REKLAMI GEÇ

İHANETİN BEDELİ

31 Mayıs 2011 Salı

Yüreğini
bir mengeneye kıstırmış,
sıkıyorlar sanırsın…

Acı desen değil…
Öfke hiç değil…

**

Renkler birden solar…
Tüm beyazlar griye,
hayata dair algılanırız
siyaha çalar…

Uykularınız kaçar…
Kendinizi hırpalamak istersiniz…

**

Sindirimi asla kolay değildir ihanetin…

**

Bu aldatılmışlık duygusu değildir yalnızca, aldatanın da -ki eğer yalama olmadıysa- yaşadıklarıdır bas baya…

Hepimizin hayatının bir parçasıdır ihanet…

Neresinde,
ne sıfatla,
ne kaderle
bulunmuşsanız bulunun,
kesinlikle başınızdan geçmiştir…

Ya tüm vucudunuzla hissedersiniz
ya da ruhunuz bile duymaz..

**

Aynı binada oturduğunuz,
aynı yolları, aynı ofisi,
aynı kaldırımları,
otobüs duraklarını,
minibüsleri paylaştığınız
aynı havayı tenefüs edip
aynı yastığa baş koyduğunuz
insanlarla ortak paydanızdır…

Kiminin acıyla anlattığı,
kiminin kendiyle bile paylaşmadığı…

**

Aşktır elbet en popüleri…

Uğrayanı kanser, uğratanı katilden beter eder…

Yüz kızartıcıdır…
Ağır ceza gerektir…

Sarsar…
Yıkar…
Parçalar…
Böler…
Sırtından bıçaklar adamı..
Ansızın yakalar,
Savunmasızken vurur…
Nefessiz bırakır…

**

Yaşamın her alanında
ve insanın her yaşında…
daha küçüklüğünden başlayarak,
örgütlü, hızla kanıksattırılan,
yoz ve ihanet kokan
toplumsal bir dayatmadır aslında…

**

Üç kişilik müsameredir…
alan memnun…
satan memnun..

hal böyle olunca
ilişki tamamen ticari;
arada el değiştiren ise
‘mal’dır genelde..
İnsan bile değil…

**

İlkokulda, sınıfta konuşan arkadaşınızı gambazlayarak başlarsınız ihanete…

‘İlk arkadaşı’na ihanet edersin aslında,
İyi bir matah ettiğini sanırsın.
Öğretmeninden yıldızlı aferin alırsın…

**

Yedinde başarmışsındır ihaneti…
Onyedinde acemiliği atar,
yirmiyedinde korkundan sıyrılır,
otuzyedinde kurdu olursun…

Kırkyedinde kudurur,
yetmişinde bin pişman olursun…

**

Kendisine emanet edilen,
güvene,
sevgiye,
özveriye,
değere,
emeğe,
birikime,
desteğe,
geçmişe,
duyguya,
mala,
insana,
olana,
olmayana,
bilene,
bilmeyene,
bilerek ya da hiç farkında olmayarak ihanet edenlerin ve ihanete uğrayanların,
tarlada,
fabrikada,
evde,
okulda,
kafede,
devlet dairesinde,
trende,
yeşil sahada,
salonda,
bakkalda,
manavda,
işportacıda,
emlak ofisinde,
yolda giderken,
gazete okurken,
müzik dinlerken,
mutfakta,
televizyon izlerken,
askerde,
merdiven boşluğunda,
göl kenarında,
banka kuyruğunda,
tatilde,
bayram töreninde,
tuvalette,
okul piyesinde,
banyoda,
banliyoda yaşadığı, kendilerine reva görülen, müstahaklarıdır ihanet…

Arkadaşını,
sevgilisini,
karısını,
kocasını,
kardeşini,
komşusunu,
müşterisini,
komutanını,
müdürünü,
kankasını,
şefini,
izleyicilerini,
okuyucularını,
badisini,
anasını-babasını,
yedi sülalesini çatır çatır aldatanların, üçkağıttan hırsızlığa, goygoyculuktan hokkabazlığa, yalakalıktan soytarılığa, yüzsüzlükten pişkinliğe kadar işledikleri her suçun temel sonucudur aslında…

**

Hiç yaşamadım,
yaşatmadım
diyenin bile,
aklının bi köşesiyle,
göz ucuyla,
anlık bir yanılgıyla bile ortak olduğu topyekün bir suçtur ihanet…

Açık saçıktır..
Ayıptır…
Cehaletle örtülmez…

Oysa vicdan sahibi olmak;
diploma gerektirmez..

**

En ağırı vatanına ettiğidir insanın…

bazen bir daire,
bazen bir anlık mutluluk,
yağlı bir ihaledir bazen,
bazen dönüm dönüm arazi,
bazen kısa günün karı,
bir kilo prinç,
bir kutu küp şeker,
bir paket çay,
2 kiloluk sıvı yağdır bazen…

Hayatta kalabilmek için
önüne koşulandır zorla,
kimileri için…

Bazen haybeden başarı,
belki 40 yılı 40 dakika,
belki imkansızı olur eder…
ama vatana ihanetin bedelini
her zaman çocuklar öder…

Çocuklara kıymayın efendiler…

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı