23 filinta tüfek,
447 tabanca,
163 kılıçları,
4 ağır makinalı,
12 sahra topları,
8 dağ topları,
4 bin 574 hayvanları
ve 416 arabaları vardı…
Tabii ki çoğu at, öküz koşulu arabalar…

1. Dünya Savaşı’nın gölgesinde
1914’ün Ağustos’unda kurulmuştu 11. Fırka…

**

27 günde hazırlandılar…
Eylül 1914’te önce Çınar, ardından Valilik binası önünden süzülerek, istasyona doğru uygun adım yürüyüşe geçtiler…

11. Fırka’yı oluşturan askerin çoğu Denizliliydi…
Hatırı sayılır bir kısmı gönüllü…

Hayat durmuş, 18 ilçesi, merkezdeki mahalleleriyle neredeyse tüm Denizli, kınalı kuzularını savaşa uğurlamaya gelmişti…

Bu kente Eylül hiç bu kadar ağır, hiç bu kadar acımasız değmemişti…

Yaşları 16 ile 24 arasında değişen gerçek vatanseverleri taşıyan katarın son treni ayrıldığında Denizli Garı’ndan, neredeyse kentte bir tek genç erkek kalmamıştı…

Dile kolay…
Denizli, göz-açıp kapayıncaya denli bir süre içinde binlerce evladını, ‘vatan sağ olsun’ diye ölüme uğurlamıştı…

Demiryoluyla Basmane ve Alsancak garlarına götürüldüler…

**

Savaş boyunca Denizli Tümeni olarak anılacak 11. Fırka ile birlikte Isparta ve İzmir fırkalarından oluşan 4. Kolordu Çanakkale’ye çağrılmıştı…

Bandırma’ya geçtiler…
Şubat 1915’te ise Çanakkale’ye…

11. Fırka için en başta plan, Anadolu’ya yönelik Çanakkale’de bir tampon oluşturmaktı.

Bu nedenle Beşige Koyu’na yani Ezine’ye konuşlandırıldılar…

Tümen, tümüyle Beşige’de bekletilirken, savaşa tam anlamıyla girecekleri Şubat 1915’e kadar, zaman zaman bir tabur, zaman zaman bir bölük askerini Gelibolu yarımadasına gönderip, taktiksel savunma yaptırıyordu…

Lakin başını İngilizlerin çektiği düşman ordularının ufak çıkarma yoklamalarında ‘düşmana güçsüz ve bir avuç” izlenimi veren Seddülbahir’de konuşlu bir bölük asker, Denizlililer’den oluşuyordu…

Malta Üs Komutanı olan İngiliz Amiral Carden, Şubat’ta yapacağı girişim öncesi Londra’ya çektiği telgrafta, karşısında Denizlili aslan yüreklerin olduğundan habersiz, “Seddülbahir üzerinden 14 gün içinde İstanbul’u kuşatmış oluruz” yanılgısını muştuluyordu.

Bu inançla en ciddi denemeyi 19 Şubat’ta yaptı…
Denizli’nin daha sonra aslında ‘Sessiz sedasız efsanesi’ olacak 126. Alayı, bu ciddi ama küçük çıkarma girişimini engellemek adına Seddülbahir’e gönderilen bir bölükle yaptığı savunma sırasında ilk şehitlerini verdi…

Denizli Merkez’den İzzet, Mehmet, Çallı Mustafa, Honazlı Abdurrahman ve sonra Tevfik, Sadık… Ve Nuri gibi onlarca silah arkadaşını henüz savaş kızışmadan uğurladı 126. Alay…

Carden’in nabız yoklamasında onlarca Denizlilinin nabzı durdu…

**

Bu girişimin ardından Beşige’de durum değişti..
Evdeki hesap aynalı çarşıya uymadı…

11. Tümenin yeni görev yeri Seddülbahir’di..

Tümen zaman zaman tek bölükle zaman zaman tüm birlikleriyle Çanakkale Savaşı’nın en kanlı siper mücadelelerinden birine sahne olacak Seddülbahir’de vatan savunması yapacaktı…

Seddülbahir’i üst edinen 11. Tümen’in askerleri, uzun bir süre, karşı kıyadaki Beşige ile Gelibolu Yarımadası’nda bulunan Seddülbahir arasında mekik dokudu…

126. Piyade Seddülbahir’de kalırken, 33. ve 127. Alay Çanakkale’nin farklı cephelerindeki diğer tümenlere destek verdi..

11. Tümenin mevcut birliklerinden binlerce Denizlili asker de farklı tümenlerin birlikleri içine dahil edildi…

Kumkale ve ardından 1., 2. ve 3. Kirte, 1. Kerevizdere, Zığındere, Türk Taarruzu, 2. Kerevizdere, Arıburnu, 1. ve 2. Anafartalar ve Eylül’de başlayıp Aralık’ta son bulan Mevzi Muharebeleri…

Eksiksiz hepsinde yer aldılar…
Tüfekle, topla, taşla, süngüyle canlarını siper ettiler…

**

Denizli Tümeni’nden 33. Alay, Nisan’da Mustafa Kemal’in idaresindeki 19. Tümen’in komutasına verildi.

Yaklaşık 600 askerden oluşan 126. Alay, çoğu askeri farklı birliklere çekilmiş 127 ve 34. Alayla birlikte, Seddülbahir’de yapayalnız kalmıştı…
**

Mustafa Kemal’in himayesindeki 33. Alay Arıburnu’nda 26 Nisan’da ilk kez bir siper çatışması içine girdi. Çıkarma yapan İngiliz kuvvetlerini karşılayan aralarında Denizli Tümeni’nden 33. Alay’ın da bulunduğu Osmanlı güçleri, Mayıs’ın ilk haftasında da sürecek çıkarmalara kanıyla, canıyla karşılık verdi.

33. Alayda görevli 200’ün üzerinde Denizlili, bu çatışmalarda can verdi…

**
Haziran Ayı başı…
Seddülbahir’de konuşlu 126. Alay’da hummalı bir hazırlık vardı…
Siper derinleştikçe derinleşiyor, elde avuçta kalan mühimmat, azık ve yok denecek kadar az sağlık malzemesi tekrar gözden geçiriliyordu…

Hamilton’un himayesindeki binlerce düşman askeri, Seddülbahir sırtlarından Alçıtepe’ye ilerleyecek bir büyük çıkarma girişimi için harekete geçmişti…

Siper dibinde omuz omuza vermiş sohbet eden askerlerin kulağı çavuşlara kesildi…

“Acıpayam’a gider, Tavas’a gider, Çal’a gider” diye bağıran çavuşlar, çatışmalarda savaşamaz duruma gelmiş Denizlili askerlerin memleketlerine gönderilmek üzere olduğunu duyuruyordu…

Bu mektup demekti…

Okuma yazma bilenlerin başına üşüşenler, ailelerine iyi olduklarını anlatan 3 satırlık mektup göndermenin umudu içindeydiler….

Çoğu mektuplarını çavuşlara teslim etti…
Durumum çok iyi. Merak etmeyin.. Ellerinizden öperim… Eşime selam ederim… Kalın sağlıcakla…

**

4 Haziran’da Alçıtepe’ye düşman akını öğle saatlerinde başladı.

O ana kadar beşerli-onarlı verdikleri şehitlere artık alışmış Denizli Tümeni’nin 126. Alayı’na, 127. Alay’ın geride kalanları ve 4. Alay destek olarak verildi…

Binlerce düşman askerinin karadan çıkarmasına, düşman uçakları havadan takviye yaptı. Hamilton, Çanakkale’yi geçmeye kararlıydı…

4 Haziran, ertesi gün, daha ertesi…

Denizli Tümeni, adını bile bilmedikleri Hamilton’un İstanbul hayalini kursağında bırakması için elinden geleni yaptı.

126. Alay’da görevli 500’den fazla asker, o savunmada son nefesini verdi..

Henüz mektupları, Aydın’ı geçmemişti…

Mustafa Kemal’in ‘mermi yoksa süngü var’ seslenişinin ardından ölümüne destan yazan ve aralarında 13 hemşerilerinin de bulunduğu 57. Alay’ın kulaktan kulağa yayılan kahramanlıklarını konuşarak geçirmişlerde son günlerini…

40 defa demişlerdi belki de, biz de böyle bir destan yazsak diye içlerinden…

**

11. Tümen’e durmak yoktu…
Kirte’nin ardından Zığındere’de direndi düşman ordusuna.. Yeniden toparlanan 33. Alay bir başka tümenin 11. topçu alayıyla birlikte kazandı Zığındere’yi..

Sıralandı gitti cepheler, ölümler…

126. Alay’dan 582 Denizlili asker, 34. Alay’dan 234, 33. Alay’dan 199, 127. Alay’dan 86, 61. Alay’dan 112, 36.’dan 110, 35. Alay’dan 36, 13. Alay’dan 32 Denizlili şehit düştü Çanakkale Savaşı’nda…

Yalnızca bu kadar mı?
1, 2, 3, 4, 5, 9, 10, 11, 12, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21 , 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 38, 65, 73, 90, 105, 122, 123,, 124, 129, 146, 152, 156, 161, 164 ve 174. alayların kiminde 5 kiminde 35 şehit verdi Denizli…

250’ye yakınının birliği tespit bile edilemedi…

TSK ve Osmanlı arşivlerine göre bilinen 2 bin 399 Denizlili can verdi Çanakkale’nin dört bir yanında…

Her ne kadar 250 bin kadar denilse de, bilinen 48 binden biraz fazla Türk askeri yazdı Çanakkale Geçilmez’i tarih sahnesine…

Denizli, en çok şehit veren ilk beş il arasındaydı…

Peki sonra noldu mu 11. Tümen’e?

Çanakkale’da zafer kazanıldı elbet ama 1. Dünya Savaşı’ bitmemişti…

‘Yürüyün’ dediler Erzurum’a…
Oradan Galiçya…
Daha sonra Filistin…

1915, 1916, 1917 ve 1918 binlerce kilometre kat eden 11. Tümen, Dünya savaşını bitirip geri dönerken, Afyon’da durun dediler…

Kurtuluş Savaşı başlamıştı…
Tüm cephelerinde savaştı yine 11. Tümen…

1914 Eylül’nde Denizli Garı’ndan,“Annem Beni yetiştirdi bu illere yolladı, al sancağı teslim etti, Allah’a ısmarladı…. Arş ileri, marş ileri, dönmez geri Türkün Askeri” marşını hep bir ağızdan söyleyerek yola koyulan 15 binden fazla askere sahip Denizli Tümeni, 1922 Eylül’ünde geri döndüğünde yalnızca birkaç yüz askeri kalmıştı…

Gerçek vatanseverlerin anısına… 18 Mart 2013

TEŞEKKÜR…
Milli Savunma Bakanlığı verilerine dayalı Denizli Şehitleri listesini benimle paylaşan Muharip Gaziler Derneği Başkanı Hamdi Helvacılar’a,

O listeden tek tek Çanakkale şehitlerimizi, birlikleriyle birlikte çıkarmamda bana yardımcı olan Canım babama,

Karşıma çıkan 126. Alay’ı danıştığım yazarlarımız Zafer Gönenç ve Hüsamettin Ataman’a, onların beni yönlendirdiği “Siper Mektupları” isimli kitabın yazarı Prof. Dr. Necati İnceoğlu’na,

Bilgilerini kendilerinden habersiz tırtıkladığım ve 11. Tümen’in resmi evraklarının bulunduğu Buldan Kaymakamlığı resmi web sitesine, “Çanakkale Savaşı ve Denizlili Şehitler kitabının yazarı Veysi Akın’a

Aylar önce bu yazıyı yazma düşüncesiyle verdiğim siparişi gerçekleştirip, Çanakkale’deki şehitlikten fotoğraf çeken sevgili eşim Peral’e sonsuz teşekkürler…

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

Selçuk Gümüştaş   -  Bağlantı 20 Mart 2024, 19:58

Acıpayam Yeşilyuva Kasabasından “Karahacılaŕın Molla Osman ” ismiyle anılan babamın dedesi de Çanakkale Savaşı’nda Şehit düşmüş. Şarapnel nedeniyle etleri parça parça yağmış. Daha sonra kasabaya dönen arkadaşları anlatmışlar. Ruhları şad olsun

Aksen Gözüaçık   -  Bağlantı 19 Eylül 2023, 21:14

Bu cephelerde dedem yer almış Mehmet oğlu Mehmet Buldan Narlıdere köyü eski adı Direbol
Tebrikler ❤️

Aksen Gözüaçık   -  Bağlantı 1 Nisan 2023, 21:54

1914 seferberlikle Denizli’den Çanakkaleye gerisi sizin anlattığınız gibi geri dönen 100-150 kişiden biri

Aksen Gözüaçık   -  Bağlantı 1 Nisan 2023, 21:49

Dedem Mehmet oğlu Mehmet
Buldan Narlıdere(Direbolu) köyünden 11 Tümenin askeri 1892 doğumlu 1. Balkan harbinde 200 asker Sırplara esir düşüyor Arnavutluk’ta 2yıl esir kampında kalıyor.Balkan yenilgisiyle esirlikten takas edilerek Direbolu köyüne …

OKAN OKŞAK   -  Bağlantı 20 Aralık 2015, 01:47

İhsan Sönmez Bey,
22 Nisan Rumi Takvime göre yazılmış olabilir. Miladi takvim arasında 13 gün var.
Eğer 22 Nisan ise, 13 ilave ile, 5 Mayıs tarihine denk gelir. Bizim de dedemiz 11.inci Tümende 32. inci Alayda. Onun da şehadet tarihi ve yeri aynı.

ihsan sönmez   -  Bağlantı 5 Mayıs 2013, 02:52

arkadaşlar ben msb sitesinden büyük dedemin kaydını buldum teryandafil çifliğinde görülüyor. fakat 32. alay olarak görülüyor. 32. alay ile ilgili maalesef pek bir bilgi buladım. işin ilginç tarafı msb sitesinde verilen şehitlik tarihi rumi takvime göre fakat bütün internet sitelerinde ay ve günü miladiye göre yazıp yılı rumiden miladiye çevirmiş ve tarihleri bu şekilde vermişler. mesela 22.04.1331 22 nisan 1915 olarak çevrilmişki çok ciddi bir hatadır ve maalesef bütün referans siteleri aynı hataya düşmüşler . rumi takvimin 1. ayı mart ayıdır ocak değildir buna göre ruminin 4. ayıhazirana tekabül eder tam olarak miladiye çevrilince örneğin 22.04 1331 5 temmuz 1915 e tekabül ederki zığındere savaşlarında en on hücum bu tarihte yapılmıştır. bu şekilde şehitlerimizin şehitlik tarihi daha anlaşılır bir şekilde savaşın gelişim safhalarına oturtulabiliyor. bulduğum eski bir haritaya göre teryandafil çifliği zığındere savaşının yapıldığı yerde denize yakın bir kısımda kalıyor. eğer bütün sitelerin yaptığı gibi nisan tarihini esas alırsak bu durumda 22 nisan tarihinde denizden şiddetli bir topçu ateşi açılmış olması ihtimalinden başka bir seçenek kalmıyor ki gün gün aktarılan cephe hatıralarında 22 nisan tarihinde herhangi bir kayıp bilgisine -en azından teryandafil çifliği dolaylarına- raslamadım ilgilenen arkadaşlara açıklama yapmayı bir borç bildim. ilk fırsatta haritalar ışığında dedemin şehit olduğunu tahmin ettiğim yeri ziyare ederek meseleyi aydınlıpa kavuşturup milli savunma bakanlığına bir mail atmaya çalışacağım durumun düzeltilmesi ve rumi tarihlerin miladiye doğru olarak çevrilmesi hususunda

Engin Ünal   -  Bağlantı 20 Mart 2013, 16:51

Rahmetli babamın seferberlik yıllarına ait anılarını anlatışı gözlerimde canlandı yazıyı okurken. Henüz 16 yaşındayken Afyon’da cephe gerisinde yaşadıklarını anlatırken, Anadolu’yu işgalden kurtaran zaferlere ne güçlüklerle ulaşıldığını vurgulardı hep. Ellerine sağlık. Gazeteci dostları da güzel bir araştırma-inceleme yazısına katkı koymuş.

Ahmet Cilasun   -  Bağlantı 19 Mart 2013, 23:18

Teşekkürler Sedat beyçok güzel bir yazı ve araştırma.Eline sağlık..

kürşat ALPEREN   -  Bağlantı 19 Mart 2013, 06:59

allah razı olsun sayın sedat bey .çok güzel bir araştırma olmuş.ellerine ve yüregine sağlık.

levent   -  Bağlantı 19 Mart 2013, 02:08

harika bir yazi ellerine saglik sedat bey

tanercaner   -  Bağlantı 18 Mart 2013, 20:10

sedat bey tebrik edrim;güzel çalışma olmuş,kaleminize sağlık.

ömerbertan   -  Bağlantı 18 Mart 2013, 18:36

araştırmanızı taktir edip biraz daha detaylı şekilde devam etmenizi dilerim
teşekkür ederim…

SÜLEYMAN OYAN   -  Bağlantı 18 Mart 2013, 18:04

TEBRİKLER SEDAT BEY.EMEK VE ÇALIŞMALARIN İÇİN TEŞEKKÜRLER.BAŞARILAR!

NEVZAT   -  Bağlantı 18 Mart 2013, 16:06

Çanakkale’de TARİH YAZILMAMIŞTI , KINALI KUZULAR YOK OLMAMIŞTI diyen VATAN HAİNLERİNE en güzel cevaptır.Kalemine yüreğine sağlık,

İbrahim KAYNAR   -  Bağlantı 18 Mart 2013, 13:22

Sedat KURT kardeşimiz seni tebrik ederim, çok güzel bir yazı yazmışsın senin yazılarını takip edeceğim.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı