REKLAMI GEÇ

Menderes, Özal, Erdoğan, Zeybekci ve Necip Fazıl!

22 Haziran 2009 Pazartesi

Nihat Zeybekci bir Necip Fazıl Kısakürek hayranıdır.


Nereden mi biliyorum? Gidip Denizli Belediyesi’nin yaptırdığı okulun tabelasına bir bakın!


Hatta düşünce safhasında olan ve hatta hatta eski Çamlık Nikah Sarayı’nın oraya yaptırılması planlanan Necip Fazıl Kısakürek Kongre ve Kültür Merkezi projesini araştırın.


Bugünkü yazımın derdi günü de o!


Yalnız o mu?


Turgut Özal,


Recep Tayyip Erdoğan,


Adnan Menderes…


Ama Menderes’in bir ayrıcalığı var. Necip Fazıl da onun hayranı.


Hatta Maraş’tan milletvekili olmak için mektup bile yazmış…


Ve hatta anısına 1964’te yazdığı “Zeybeğin Ölümü” adlı şiiri nedeniyle yargılanmış…


Bundan ötürü ceza aldı mı bilmem ama, Kısakürek’in Türkçülük ve Atatürk’e hakaret etme gibi savlardan ötürü 1947’de 1 ay 27 gün, 1950’de 3 ay 25 gün ve 1961’de ise 1 yıl 65 gün cezaevinde yatmışlığı var. 1981’de yine benzer bir savdan ötürü cezası var. Sanırım ilerleyen yaşı gereği uygulanmamış.


 


Dönelim konunun özüne…


Büyük Doğu fikriyatının sahibi Kısakürek’e…


Sanki ABD de, Büyük Orta Doğu Projesi ile üstattan etkilenmiş gibi…


 


Menderes, Özal, Erdoğan ve Zeybekci’nin ortak noktası da Kısakürek…


Hatta Kısakürek Erdoğan ve Zeybekci’nin tanışmasını sağlayan isim.


Özal daha siyasete yenice girdiği yıllar, Başbakan olmazdan önce Kısakürek’i sık sık ziyaret edip akıl sorarmış.


Menderes’in Kısakürek hayranlığı ile ilgili ayrıntılı bir bilgiye ulaşamazken, Kısakürek’in Menderes hayranlığı konusunda çok sayıda belge ve bilgi mevcut internette.


Kısakürek hayranlığı bu isimleri bir araya getirirken, Erdoğan’ın zaman zaman Menderes ve Özal’ı öven sözleri geliyor aklıma…


Kısakürek ile birlikte daha bir örtüştürüyorum…


Bu siyasetçileri Necip Fazıl Kısakürek orjininde buluşturan ustaca kaleme aldığı şiirleri midir, yoksa siyaseten idol olabilecek düşünceleri mi?


Tabii ki yanıt “b” şıkkı.


Tıpkı farklı siyasi isimleri bir araya getiren Nazım Hikmet Ran gibi. Nazım, her ne kadar ustaca şiirler kaleme aldıysa da, onun sokaktaki algılanışı komünist olduğudur. Ötesi yoktur!


Sokaktaki adam Kısakürek’i nasıl bilirse, Nazım’ı öyle bilir!


Bu nedenle Denizli Belediyesi’nin yaptırdığı bir okula Necip Fazıl ve Nazım Hikmet’in isminin verilişi, Denizli için bir değer teşkil etmez! Sadece egoları tatmin eder.


İsim sıkıntısı mı var Denizli’de yapılacak önemli yatırımlar için?


Alın size Acıpayam’da kaymakamlık yapmış Bedri Rahmi Eyüpoğlu!


Alın size Denizli’nin ünlüleri Özay Gönlüm, Selahattin Pınar!


Ve çok daha fazlası… Yaşayan ve aramızdan ayrılan onlarca isim!


Değil okul binasına isim verilmesi, heykelleri bile yaptırılacak denli isimler!


Özay Gönlüm’ün konservatuar binasına koymayı düşündüğünüz, sonra da “O’na yakışmaz” deyip geri çektiğiniz ismi, niçin örneğin bu kongre ve kültür merkezi projesine verilmiyor?


Niçin, her siyasetçi, göreve geldiğinde ben artık partimin değil Denizli’nin bayrağını dalgalandıracağım deyip kent hizmetleriyle siyaseti eş değerde yürütür?


Ali Aygören’in siyasi imgeler üzerine pek derdi yoktu!


Ali Marım döneminde aslında birçok sokak ismi, siyasetten nasibini aldı!


Yahu bitsin artık bu ideoloji takıntıları…


 


***


 


Şimdi ismini saydığım bu siyasetçilerin yine bildikleri bir isim geldi aklıma.


Ak Şemsettin!


O da aynı Kısakürek gibi devlet adamlarının feyz aldığı bir isimdi. Hatta Fatih Sultan Mehmet’i İstanbul’u fethinden hemen sonra, fetih ile ilgili fikir telakisi yapmak için geldiğinde kapısında bekletecek, odaya girdiğinde de ayağa kalkmayıp, bu zaferden dolayı gereksiz bir böbürlenmeye mahal vermesin diye Fatih’e insan olduğunu hatırlatacak kadar bilge bir düşünürdü?


 


Daha geriye gidelim!


Bugün eleştirilmeyi hazmedemeyenler için geliyor bu isim!


Şeyh Edebali!


Bugün yazımı okuyup “Hadi len!” diye öfkelenmesinler diye…


Şeyh Edebali Osmanlı’yı kurduğunda Osman Bey’e öyle bir nasihat etmiş ki!


Akıllara zarar!


İşte giriş metni;


 


Ey Oğul!


Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana… Güceniklik bize; gönül almak sana.. Suçlamak bize; katlanmak sana.. Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana.. Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana.. Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana… Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana.. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana..


 


Yazının devamını merak edenler, Başkan Zeybekci’nin Turkuaz Tekstil’deki çalışma ofisinde tam metnini bulabilir!


O daha siyasete girmeden evvel asmıştı bu nasihati başköşesine…


Oradan biliyorum…


 


Sedat KURT

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı