REKLAMI GEÇ

İLK!

2 Ocak 2011 Pazar

Yanılmıyorsam 1991’di…
Kıştı…Soğuktu..
Bursa’nın keskin soğuğu..
Ama üşümüyordum

Ortaokulun sonuydu..
Öğle saatleriydi…
Akbıyık Caddesi’nin kaldırımını meraklı gözlerle adımlıyordum…

**

Hem o an hiç gelmesin hem de bir an önce olup bitsin istiyordum…

Caddenin ortalarında çıktı karşıma…

Tanrım!.. Kalbim ne de hızla çarpıyordu…

**

Birkaç defter ve kitabı sağ koluyla göğsünün arasına sıkıştırmış, sol eli montunun cebinde, ağır ağır yürüyordu…

**

Gamzeleri vardı Gülçin’in..
Bazen çitf, bazen tek örgülü
kestane rengi saçları…

Beni ne zaman görse,
selam vermek için göz kırpıp
gamzelerini ortaya çıkararak gülümsüyordu…
ve inanılmaz derin,
dolu dolu, etkileyici bakıyordu Gülçin;
gözlerine ne zaman baksam,
içimde fırtınalar kopuyordu…

**

Çok konuşmaz; selamlaşma faslının ardından yoluna devam etmek isterdi Gülçin…
Oysa ben nelerimi vermezdim, konuşacak konu bulabilmek için…

**

Gülçin benim ilk aşkımdı!
Okul müsameresi sırasında tanıdım onu..
İlkokul 5’ti…
Sene 1988…

**

Hayatımın ilk öğretmen dayağını onun yüzünden yemiştim..

Ders zili çaldığında, gül kurusu renkli montunun cebine kimselere görünmeden imzasız ilan-ı aşk mektubu koymak için beklerken tuvalette, nöbetçi öğretmene yakalanmış, ders saati sınıfta olmadığım gerekçesiyle yanağımda beş kardeşle tanışmıştım…

**

Dersler bittikten sonra yapılırdı müsamere proavaları…

Hiç haberi olmadı ama her prova sonrası, arkasından takip ederek onu eve bırakırdım… Birkaç sokak ötemizde oturuyorlardı…

Cumbalı ve mütemadiyen iki katlı ahşap binaların arasından uzanan sokaklar hiç bitmesin isterdim…
Biterdi…
O evine girerdi, ben evime dönerdim…

**

Derken yıl sonu müsameresi geldi…

İçimi karalar kaplamıştı…
Okul bitiyordu…
Bir daha görebilecek miydim, bilmiyordum…
Bildiğim tek şey; O’nu,
ayak parmak uçlarımdan saçımın teline kadar, vücudumun her zerresinde hissettiğim bir aşkla seviyordum…

**

Aynı zamanda okul korosundaydı…
ve ben müsamare provalarının dışında koro provalarını da uzaktan izliyor, onun sayesinde hayatımın ilk TSM şarkısını ezbere biliyordum…

Yılsonu etkinliğinde sahneye çıkıp tek başına söyleyecekti, şarkısını…

O prova ettiğini sanıyor, bense sahnenin seyirci giriş kapısının kenarından buğulu gözlerle, bir ‘tek kişilik resital’in büyüsünde savruluyordum…

**

Okul bitti…
Seneler geçti…

**

Birkaç yıl sonra onu ilk kez rüyamda görmüştüm; aynı gün bu kez kendini, lise formasıyla, okulumun yanıbaşında görünce deliye dönmüştüm…

Okullarımızın arasında taş çatlasın 200 metre vardı; ikimizin arasında ise şehirler, belki ülkeler ama kesin olan şu ki dünyalar…

**

1991’di…
Kıştı…Soğuktu..
Bursa’nın keskin soğuğu..
Ama üşümüyordum

Ortaokulun sonuydu..
Öğle saatleriydi…
Akbıyık Caddesi’nin kaldırımını meraklı gözlerle adımlıyordum…

Her zamanki gibi söz de tesardüfi olan karışalaşmayı bekliyordum…

Gördüm…
Yanına yaklaştım…
Selamlaştık..
Cesaretimi toplayıp, “Gülçin” dedim…
“…sana bir şey söylemek istiyorum…”

Anlamıştı, söylememe fırsat bile vermedi…

“Hayır…”

**
artık üşüyordum..

**

Kalbimin en dış çeperinin camdan olduğunu ilk o an farkettim…
Un ufak olmuş, avuçlarıma dolmuştu..

**
Ve ben ilk aşkımı,
ilk platoniğimi,
ilk kalp ağrımı,
ilk içimde oturup kalanı,
o andan sonra bir daha hiç görmedim…

**

yeni yılın bu ilk yazısının, benim için ne denli önemli olduğunu başka türlü izah edemezdim…

**

İlk aşkım Gülçin’e…

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı