REKLAMI GEÇ

HEM KÜSTAH HEM TEHDİTKAR!

21 Ağustos 2017 Pazartesi

Hiç sevmem ‘normalde bıçak kemiğe dayanmadıkça’ bizi yazmayı…

Bizden kastım; biz gazeteciler yani!..

Zaten bin bir türlü sorunla boğuşan, var olma savaşı içindeki bir mesleğin içindeki tuhaflıkları kamuoyuyla paylaşarak meslektaşlarımı gülünç duruma düşürmek, düşman ilan etmek ve benzeri şeyler hiç şık değil, bilincindeyim…

Keza üzerimde bir süredir Denizli Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı gibi mesleki bir sorumluluk da mevcut.

Buna bir de Denizli Yeni Medya Yayıncıları Derneği Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini ilave edecek olursak, sorumluluğumun bir kat daha arttığını söyleyebilirim.

Ve fakat;
bazen,
bazı durumlar
‘mecburen’
yazılmalı.

Sözüm ona bizim eski meslektaşlarımızdan şu anda EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ’nin DANIŞMANI olduğunu söyleyen arkadaşımız Ömer Altıntaş, öyle bir sosyal medya paylaşımı yaptı ki, bu konuyu yazmak, gerçekten zaruri oldu.

Paylaşımı kelimenin tam anlamıyla
hem küstahça, hem de tehtidkar!..

Yakışık almaz, enteresan
ve aslında tribünlere
oynayan bir kurnazlıkta!..

Enteresan diyorum çünkü Ömer Arkadaşımız, bu paylaşımı yapmadan önce Denizlihaber.com Editörü Metin Eltaş ile paylaşıma konu bir haberimiz üzerine gülüşerek, dostane ve keyifli bir telefon görüşmesi yapıyor.

Telefon görüşmesi saat 18.59’da başlıyor.

Ömer’in tespiti, Denizlihaber.com’a yaptığımız bir haberin içinde yer alan ve asrın düğünü sırasında otelin yanındaki düğün salonunda gerçekleştirilen bir düğün için getirilen yasak iddialarının gerçeği asla ve kat’a yansıtmadığı.

Denizlihaber’in net kaynak belirtmeden, düğünde 10. Yıl Marşı ve İzmir Marşı’nın çalınmaması, alkol alınmaması iddialarını gündeme taşımasını doğru bulmadığını söyleyen Altıntaş’ın “Düğün salonlarında alkol servisi zaten yasak” tespitine, editörümüz Eltaş telefonda, “Sen de biliyorsun ki yasak olsa bile bazen, el altından düğün sahibi yakınları alkol alıyorlar. Belki uyarı buna da müsaade edilmemesi yönünde olabilir” yanıtı vermiş, telefon görüşmesi bariz bir samimiyet içinde geçmişti.

Hatta Metin Eltaş, Ömer’e “Zeybekci’nin böyle bir talimat vereceğini sanmıyorum. Ama belli ki birileri kendine görev edinip düğün sahiplerine bu tarz uyarılarda bulunmuş” demiş ve Ömer bu yorum karşısında “Acaba bizim adımıza bunu yapan hangi işgüzar olabilir” diye telefonda sesli düşünmüştü!..

“Nasıl bir görüşme yaptınız” diye sorduğum Metin Eltaş’a göre az önce de yazdığım gibi Ömer Altıntaş ile aralarında samimi bir telefon görüşmesi geçmiş kendisinden de haberin kısmen veya tamamen kaldırılması talebinde bulunulmamıştı.

3-5 dakikalık telefon görüşmesi böylelikle sonlanmıştı.

Ve fakat Ömer arkadaşımızın bu görüşmenin birkaç saat sonrasında, Facebook sayfasından yaptığı saat 23.29’da paylaşım şu şekildeydi:

Hakikaten büyük bir hezeyanla ve şaşkınlık içinde aradım Ömer Altıntaş’ı sabah 09.02’de, şu yazacaklarımı kendine de söyleyebilmek için. Öyle de oldu. Şimdi yazacaklarımı önce söyledim kendisine telefonla da olsa sonra fırsat bulunca yazmaya başladım!..

Ne olmuştu da Ömer arkadaşımız, birkaç saat önce “Abicim” diye konuştuğu Metin Eltaş için, haberi yazarken sarhoş olabileceğini düşünecek, haberin iftira ve çamur atmak maksadıyla yapıldığını savunacak denli düşmanca bir ruh haline girmişti?

Bunu anlamak, mantıklı bir şekilde izah etmek mümkün mü?

Nasıl bir öfke ve kin, bize ahmaklar tarafından beslenen, bataklık içinde yaşayan yaratıklar yakıştırması yaptırırdı Ömer kardeşimize?

Elbet hangi gün gelecek de bizi besleyen ahmaklarla birlikte nasıl bir çöplüğe ne şekilde gidecektik?

Söylesene Ömerciğim?

Şimdi sen Bakan Danışmanı olarak efendi olmayıp,
ağır başlı davranmayıp,
çok yönlü düşünmeyip,
Bakan Bey ile yerel medya arasındaki ilişkileri belli bir düzeyde tutman gerektiği halde,
hörş diye içini dökeceksin de
biz mi içimizi dökemeyeceğiz?

Bu yazdıkların sana yakıştırılacak da bizim sana yazmamız mı yakışık almayacak?..

Bu kadarı da olmaz!
Pes yani!..

Aynı gün hem hakkını vererek ASRIN DÜĞÜNÜ manşeti atabilmek, hem de “KOMŞU DÜĞÜNÜ ZEHİR ETTİLER” diyebilmek değildir de

Hep alkışlayan,
hep sizden yana tarafkir,
hep olumlu bakan
olmak mıdır gazetecilik?

Artı kimseye yaranmak gibi derdimiz yok zaten ezeldir…

Özellikle son birkaç yıldır tevazu içinde vatandaşı daha ziyade her konuda büyük bir ciddiyet ve vakurluk içinde bilgilendirmeye çalışmaya gayret gösterdikçe bizi en çok kimlerin eleştirdiğini biliyor musun Ömer Kardeşim?

“Yahu eskiden korka korka Denizlihaber’i açardık, acaba hangimize çakmış diye. Şimdi habercilik filan yapmıyorsunuz” diyen Ak Partililer…

Aynını senin de düşündüğünü ve veya hiç olmazsa bu konunun gündeme geldiği parti içi sohbetlere tanıklık ettiğine de kalıbımı basarım!..

Biz kimseye yola çıkarken hiçbir söz vermemiştik oysaki birader…

Bu yayın organı hayata geçerken bize gerçekten gönülden destek olanları da o günlerimize tanıklık edenler gayet iyi bilir.

15 yılı aşkın zamandır sürekli olarak eleştirildik, şuncu olduk, buncu yapıldık, itildik, kakıldık, tehdit edildik, alkışlandık, ödüllendirildik, övgülere de boğulduk elbet!..

Ama olumsuz olanların hiçbirini çok dikkate almadık inan!

“Ee şimdi bunu niye dikkate alıyorsunuz?” diye soruyorsan;

Hiçbir hakaret,
hiçbir yakıştırma,
hiçbir suçlama,
meslektaş olduğumuzu düşündüğümüz Ömer kardeşimizinki kadar ucuz olmamıştı,

bizi bu denli şaşırtmamış,
hayrete düşürmemiş,
üzmemiş,
‘yok artık’ dedirtmemişti de
ondan!..

NOT: Dilerim bundan sonra bu köşeyi bizim için ne kadar önemli olsa da “kent için önemsiz” insanlar için bir daha kullanmak zorunda kalmam…

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı