REKLAMI GEÇ

KORKUNÇ TESADÜF

8 Ekim 2009 Perşembe

Denizli’nin sanayi duayeni Esat Sivri ile
röportaj randevusu için telefonda konuştum.

Öğleden az önceydi

NTV’ye Sivri’nin son durumu
ve DEBA’nın bugün geldiği nokta için röportaj yapacaktım.

Aklıma Zeybekci geldi.

Zeybekci’yi DETKİB Başkanlığı’na
seçildikten sonra tanıdım..

O zamanlar örnek aldığını söyleyebileceğim
iki işadamı vardı..

Biri Nuri Sözkesen…
diğeri Esat Sivri idi..

Çok yakın muhabbeti olan bu üçlüden biri,
yıllar sonra iktidar partisinden Belediye Başkanı oldu…

Diğer ikisi iktidarın ekonomi politikalarıyla
yalnız bıraktığı tekstil sektörünün iki kurbanı…

Sivri’nin telefonunu kapatır kapatmaz cebime sarıldım.

Sözkesen’i aradım…

“Aradığınız kişiye ulaşılamıyor..”

Cep telefonu kapalı olunca, Funika’yı denedim.
Sekreter asistanına aktardı.
Asistanı, “şu an bir toplantıda… Aradığınızı ileteyim” dedi.

Meğer toplantıda değilmiş…

Telefonla ulaşabilseydim;
Zeybekci-Sivri-Sözkesen üçlüsünü soracaktım..

Konu hakkındaki yorumunu alacaktım…

Denizlihaber ve Ekonomi D için
bu üçlünün haberi yapılması lazımdı kanımca

Hatta bir ara DETKİB’den Şadiye Hanım’a ulaşıp
DETKİB’in Zeybekci dönemindeki yönetim kurulu listesini istedim…

Anımsadığım kadarıyla, Zeybekci başkanlığındaki yönetimde
Sivri ve Sözkesen de vardı.

Şadiye Hanım, Sözkesen’in ilk dönemde Zeybekci tarafından yönetim kurulu yedek üyesi olmasına rağmen toplantılara çağrıldığını anımsadığını dile getirdi.

Listeyi araştırayım dedi… Bana birkaç saat sonra dönerseniz yardımcı olurum dedi.
Zeybekci, otomotiv sektörüne girerken; Sözkesen’i örnek almıştı. Hatta o zamanlar yanlış anımsamıyorsam, yine Sözkesen gibi medyaya da yatırım yapmak istiyordu.

Esat Ağabey’in fikir ve görüşlerine de çok önem verirdi. Dönemin DTO Başkanı Nail Kalemci, dönemin PAÜ Rektörü Kazdağlı ve bir iki seçkin isimle birlikte zaman zaman Esat Sivri’nin evinde bir araya gelip kent ekonomisi ve sanayi üzerine yemekli sohbetler yaptıklarını da o yemekli toplantılara katılan başka isimlerden duymuştum..

Dün saat 17.00 sularında DEBA’ya gittim…
Esat Ağabey ile kapıda karşılaştık.
İş Bankası ile yaptığı toplantıdan dönüyordu…

Birlikte odasına çıktık…
Gelinen acı verici nokta hakkında röportaja başladım.

Ümit Bilgiç, kameranın
kayıt düğmesine bastığı saniyelerde,
bir başka önemli işadamı
şehrin öbür ucunda
onuru için
beynine dayadığı silahın tetiğine basıyordu

ve biz bunu aklımızın ucuna bile getirmiyorduk…

Ve tam o dakikalarda
telefonum da ısrarla çalmaya başladı..

Defalarca meşgul tonu vermiş olmama rağmen sürekli aranıyordum..

Röportajın önemli bir bölümü bitmişti.

Tam Esat Ağabey’e Zeybekci-Sivri ve Sözkesen üçlüsü sorusunu soracaktım ki izin istedim..

“Esat Ağabey, özür dilerim ama telefon susmadı. Önemli bir durum var galiba”

Ne acı tesadüftür ki telefonda bir gazeteci dostum korkunç haberi verdi.

“Ölmüş mü?” diye sorduğumda,
Esat Ağabey’in acı bir ifadeyle
“Kim?” diye soran gözleriyle
karşı karşıya kaldığımı anımsıyorum…

Telefonu kapatıp acı haberi verdim…
Elim ayağım titriyordu..

Sözkesen intihar etmişti…

Esat Ağabey’i bu üzücü haberle baş başa bırakıp koşar adım, Funika’ya doğru arkadaşım Ümit Bilgiç ile yola çıktık…

Ve ardından yaşananlar malum…
Dün akşamdan itibaren Denizlihaber’de…

Sizler de takip ediyorsunuz…

Ve benim içimde kocaman bir isyan dostlarım!
Yahu hala mı kriz teğet geçti diyorsunuz!
Yok artık!
Yok artık!
Yok artık!

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı