REKLAMI GEÇ

KENDİM @TİM KENDİM BULDUM 11

23 Kasım 2017 Perşembe

BAB-Î ALÎ’DEN DGC’YE 2017 SEÇİMLERİ

Seçimler, yarışlar filan eyvallah da, her geçen gün darım darım daralan geçimler, sektörden kaçışlara ne diyecektik?

Birileri o başkan olsun, öteki denge kursun, beriki ayar çeksin diye hesap yaparken aradan 6 yıl geçmiş, bizim üye sayısı, 131 üyeyle göreve başlayan 1. Varol döneminde yüzde 30 düzeyinde artarak 174’e, 2. Varol döneminde de yüzde 24’lük artışla bu kez 217’ye yükselmiş, ama üye sayımız artarken, her geçen gün GAZETECİ sayımız eksilmişti…

 

Ufuk Soyhan
Temmuz 2014’te Yeni Asır’dan ayrılıp Denizli Büyükşehir Belediyesi’ne girdi…

Murat Çiçek
Mayıs 2014’te DRT’den ayrılıp Denizli Büyükşehir Belediyesi’ne girdi…

Ferdi Oluk
Mayıs 2014’te DRT’den ayrılıp Pamukkale Belediyesi’ne girdi.

Ali Rıza Yılmaz
Aralık 2014’te kısa dönem askerlik için ayrıldı DRT’den, Mayıs 2015’te döndüğünde umutsuzca Denizli Büyükşehir Belediyesi’ne geçti…

Cennet Şayan
Ocak 2015’te Pamukkale TV’den ayrılıp, Çal Belediyesi’ne girdi… 2016 Mayıs’ında Çal’dan ayrılıp Haziran’da DRT’ye başlasa da geçtiğimiz haftalarda işi bıraktı…

Özkan Tokmak
Mart 2015’te DEHA 20’den ayrılıp Pamukkale Belediyesi’ne geçti. Bir yıl sonra döndüyse de olmadı, Haziran 2017 itibariyle DEHA 20’den yeniden ayrıldı. Şimdi kendi işinin patronu olma yolunda

Lütfi Koçak,
Nisan 2015’te DEHA 20’den ayrılıp Pamukkale Belediyesi’ne geçti.

İlyas Haytan,
Nisan 2015’te ayrılıp DEHA 20’den Denizli Büyükşehir Belediyesi’ne girdi…
6 ay sonra, Ekim’de kaybettik seçim gezisi takibinde gülen adamı…

Ömer Altıntaş
2016 başında DEHA TV’den ayrılıp Ekonomi Bakanı Zeybekci’nin danışmanı oldu

Kubilay Demir
Mayıs 2016’da DRT’den ayrılıp Merkezefendi Belediyesi’ne girdi.

Yasin Asan
Ocak 2017’de Pamukkale TV’den ayrılıp Merkezefendi Belediyesi’ne geçti.

Büşra Kuru
Şubat 2017’de bizden ayrılıp Sarayköy Belediyesi’ne geçti…

 

Unuttuklarım vardır elbet… Başka belediyelere geçenler, sektör değiştirenler filan…

 

Belediyeler gazetelerde haberlerimiz daha iyi yer bulsun diye olan gazetecileri kurumlara transfer edince, gazetelerde gazeteci kalmadı…

Denizli Gazeteciler Cemiyeti başkanları en başta bu konularla uğraşmalı, bu konulara kafa yormalı ve bir yol bulmalı!..

Tabii ki de medya kuruluşlarının ekonomik olarak güçlü olması birçok gazeteci için istihdam kapısı anlamına gelir ama mevcut yapı, daha iyi olamıyor, uzayamıyorsa su akıp bir şekilde yolunu buluyor…

Kimi belediyeye gidiyor, gitmekte kararlı olup belediye çalışanı olmak istemeyen de hemen bir İNTERNET GAZETESİ açıp kendi işinin patronu oluyor. Oraya da geleceğim elbet ama konu şu an internet değil!..

Asıl konu, birçok gazetecinin belli bir özgürlük,
bağımsızlık ve mesleki yetki alanı bulabileceği
daha güçlü birkaç medya kuruluşu üzerine yoğunlaşıp
o alanda çözüm yollarını arayacakken,
amip gibi bölünüp,
mantar gibi çoğalmamız çünkü!

Ve ne yazık ki bu hızlı patronaj üremesi sonrası tek başına terliksi gibi yaşamaya başlayan bizlerin daha özgür, daha güçlü, daha gazeteci olma ihtimalimiz var mı? Yok!..

Ee o vakit, tüm bu süreç geliyorum derken mesleğinin öncü isimlerinin bir şey yapmamaları bir tarafa bu duruma çanak tutmuş olmaları sorgulanmamalı mı?

O yüzden ittik Osman Nuri Boyacı’yı bu timsahlı dereye…
DHA’nın başında olduğu için Denizli’deki tüm muhataplara bir gazeteci kimliğinden daha yakın ve uzak olamayacak, yani para pul ilişkisi, makam mevki çelişkisi, şan şöhret şıkırtısı içine girmemişti… Pek çoğumuz bir yerde birilerinin önünde ya parasal yoğunluk ya da fazla samimiyetten ötürü ezilip büzülebilirdik ama en azından Osman Nuri Boyacı dik durabilirdi…

Bu arada bence sayın Başkan sadece Denizli medyasının muhataplarına değil, Denizli medyasının patronlarına karşı da dik durabilir.

Neden? Adam ununu elemiş,
eleğini duvara asmış,
mesleki planını programını 2019’un sonu 2020’nin başı gibi tamamen finale göre yapmış,
ikinci dönem bırak cemiyet başkanlığını Denizli’de bile durma düşüncesinde olmayan,
dolayısıyla CESUR YÜREK gibi masaya vuracak,
genç meslektaşları için risk alacak,
artistlik yapacak bir adam!..

Bir de adam yani! Kimse kusura bakmasın!..

Sonra Bab-î Ali sohbetleri başladı… Her ne kadar bazılarımız Bab-î Ali’yi duyunca aklına isyan ve ayaklanma gibi kelimeleri getirseler de bize göre bir çay ocağının adıdır!.

Osman Abi’yi ikna etmek çok kolay olmadı. Neredeyse sekiz-dokuz ay öncesinden itibaren ben ve neredeyse aklı başında gazeteci arkadaşlarımın pek çoğu aynı düşüncedeydi.

Önce ayda bir iki, ardından haftada bir iki kez açılan cemiyet sohbetleri Şubat 2017 yaklaştıkça gündemimizin ana konusu olmaya başladı. Olurdu olmazdı, evetti hayırdı derken enerjimizin üçte ikisini Boyacı’yı ikna etmeye harcadık.

Ne yalan söyleyeyim zaten gerisi çok kolaydı…
Ardından Boyacı, seçim için bir strateji geliştirecekti ki bu zaten başından itibaren birleştirici, bütün kurumları, kuruluşları ve üyeleri kucaklayan bir zemine oturmuş olacaktı, hemen sonrasında da bunun uygulanması için enerji harcayacaktık…

Öyle de oldu…

Kucaklayan bir seçim stratejisi geliştirdi, bize görevler verdi biz de elimizden geldiğince uyguladık.

Öteden beridir aday olmak istediğini zaten bildiğimiz Adem Erdağı, tam o sıralar Pamukkale TV’den ayrılmış ve Uşak’lı bir ortakla Sivas’tan kendine bir tv edinerek, ne tam ulusal ne yerel ve ne de bölgesel yayın politikasına sahip olup olmadığını da tam olarak anlayamadığım TV 58’in patronu olmuştu…

Bu durum, bu yeni adım, çıkış, Adem Erdağı’nın Boyacı karşısındaki şansını biraz daha azaltıyordu…

Ancak Boyacı ilk yola çıkarken, Adem Erdağı’nın adaylıktan çekilmesi durumunda kendisinin de çekileceğini, yapıcı, birleştirici, gerçekten cemiyet için emek verecek ortak bir adayın gerekirse listesinde çalışabileceğini gerekli ortamlarda deklare etti.

Adem Bey’den bu çağrıya herhangi bir yanıt gelmeyince seçim çalışmaları için start verildi. Görüşmeler, sürecin nasıl şekilleneceği, listeler, geçmiş ve gelecek dengeleri, stratejik tespitler filan..

Erdağı seçimlere kısa bir süre kala, adaylıktan çekildiğini duyurdu ve “Hodri Meydan” dedi, demesine de o seçim yarışına başlamadan önce Boyacı’nın çağrısıydı ve yanıtsız kaldığı için çoktan yola çıkılmıştı. Tam bir zamanlama hatasıydı ya da arkasında başka neden vardı.

Tabi bilemiyorum ama çekilmesi aslında onun için isabetli olurdu.

Ama bir süre sonra tekrar aday oldu ve bence bu kez camia için isabet oldu. Keza Erdağı o yarışa girmese hep aklında “Acaba kazanır mıydım, çekilmekle yanlış mı yaptım?” gibi deli sorular dolaşacak ve belki de bazılarımız “Yahu çekilmeseydi kesin Adem Bey kazanırdı” gibisinden laflar edecektik ve hatta 2020 yılında yapılacak DGC seçimlerinde de bu sorunun yanıtı aranacaktı.

Oysa hiç gereği yoktu…

Şubat 2017’ye gelindiğinde
Boyacı’nın listesi netleşiyordu.

Denizlihaber.com’dan Sedat Kurt,
DRT-Denizli Gazetesi’den Muhammet Karaçay,
Doğuş Radyo’nun sahibi İskender Doğan,
Yeni Olay Gazetesi’nden Mesut Güler,
Pamukkalehaber.com’dan Tahir Aygün,
Pamukkale TV’den Bahadır Kelci,
Pamukkale Üniversitesi’nden Cenk Öztürk,
Çalgücü Gazetesi’nden Birsen Bağcı yer alıyordu..

Liste birkaç açıdan ele alınması gereken öncelik ve özelliğe sahip.

İlk özelliği sayısıdır ve DGC tarihinde bir ilktir, ilk başkan dahil 9 kişilik yönetim kurulu listesidir. Keza büyüyen üye sayısı nedeniyle daha kucaklayıcı olması açısından Başkan dahil 7 kişiden oluşan yönetim kurulu listesi, 9 kişiye çıkarılacaktı. Bununla ilgili genel kurulda tüzük değişikliğine gidilmeliydi ve iki aday anlaşmıştı, ortada sorun kalmamıştı.

Listeyle ilgili bir başka özellik ise, Ümit Varol’un karşısında yer almış ve aynı zamanda birbirine rakip iki ismi ve belki de Ümit Varol’un aday olmasına neden olan bir başka ismin yani 3 rakip ismi bir araya getirmesiydi.

Sedat Kurt, rakibi Tahir Aygün ve çekirgesi Sedat Kurt’un söylemlerine kızıp aday olmaktan vazgeçen Muhammet Karaçay!..

Listenin bir başka özelliği ise DGC’nin uzun yıllardır yönetimdeki Pamukkale TV ve DRT ikilerinin yerine yeni bir ikiliye devretmiş olmasıydı. Pamukkale TV’nin uzun yıllar cemiyetteki ismi Adem Erdağı idi ve Erdağı’nın DRT’deki karşılığı ise Arif Zor’du. O ikilinin yerine yeni ikili Karaçay ve Bahadır Kelci olmuştu.

Ayrıca liste, benim 2014’te temsil adaleti çabalarıma da uygundu. Aramızda internet, gazeteler, televizyon, kurumlar ve ilçeleri temsilen isimler vardı. En güzeli de yönetimde her 3 kişiden birinin Pamukkale’li olmasıydı. Pamukkalehaber, Pamukkale Üniversitesi ve Pamukkale TV

Adem Erdağı, yönetiminin ikinci sırasına
Bakan Zeybekci’nin Danışmanı Ömer Altıntaş’ı koydu…

Ardından DEHA 20’den Özkan Tokmak,
Hizmet Gazetesi ve TV 58’den Ümit Bilgiç,
Eski çalışma ortağı Sevil Çelik Bağ,
Pamukkale TV’den Cennet Şayan,
DTO’dan Betül Duman Güllüoğlu,
Yüzhaber.com’dan Bilal Kırboğa
ve Acıpayam.com’dan Müzeyyen Savaş’ı…

DGC’nin üye sayısı 217’ye çıkmış
Seçimlere 183 üye katılmıştı…
Oy kullananların yüzde 68’i
yani 125’i Boyacı başkanlığındaki listeye oy verdi.

Erdağı 55 oyda kaldı.

Şubat 2017’de Denizli Gazeteciler Cemiyeti’nde son Osman Nuri Boyacı dönemi başlamış oldu.

 

Yeni Başlayanlar için bizden notlar

BAB-Î ALÎ’YE DAİR…
Turgut Sütçü’ye ait 837 Sokak’ta bir çay ocağının adıdır. Sanırım daha önce de yazdım ama yazmamış olma ihtimalim Gazeteciler sabah orada buluşur, kritiğini de geyiğini de orada yapar, ofislere oradan dağılır, o kadar!.. Hasan Dayı mesela bizim için çok önemli bir figürdür!.. 70 küsur yaşında çay ocağında çalışıp, günde 10 saatten fazla ayakta duran bir adam düşünün. Ocakçı, garson filan aynı zamanda… Geçtiğimiz haftalarda düşüp beyin kanaması geçirdi ve Azrail’e çelme takıp yeniden ayaklandı. Allah uzun ömürler versin diyorum, buradan yeniden selamlıyorum!..

ADEM ERDAĞI MI SEDAT KURT MU DİYE MERAK EDENLERE DAİR…
Şimdi tam bu noktada bazılarınızın aklına “Sen kaç almıştın ki birader” tarzında sorular geldiyse 2014 genel kurulunda seçime giren 140 üyeden 53’ünün oyunu alabilmiştim. Dolayısıyla Adem Erdağı’ndan daha az oy almıştım ve oransal olarak bakıldığında seçmenin yüzde 37’sinden biraz fazlasının desteğini almıştım.

ÖMER ALTINTAŞ’A VE KADİR DEMİR’E DAİR…
Ömer Altıntaş, DEHA TV’den ayrıldıktan sonra bence artık her ne kadar basın danışmanıysa da bir siyasi kimliğe sahip olduğu için geçici olarak bile olsa Denizli Gazeteciler Cemiyeti üyeliğinden etik değerler nedeniyle istifa etmeli diye düşündüğüm günlerdi…

Ben şahsen medyadaki aktif görevimi bırakıp, geçimimi siyasi danışmanlık yaparak sağladığımda, evet üzerimdeki gazetecilik üniforması birden yırtılıp atılamaz diye düşünürdüm ve fakat cemiyet üyeliğinden, en azından tekrar sektöre dönünceye kadar istifa ederdim gibi düşünceler içinde dolaşırken, içselleştirirken mevzuyu;

Ömer Altıntaş’ın DGC Yönetim Kurulu Üyeliği’nden bile istifa etmediği gibi tekrar yönetime talip olması bence son derece yanlıştı.

Bence bir yanlış daha var ki sanki yanlışı örtmek için yapılmış gibi. Denizli medyasının 2002’den bu yana çok yakından tanıdığı Ak Parti’nin Denizli’deki eskimeyen yüzü Kadir Demir de bizim üyemiz yapılmış. İnsanlığı, medya dostu oluşu, önce Ak Parti İl’de yürüttüğü görevler ve ardından Mehmet Yüksel ile birlikte TBMM’de üstlendiği milletvekilliği danışmanlığı görevi ve şimdi de Denizli medyasının yakın gördüğü, sevdiği siyasetçi Şahin Tin’in vekil danışmanlığı görevleri yeterli değil ki Denizli Gazeteciler Cemiyeti üyeliği için…

Kaldı ki kim nasıl teklif etti ve ikna etti bilmiyorum ama Kadir’in böyle bir üyeliğe, ihtiyacı da yok ki!.. Tüm medya kuruluşlarının kapıların açık olduğunu düşündüğüm Kadir arkadaşımıza DGC üyeliği bence gereksiz ve hatta hepimiz için tehlikeli!..

Bugün CHP ve MHP’nin Denizli Milletvekillerinin danışmanları gelip üye olmak isterse, sizce DGC yönetimi olarak ne karar vermeliyiz?

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı