REKLAMI GEÇ

Kendim @tim kendim buldum-4

13 Kasım 2017 Pazartesi

Ee kapatıp gitmedik haliyle…

Kesin unuttum dedim ya!..
Öyle başlayayım yazıya

Bekir Kar, bir dönemin Milli Eğitim İl Müdürü, Stadyum’un her sayısında bir yazısı var, O da bizde yazıyordu!..

Hacı Selamoğlu hala gitmemişti!..

Denizli’de kadın diye bir kategoriyi hayata geçirmiştik, baya da iyi gidiyor ve gelecek vaat ediyordu ve fakat çalışmak zor gelince bizi terk eden Banu Baran Urgancı’yı da unutmamak lazım (Banu Bunu Beğenmeyecek)

Çetin Apa mesela!… Kömürcüoğlu Mermer’in profesyonellerinden Çetin Apa’yı unutmak tam bir ahmaklıktır.

İleriki günlerde bugün yazanları da yazacağım, onlara henüz sıra gelmedi…

Hazır yazarlardan girmişken, Ekonomi D’nin sayılarının çoğunu yapan Cemalettin Çağdaş’ın yıllarca konuşulmuş ve bir tanesi yazarımızla aramızı açan iki facia hatasından da bahsetmek istiyorum.

Cemo’nun Yeminli Mali Müşavir yerine kazara YEMENLİ Mali Müşavir olarak yazdığı İzzet Özer, bir anda arkadaşlarının takıldığı telefonlar almaya başlayınca beni aramıştı. Telefondaki detayları anlatmayacağım ama şunu söyleyeyim; bir daha bizde yazmadı.

Aynı Cemo, internetten indirip kullandığı Cihan Kamer’in fotoğrafının üzerinden şu ibareyi silmeyi unutmuştu; Resmi büyütmek için tıklayın!..

Gerçi Cemo zaten uzun yıllar benim mesleğe ilk başladığım kurum olan YİRMİ Gazetesi’nden tanıdığım Dekoder Mehmet yani Mehmet Tozlutepe ile ortaklık yapmış ve bu nedenle sürekli yanında durmaktan psikolojik olarak darmadağın olmuştu. Tozlutepe, uzun süreli çalışma ortamında, kısmi duyma bozukluğu, algıda zayıflama, ender de olsa yüz felci gibi yan etkilere sahip. Bu iki vakayla kurtulmuş olmak bile sevindirici.

Tozlutepe deyince aklıma bir Macintosh gelmekte!. Hüsnü Okumuş tarafından kurulan ve daha sonra DEHA TV’ye satılan YİRMİ Gazetesi’nin tüm sistemi Macintosh idi. Bütün cihazları Apple’dı. Sistemi kaç kere çökerttiğini bilmiyorum YİRMİ Gazetesi’ndeyken. Ama onu yapa yapa adam mac op’u oldu, iyi mi!.. MAC(Apple) İstanbul’un onu arayıp bazı konularda arızayı nasıl gidereceklerini sormuşluğu vardır…

Unuttuklarım kadar yanlış yazdıklarım da varmış…

Prof. Dr. Bülent Topuz hocam beni arayıp “Yazınızın ikinci bölümünde belirtilen medikal şirketinin PAÜ’nün bir tek ihalesini kazandığı ve tek bir kalemde iş yaptıktan sonra o şirketin faaliyetine son verildiğini de iletirseniz sevinirim. Yanlış anlaşılmasın” sözlerini eklememi rica etti.

Mustafa Kaya vatsaptan yazdı ve dedi ki: @ME BE!..
Keza Muhammet Karaçay’ın “Karaçay Yollarda” projesi geçen yazımda yazdığım gibi Celal Kazdağlı döneminin değil, Mustafa Kaya’nın döneminin imiş… Kaya, ekstrayı da eklemiş; “Seval Uysal’ı ‘röportajcı gazeteciliğe’ teşvik eden de benim”

Bu arada Karaçay’ın Bülent Öztürk’le Muhammet Karaçay’ın, Mustafa Kaya ile Sedat Acar’ın ile Bülent Öztürk’le Cenk Öztürk’ün akrabalık ilişkisini bilmeyenler varsa Yeni Başlayanlar için Bölüm Notları kısmında detay bulabilirler!..

İşte bu akrabaların hiçbirinin yolu yayıncılık anlamında Sedat Kurt, Denizlihaber, Stadyum ve Ekonomi D ile kesişmedi. Ne tuhaf değil mi? (Bülent Öztürk’ün kısacık köşe yazarlığı mevzuunu ve şimdilerde temsilciliğini yürüttüğüm tvDEN projesini saymazsak)

Demek ki yolların kesişmesi için mesafelerin değil, karşılıklı mantalitelerin de kısa olması gerekmekteymiş…

Aslında bir ara Öztürk ile baya kısaldı!.

Hacı Selamoğlu’nun hala bizim ofisi kullandığı dönemlerdi…

Horoz Gazetesi haftalıktan günlüğe geçerken oturduk Bülent Öztürk ile… Uzun uzun projeyi anlattı. “Seval ve Metin geliyor, Hüseyin olacak. Hadi kapatın gelin” dedi. “Bak onu demeyecektin” dedim… Şaka şaka.

Gerçeği ise, içinde bulunduğumuz organizasyonun, bir yayıncılık, bir kurumsal çalışma, başlı başına önemli bir iş olduğunu görmezden gelen tüm tekliflere sonuna kadar kapatmış olmamdır kendimi.

Bana inananlara ve içimdeki sese güvenmeyi tercih ettim ve fakat şöyle bir gerçek var ki; çoğu insanı ikna edemedim ya da yeteri kadar motive. Buna kendi ortaklarım dahil.

Ama bu işe aksine benden çok daha inananlar vardı.
Başında Osman ÜLKÜ gelir mesela onların. Serkan’dan sonra bir ara kısa süreliğine ara verdiğimizde Denizlihaber’i, Osman ÜLKÜ’nün ısrarıyla hayata geçirmiştik, hızla ve yeniden. Bugünleri görebilmek bir sanattı ve Osman ÜLKÜ geleceğe dair o tespitleriyle.

Ha bu arada mesleğe ilk başladığımda Yazı İşleri Müdürü olarak 2. üst amirim Osman ÜLKÜ ile yıllar sonrasında kendi kurumumda çalışmak ne kadar güzeldiyse, 1. amirim olan yani Haber Müdürüm Muhammet Karaçay ile çalışamamak bir o kadar içimde yer etmiştir aslında. Onu da söyleyeyim.

Karaçay, hala o özelliğini koruyor ise tabi, il genelinde bildiğim en yüksek istihbarat ağına sahip gazetecidir. Gazeteciliğin toplardamarıdır istihbarat ve çok önemlidir. Gerçi bu yapısına rağmen geri planda olmayı seven, sırf bu yüzden Osman Nuri Boyacı’nın hayatımıza girmesine vesile olan zattır!

90’lı yılların ikinci yarısı yaklaşırken, kayın biraderi Bülent Öztürk, psikopat ayyaş bir yurt haberler yetkilisinin gece yarısı teftişi sırasında, büroda bulunmaması bahane gösterilip ertesi gün Hürriyet Denizli Büro şefliği görevinden alınıp, kapı dışarı edilmiş; yerine Muhammet Karaçay getirilmişti. Bir Devlet Bahçeli edasıyla elini “Boş ver” anlamına gelecek şeklinde sallayıp “Bu iş bana göre değil” demiş ve yerini aylar sonra İzmir’den gelen çiçeği burnunda gazeteci Osman Nuri Boyacı’ya devretmişti.

Neyse dönelim kendi konumuza…
Geçen 15 yıllık zaman yolculuğuna…

Daha en başta şu mantıkla yola çıkmıştım…
Henüz Hacı büromuza çökmemişti,
Ben bu kadar yaşlanmış, yorulmamıştım.

Yapacaksam en iyisini yapmalı,
gideceksem en uzağına gitmeli,
çıkacaksam en yükseğine çıkmalıydım…

Ve aslında tam anlamıyla
‘mal gibi’ tutunarak içimdeki mücadeleci ruha,
burnum yerde sürtülürken,
aç bil aç gezinirken,
onuruma dokunan onca haksızlığa uğrarken,
tehdit edilip, iflasa sürüklenirken bile
vazgeçmemem gerektiğine olan inancıma borçluyum ben aslında çok şeyimi…

Ki kimsenin size inanmadığı, çalışanlarınızın, meslektaşlarınızın, ortağınızın, eşinizin bile size inanmadığı anlarda umutlu kalabilmeniz mümkün değildir -ki olsa da- umut inatsız sizi ayakta tutmaya muktedir değildir…

Bazen öyle anlar yaşarsınız ki inadın yerini “demiştim” gülümsemesi alır. Biraz pişkin, gözlük üstünden bakan biraz, biraz da çocukça bir gülümsemedir.

2009’da
DGC Kristal Horoz Ödülleri yarışmasını düzenlemiş Denizlihaber ve Ekonomi D’ye 3 ödül gelmişti…

Hani az yukarıda tanımını yaptığın o anlar var ya… İlkiydi…

Ben köşe yazarlığı dalında “Türkan Saylan” yazımla 1.lik ödülüne, Selami Aydın Denizlihaber’deki “T.C.” başlıklı köşe yazısıyla 2.lik ödülüne ve Aynı Selami Aydın, Ekonomi D Gazetesi mizanpajıyla 1.lik ödülüne layık görülmüştü.

Sabırla ve mütevazılık içinde tam 7 yıl beklemiştim…

2010’da
Ahmet Yeşiltepe ve Celal Pir’in katılımıyla Denizlihaber.com’un 8. yılını kutladık. Denizli Gazeteciler Cemiyeti Basın Merkezi’nde hem kent protokolü hem de okurlarımızın da katıldığı etkinlikte meslektaşlarımıza 8 yılını geride bırakmış olan bir internet yayıncılığının sevincini yaşadık. Yeşiltepe ve Pir’in etkinlik öncesinde gazeteci arkadaşlarımıza internet haberciliği ve ulusal medya konusunda deneyimlerini anlatma olanağına neden olmak muhteşem bir duygudur!..

2012’de
Muğla’da
Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Genele Müdürlüğü Muğla’da gerçekleştirilen Bölgesel Yerel Medya Eğitim Semineri’nin konusunu Yeni Medya olarak belirlemişti. Ve ben oraya eğitim almaya değil, Denizlihaber.com’daki 10 yıllık tecrübemi yerel meslektaşlarımla paylaşmak için çağrılmıştım. Bölgeden Muğla’ya gelen onlarca gazetecinin katıldığı Yeni Medya konulu panelde konuşmacıydım. Bu Denizli için de gurur verici değil mi?

Denizli’de
10 yılı geride bırakmıştık.
Güzel bir trend yakalamıştık.
Artık kent bizden bahsetmeye başlamıştı.
Muğla’daki BYEGM etkinliğinden birkaç gün sonra Şiir Otel’de 10. Yılımızı kutladık.
Kent protokolü neredeyse eksiksiz oradaydı, siyasetçiler, iş çevreleri, gazeteci arkadaşlarımız, eşim dostum, birçok insan…

Tam bir imece bayramıydı!..
Şiir Otel’in sahibi Esat Bozbıyık kapılarını açmasa,
Pamukkale Şarapçılık’ın sahibi Yasin Tokat,
Küp Şarapları’nın Sahibi
Zafer Gazozları’nın o zamanki Sorumlu Müdürü ve Ziraat Mühendisleri Odası Denizli Şube Başkanı İbrahim Gür,
Seyran Çerezleri’nin sahipleri Levent Çaputçu, rahmetli Sadık Emre Çaputçu
Malik Ulusman destek çıkmasa altından kalkamazdık!..

Yahu öyle bir imece ki Denizli’nin genç işadamlarından Denizlihaber.com okuru Cem İnceoğlu’na şoförlük yaptırdık!..

Adam sabahın köründe bizim için kalkıp İstanbul’dan gelen konukları almak için Çardak Havaalına’nı gitti iyi mi?

Sadece İstanbul değil tabi yurdun dört yanından geldi ustalar…

Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Atilla Sertel,
TGF Genel Sekreteri ve NTV İzmir Temsilcisi Merih AK,
TGF yönetim kurulu üyeleri,
İnternet Medyası Derneği Başkanı, İnternethaber.com’un sahibi Hadi Özışık,
O zamanlar Ntvmsnbc.com’un başındaki isim Ahmet Yeşiltepe, bizi bu etkinlikte yalnız bırakmayan isimlerdi..

2013’de
Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’nün düzenlediği Yerel Medya Özendirme Yarışması’nın 29.suna ilk kez haber sitesi dalı eklendi. 81 vilayetten yüzlerce haber sitesi katıldı. Tasarımı, içeriğiyle özgün, haberciliği ön planda tutan, Türkçe’yi doğru kullanan yerel haber sitesini Türkiye’nin en iyisi olarak seçeceklerdi…

T.C. BYEGM Yerel meyde Özendirme Yarışması’nın EN İYİ HABER SİTESİ BİRİNCİLİK ÖDÜLÜ sahibi olduk.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın katıldığı tören TBMM tören salonunda yapıldı. Ödülü devlet töreniyle takdim ettiler.

2016’da
BYEGM 30.sunu 3 yıl sonra yaptı. Daha önce Denizlihaber.com ile ödül aldığımız için artık aynı eserle yarışmaya katılamayacağımızdan bu kez yarışmaya dahil edilen internet haberciliği dalında katıldık. Haber merkezimizden herkes birer ikişer eser gönderdi…

Bendeniz 15 Temmuz’un Hain Planı başlıklı haberimle EN İYİ İNTERNET HABERİ DALI İKİNCİLİK ÖDÜLÜ sahibi oldum.

Ödülü Ankara Swiss Otel’de Başbakan Binali Yıldırım’ın da katıldığı devlet töreniyle takdim etiller

Ne demiş de çıkmıştım yola
En yükseğe çıkmak, en uzağa gitmek, en iyisini yapmaktı amacım…
Daha ne yapayım?

Yeni başlayanlar için bölüm notları:

Medyanın akrabalarına dair
Muhammet Karaçay, Bülent Öztürk’ün kız kardeşi Figen Karaçay ile evli.
Rahmetli gazeteci ağabeyimiz Sedat Acar, Mustafa Kaya’nın eniştesi olurdu.
Bugün PAÜ Basın ve Halkla İlişkiler’de görev yapan Cenk Öztürk, Bülent Öztürk’ün yeğeni.

Cuma günü, Horoz’da çalışanların arasında ismini yazmayı unuttuğum Gülten Eltaş, bizim Metin Eltaş’ın eşi. DEHA TV’nin kapısında sizi karşılayan güler yüz Aleks ise Metin Eltaş’ın kardeşidir.
Hazır DEHA TV demişken, Patron Bülent Çelik, reklam servisini eşi tecrübeli reklamcı Canan Çelik’e, yayınları ise ağabeyi İsmet Çelik’e emanet etmiştir.

Hayatımıza en son Bursa’dan gelip girdiğini sandığımız, dünyaları dolaşıp Denizli’de yaşamaya karar veren ve ne tuhaftır ki elinde onca marifet varken gazetecilik yapmayı seçen Hakan Altınsır, Kulvar Gazetesi’ni eşi Nesrin Altınsır ile birlikte yürütür.

Pamukkale Belediyesi’nde mesleki yaşamını sürdürme kararı almış Lütfi Koçak’ın (Bence sektörü bıraktığına en çok üzülmemiz gereken isimdir) eşi Cemile Koçak, DRT’de reklamcılık yapmaktadır.

Tahir Aygün, son aylarda Pamukkalehaber.com’un yükünü kıyın kıyın eşi Arzu Aygün’ün üzerine yıkmakta, bu da camiamızın gözünden naapmamaktadır? Kaçmamamaaaktaaadıııır.

DGC Yönetim Kurulu’nda birlikte görev yaptığımız, değerli ağabeyim İskender Doğan’ın prensi, Sırrı Doğan ve küçük prens İskender Emre de akrabalarımız arasında…

Sivaslı TV58’in sahibi, medyanın Karslı Mücahiti Adem Erdağı’nın kardeşi Vekil Erdağı da artık meslektaşlarımızdan biri oldu.

Ama asla unutulmayacak olanı ise Varol’lardır. Gazeteciliğe amcası Enver Ören’in yayın organlarında hem de İstanbul ve İzmir gibi metropollerde başlamış olan Önder Varol, önce kuzeni Altay Varol’u bu lanet sektörün içine ittiği yetmezmiş gibi, öz kardeşi Ümit Varol ve yeğeni Emrah Varol’u da ateşe atmıştır. Ve fakat son zamanların dedikodusuna bakıldığında ise Önder Varol’un oğlunun da bizim sektöre yeşil ışık yaktığı söylenmekte. ART’den sonra DEHA’da uzun yıllar emek vermiş TV muhabiri arkadaşımız Birsen Bozkurt ve OSB’den emekli olan Zafer Acar da Varol soyundan gelmektedir.

Medyanın yabancı yerlilerine dair
Osman Nuri Boyacı Konyalıdır!
Mustafa Kaya Muğlalıdır!
Bülent Çelik Adanalıdır!
Bülent Öztürk Ardahanlıdır!
Adem Erdağı Karslıdır!
Şu an AA ve İHA’nın başında da yabancı yerliler var
Bir ara nedeyse hiçbir yerel kurumun sahibi ya da yönetim koltuğunda bir tek Denizlili kalmamıştı.  Allahtan ki yabancı bile olsa onlar Denizlili kadar yerliydiler…

YİRMİ Gazetesi’ne dair
Hüsnü Okumuş, Hürriyet Gazetesi Denizli Büro Şefliği’nin ardından İzmir’e gidip, Hürriyet Gazetesi İzmir Ofisi’nde Sayfa Sekreterliği’ne kadar yükseldi. Memleketine geri dönüp 1994’te YİRMİ Gazetesi’ni kurdu. YİRMİ çok tabii ki dönemin yerel iktidarı Belediye Başkanı Ali Marım’ın desteğiyle hayata geçmiş çok önemli bir projeydi. Denizli medyasının en önemli isimlerini bir araya getirdi. Yazı İşleri Müdürlüğü koltuğunu kendinin dışında hiçbir Denizlili gazeteciye emanet etmedi. Yazı İşleri onun için gazetenin en kritik noktasıydı ve işi İzmir’de birlikte çalıştığı gazeteci arkadaşlarına emanet etti. Ümit Zehir, Necmi Güler ve Osman Ülkü gazetenin yazı işleri müdürlüğü görevini Denizli’ye transfer edilerek üstlenen üç usta isimdi.

Kendi reklam servisinin yanı sıra abone ve reklam çalışmaları ile birlikte ajans hizmeti faaliyetlerini de yürüten Denizli’nin ilk medya kuruluşuna bağlı ajansını kurdu. Yeni Çağ Ajans…
Ben mesleğe orada başladım.
1 Temmuz 1995’te…
Yirmi Gazetesi’ne abone yaparak…
1 Ağustos 1995’te ise YİRMİ Gazetesi Haber Merkezi’ne oturtuldum.

Hacı Selamoğlu’nun Adana’da uluslar arası yüzme şampiyonu olduğu, satrançta altın madalya aldığı ve futbolda gol krallığına oynadığı dönemlerdi.

Yazı İşleri Müdürümüz Osman Ülkü, Haber Müdürümüz Muhammet Karaçay, İstihbarat Şefimiz Selami Aydın’dı. Haber merkezinde istihabarat şefi, spor servisi, ekonomi muhabiri ve gece muhabiri vardı mevcut kadronun dışında. Bünyamin Özen, Mehmet Tozlutepe habercilerdi. Spor Servisi’nin başında Fikri Tüfekçi vardı ve çömezi Serhat Delikara idi. Stajer habercilerimiz vardı. Sefa Güner haberci değilken kardeşi Hüseyin Güner, Yirmi Gazetesi’nde muhabirdi. Denizli Serinofil Derneği’nin Türkiye çapındaki organizasyonunda en güzel kanaryayı seçtikleri yarışmaya gitmiş ama haberi “En güzel kuş yarışması yapıldı” diye yazmıştı. Yalancı matkap Osman Ülkü “Oğlum leylek de var mıydı yarışmada? Kumru gördün mü mesela?” gibi sorularla aslında gittiği haberi ne denli yanlış yazdığını anlatmaya çalışmış, Hüseyin Güler o sorulara “Bilmiyorum abi olabilir” yanıtını vermişti.

Ve Okumuş gazeteyi, normalde medya projesi yapıp satan Denizli’nin tek yap-saçtı gazetecileri Öztürk, Barıner, Kaya ve Akhisar 4’lüsüne satarak tarihe geçmişti.

Bu dörtlü Şehir Gazetesi’ni yapıp Ali İpek’e sattı, DEHA Medya Grup’u ise Osman Nuri Sözkesen’e… Ayrıca Öztürk, Akhisar ile birlikte daha sonra Cinkaya ve bazı meslektaşlarını ortak alıp Horoz’u kurdu, Cinkaya’nın hisseleri bir süre sonra Birtaş’a satıldı, sonra da aslında Horoz’u komple Engin Ünal’ın kayınbiraderi Ahmet Aklam’a sattılar…

Bölüm sonu çıkarımı:
Geleceği iyi okuyup ve veya okuyanlara kulak verip, Acıpayamlı inadıyla her daim yapabileceğimiz en ahlaki ve en iyi, en güzel, en doğru yayıncılığı yaparak ulaştık biz başarıya.

Para sahibi olmak istesek, pekala günlük gazete çıkaracak ekibe sahiptik, ortamımız bugünkünden daha uygundu, farklı farklı varyatalarla paranın kralını kazanırdık ama şu itibarımız olmazdı.

Bir gazeteci, mesleki hayatının sonunda doğru düzgün anılıyor ve isminden pozitif şekilde bahsettirebiliyorsa ne ala. Yoksa unuttuğumuz ne çok gazeteci(!) var ve veya adından lanetle bahsettiğimiz, şu küçücük kentte bile, bir düşünsenize…

Yarınki yazımın başlıkları:
Okur-para eğrisi..
Yerel medya kuruluşları üzerine ciro değerlendirmeleri..
Para pul mu, namus mu ikilemi…
Ee bizim başımız kel mi?
Hacı Selamoğlu’ndan ne zaman kurtulacağız?

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı