REKLAMI GEÇ

10 KASIM

2 Kasım 2017 Perşembe

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı bu yıl her zamankinden coşkulu kutlandı. Bu yıl yapılan kutlama törenlerine yıllardır keskin hatlarla ayrıştırılan her kesimden ve görüşten insan katıldı. Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları, şehitlerimiz ve gazilerimiz en içten saygı ve sevgiyle anıldı. Kutlayanlar arasında yıllardır Cumhuriyet lafını ağzına bile almayanlar çoğunluktaydı. Ya hidayete ermişler ya da geç te olsa adalet ve özgürlük demek olan bu yönetim şeklinin kıymetini anlamışlardı. Gerginlikten bıkmış olan Türk insanı için nedeni ne olursa olsun bir ortak paydada buluşmak önemliydi. Bayram buna vesile oldu ve sevincimiz paylaşılarak büyüdü ve hatta yurt dışına taştı. Yurt dışında yaşayan Türkler de Cumhuriyet Bayramını bu yıl daha coşkulu kutladı. Cumhuriyet ilelebet süreceğine göre kutlamaların da her yıl birlik ve beraberlik içerisinde yapılmasını umuyoruz.

Birlik ve beraberliğin sürdüğünün göstergesi olarak ilk önce 10 Kasım’da Ata’nın ölüm yıldönümünde tekrar bir araya gelir ve milletimize yakışır bir şekilde anma törenlerine katılarak Gazi’nin ruhunu şad eder, Fatiha ve dualarımızı yollarız.

Bu 10 Kasım’da Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 79. yıldönümü. 10 Kasım’da Türk Milleti’nin kurtuluşuna kanı ve canı pahasına önderlik eden Ata’mızı bir kez daha saygı ve minnetle anıyoruz.

Ali Rıza Efendi ve Zübeyde Hanım’ın çocukları olan Mustafa 1881 yılında yüzlerce yıl Türk şehri olan ancak bugün kaybettiğimiz Selanik’in Ahmet Subaşı Mahallesi’nde doğdu. Zübeyde Hanım’ın doğduğu yer olan Sarıyer adlı Yörük Köyü Selanik’e bağlı bir köydür. Zübeyde Hanım’ın babası Hacı Sofuların Feyzullah, Tesalye fethedildikten sonra Anadolu’dan göç ederek Sarıyer köyüne yerleşen yörüklerdendir. Ali Rıza Efendi ise o dönem Osmanlı’nın Avrupa’ya demiryolu ile bağlı olan önemli liman şehri Selanik’te gümrük muhafaza memurudur. Ali Rıza Bey’in babası Kırmızı Hafız Ahmet Bey önce Konya vilayetine bağlı Karaman’dan Aydın’ın Söke ilçesine, oradan da Rumeli’ye yerleştirilen ailelerdendir. Öz be öz Türk evladı olan Ali Rıza Bey ve Zübeyde Hanım ailelerinin kararıyla 1871 yılında nikahlandılar. Bu evlilikten altı çocukları oldu. Bunlardan 4 tanesi çok küçük yaşlarda vefat etti. Yalnızca Mustafa ve ondan 4 yaş küçük olan Makbule hayatta kaldı. Makbule sonradan Atadan soyadını aldı ve 1956 yılına kadar yaşadı. Mezarı Ankara Cebeci mezarlığındadır. R.F.

Küçük Mustafa öğrenim çağına gelince önce annesinin isteğiyle Hafız Mehmet Efendi’nin mahalle mektebine başladı ve hafız oldu. Mekteb-i cedide denilen modern okula gitmesini isteyen babasının isteğiyle Şemsi Efendi İlkokuluna geçti. Ancak kısa süre sonra babasını kaybetti (1888). Zübeyde Hanım, bir süre sonra çocuklarını alarak çiftçilik yapan ağabeyinin köyüne gitti. Mustafa okumak istiyordu fakat köyde okul imkanı yoktu. Bunun üzerine Dayısının yanından ayrılarak Selanik’e geri döndüler. Bu arada Zübeyde Hanım ikinci evliliğini yaptı. Buna içerleyen Mustafa kendisini derslere vererek yatılı eğitim sınavlarını kazandı. Orta ve Lise öğrenimini Selanik Askeri Rüştiyesi’nde tamamlayıp Manastır Askeri İdadî’sine başladı. 1902 Yılında İstanbul’daki Harp Okulu’ndan teğmen rütbesiyle mezun oldu fakat genç teğmen çok çalışarak Harp akademisini de tamamlayıp 1905 yılında Yüzbaşı rütbesiyle orduya katıldı.

Türk ordusundaki başarılarını hepimiz biliyoruz. Almanca, Fransızca bildiği için sınıf arkadaşı Enver Paşa’nın önerisiyle son Padişah Vahdettin’in yaverliği, birçok görevler, Çanakkale Savaşları, Askeri Ataşelik görevleri süresince Devlet yönetimini kavradı. Vatan topraklarının işgali üzerine Anadolu’ya geçti ve yanına Türk Milletini alarak kurtuluş savaşını başlattı ve yedi düvele dersini verdi ve Emperyalist güçlerin elinden kurtardığı topraklar ile Türkiye Cumhuriyeti Devletini kurdu. Bundan sonraki savaş öncekinden çok daha zor ve çetin geçmesine rağmen, imkânsız gibi görünen birçok yenilik yapmayı başardı. Bu başarıları dünyadaki bütün esir milletlere ümit ve örnek oldu.

Her fani gibi Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938 tarihinde, saat 09.05’i gösterirken, muhteşem eseri Cumhuriyeti Türk Gençlerine emanet ederek ve çağdaş uygarlık seviyesini hedef göstererek aramızdan göçtü.

Son yıllarda ne yazık ki bazı kendini bilmezler Atatürk’ün şahsına ve eserlerine saldırmayı alışkanlık haline getirdiler. Bizi biz yapan değerlerimizi yok etmek için şuursuzca saldırdılar. Şimdi bunu başaramayacaklarını anlayınca tekrar dümen kırmış ve Atamızı ve eseri Cumhuriyet’e sahip çıkıyor gibi görünmeye çalışıyorlar. Çünkü ne yapsalar Gazi’nin doğru düşüncelerini yok edemiyorlardı. Bunun yanında onun emanetlerini canı pahasına koruyacak milyonlarca genç yetişti. Atatürk’ün ölüm yıldönümünü ananelerimize uygun olarak anılıyor ve anılmalıdır. Ancak 10 Kasımlar asla yas günleri olarak kutlanılmamalıdır. 10 Kasım anma günlerinde yapmamız gereken, Atatürk’ün ve fikirlerini anlatmak, Ata’nın gösterdiği hedeflerin ne kadarına ulaştığımızı değerlendirmek olmalıdır. Atatürk sağ olsaydı kesinlikle bu vatan için şimdi neler yapmalıyım diye sorardı. Gerçek Atatürkçülük bunu gerektirir. Bu 10 Kasımda başımızı ellerimizin arasına alarak memnun olmadığımız bu günlerden ülkeyi nasıl kurtarabilirim diyerek her birimizin Atatürk gibi düşünmesini rica ediyorum.

 

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı