REKLAMI GEÇ

ATATÜRK TÜRK MÜYDÜ?

9 Şubat 2017 Perşembe

Tarihte Türk adını kurduğu veya yönettiği devlete veren 2 önder var. Birincisi Türk ismini ilk defa taşlara kazıyan Göktürk Devleti Hakanı Bilge Kağan, ikincisi Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk. Göktürk Devleti’ni ve Bilge Kağan’ı yıkmak için içeriden Kara Kağan, diğer beyler ve dışarıdan Çin çaşıtları ve İran muhiplerinin nasıl yıprattığı bilinir.

Günümüzde de aynı oyunlar tekerrür etmekte ve Türkiye Cumhuriyeti devletini yıkmak için onun değerleri ve kurucusu Atatürk’ün içeriden yabancı ülkelerin muhipleri ve dışarıdan ajanları tarafından nasıl yıpratıldığını görüyoruz.

Özellikle İngiliz ve Amerikan muhipleri dinci, tarikat ve cemaatler Türkiye’mizi kıskaca almak ve diz çöktürmek için zorlu bir sürece sokmak istemektedirler. Bunun için de Ulu Önder Atatürk’ü ve Cumhuriyet değerlerini suçlayarak ve en önemlisi bilime her fırsatta saldırmaktan geri kalmamaktadır. Bu kişiler bazılarının dediği gibi Atatürk’ü anlamamış değiller. Tam aksine çok iyi anladıkları için batının teşviki ve desteği ile bu saldırılarını mütemadiyen sürdürmektedirler. Bu saldırı ve suçlamalar sonucu dini hassasiyeti yüksek olan muhafazakar halkımızın etkilenmemesi mümkün değildir. Aslında dindar ve milli olan Türk halkının bu sinsi yalan ve yanlış bilgilerle yönlendirilmesi çok tehlikeli bir ayrışmaya sürüklemektedir.

Bu sinsi kişiler batıya karşı savaşmış ve mağlup etmiş olan Atatürk’ü anladığına göre, dini ve milli hassasiyeti olan muhafazakar vatandaşlarımıza da Atatürk ve düşüncelerini tüm yönleri ile anlatmak gerekir. Bugün hangimiz Atatürk’ü, askerliğini, devlet adamlığını, liderliğini, politikacılığını, değişimciliğini ve halktan biri olarak her yönüyle tanıyoruz?

Atatürk tüm bu yönleri anlatılmalı, fakat bıktırılmadan ve putlaştırılmadan öğretilmelidir. Bunları yaparken her türlü istismardan kaçınılmalı, arşivlerden sağlanan gerçek veriler ortaya konulmalıdır. Çünkü bugüne kadar Türkiye’de üç grup Atatürk’ün şahsiyetini, fikirlerini ve icraatlarını istismar etmiş ve kendi menfaatleri adına normal vatandaşın Atatürk’ü doğru anlamasına engel olmuş ve sevgi yerine nefret duymalarına neden olmuştur.

Bu gruplardan birincisi olan batıcı kapitalistler; Atatürk’ün laiklik ilkesini yanlış algılayıp, cumhuriyetçiliğini, sanayileşme politikasını, kılık-kıyafet devrimini kullanarak her dönem iktidarlarda söz sahibi olmuş, kültür ve sanat dünyası ile medyayı da yönlendirmişlerdir.

Batı tarzı yaşamayı modern bir toplumun gereği olarak gördüklerinden Türk örf ve ananelerinden uzak durmuşlar, milli kültüre yabancılaşmışlardır. Dini ve ahlaki değerlere önem veren insanımızı dışlamışlar, saf Anadolu insanını taşralı diye tanımlayarak ötekileştirmişlerdir. Devlet bürokrasisine devlet eli ile oluşturulan burjuva sınıfından insanların gelmesine gayret göstermişler. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı gayr-i Müslim ve gayr-i Türk soylular ile her platformda işbirliğine giderek bu kesimi güçlendirmişlerdir.

İkinci grup olarak sayabileceğimiz devrimci sosyalistler; Atatürk’ün laiklik, halkçılık ve inkılapçılık ilkelerini istismar ederek Türklüğe ve İslamiyet’e karşı yıkıcı eylemlerde bulunmuşlardır. Hilafetin kaldırılması, tekke ve zaviyelerin kapatılması, harf devrimi, emperyalist devletlere karşı yapılan bağımsızlık savaşı gibi olguları kendi ideolojilerini ifade etmek için kullandılar. Kemalizm gibi mesnetsiz bir kavram oluşturarak, Atatürk’ü yüce dinimiz İslam’a karşıymış gibi gösterdiler. Müslüman Türk halkı ile daima kavga ettiler. Milli ve manevi değerlerimize karşı duyarsız ve saygısız bir tutum sergilediler. Halkların kardeşliği sloganı ile etnik bölücülüğü güçlendirdiler. Basın-yayın ve sanat alanlarında algı oluşumunda etkin oldular ve halkı öz değerlerinden uzaklaştırdılar. Sermayeye karşı sözde savaşıyoruz dediler, fakat sendika ve diğer örgütler aracılığı ile kapitalistleştiler.

Mutaassıp dinci gruplar diye adlandırabileceğimiz üçüncü kesimin saldırıları ise; Osmanlı Devleti’nin yıkılması, Padişah Vahdettin ve ailesinin yurt dışına çıkarılması, Cumhuriyetin ilanı, alfabenin değiştirilmesi, halifeliğin kaldırılması, laikliğin gelmesi, ezanın Türkçe okunması, tekke ve zaviyelerin kapatılması, kılık kıyafet devrimleri üzerine yoğunlaşmıştır. Atatürk’ü dinsiz, ayyaş ve deccal olarak göstermişler, körpe beyinleri bu söylemler ile doldurmuşlardır. Bu tür suçlamaları son günlerde yoğun şekilde görüyoruz.

Batı, İstanbul’un fethini dahi bugün gibi hatırlamakta ve hafızalarda canlı tutmakta iken daha 100 yıl önce yaşattığımız kurtuluş savaşı yenilgisini hiç hazmedememektedir ve her fırsatta Türklük düşmanlığı yapmakta ve kendilerine içimizdeki bu dinci ve cemaatlerden yandaş aramaktadır ve Türk Milleti’ne diz çöktürmek için medet ummaktadır. Menfaatleri gereği İngiliz ve Amerikan severliğiyle ünlü bu grup aldıkları talimatlar gereği çok sinsice çalışarak inancı saf, imanı tertemiz Anadolu insanını kandırarak hem ekonomik olarak gücüne güç katmakta, hem siyasette söz sahibi olup kadrolaşarak Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğini tehdit ederek görevini layıkıyla yerine getirmektedir.

Atatürk’e kendi menfaatleri doğrultusunda sahip çıkan kapitalistler ile kendi ideolojilerine dayanak olarak gösteren sosyalistlerin eylem ve söylemleri, dincilere güç verirken, dincilerin söylemleri de, sosyalist ve kapitalistlere güç vermekte böylelikle her üç istismarcı kesim de birbirlerini desteklemektedir.

Tüm bu yalan yanlış algı yönetimi sonucu gerçek olmayan, hayali, herkese göre farklı bir Atatürk ortaya çıkmaktadır. Türk insanı bu dayatmalar nedeniyle kendi öz evladını tanıyamamıştır. Bunlara göre Atatürk törenlerde kullanılacak bir konu olarak ele alınmış, onun büstleri dikilerek, On Kasım’larda selam durup, ağlayarak Atatürkçü olunacağı zannedilmiştir.

Mustafa Kemal Atatürk, hem baba hem de anne tarafından Türk’tür ve Müslüman’dır. Bu konuda elimizdeki bütün belgeler ve bilgiler hiçbir tereddüde yer bırakmayacak kadar açıktır. Hem ailesi, hem kendisi yüksek bir İslam ahlak ve faziletine, Türklük şuuru ve gururuna sahiptir. Atatürk, hayatı boyunca Türklük bilincini dile getirmiş, Türk tarihinde gelmiş geçmiş bütün Türk devlet adamları içinde Türklükle ilgili en güzel sözleri kendisi söylemiş; Türk yaratılmaktan, Türk milletinin bir ferdi olmaktan daima gurur duymuştur. Milli Eğitim yeni müfredatı, halk eğitim merkezleri yeni faaliyetleri ve STK’lar yeni programları ile dünyanın saygı ile andığı bu şahsiyeti tüm bu yönleri ile ele almalı ve kararan gönülleri umutlandırmalıdır.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

eg-al   -  Bağlantı 9 Şubat 2017, 12:35

Tebrik ederim sayın Koç.Basma kalıp Atatürk yazılarından çok daha güzel bir yazı yazmışsınız.Gençliğe tanıtılması ve benimsetilmesi gereken Atatürk,tüm ideoloji ve bağnaz düşüncelerden sıyrılmış,kendisini milletine adamış lider Atatürk’tür.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı