REKLAMI GEÇ

BATI AVRUPA MÜSLÜMANLARI

14 Eylül 2017 Perşembe

1960’lı yılların başlarında geçici olarak gittikleri Avrupa ülkelerinde yerleşik hale gelen Dış Türklere Batı Avrupa Türkleri dediğimiz gibi bu ülkelerde artık kalıcı oldukları kesin gözüyle bakılan ve yaşadıkları ülkelerin vatandaşı olmuş Müslümanları da artık “Batı Avrupa Müslümanları” olarak adlandırmak gerekir. Bu kavramdan hareketle Batı Avrupa Müslümanlarının yaşadıkları ülkelerin demokrasisine ve değerlerine uyum sağlamış “Integration” ve yasalarına bağlı ve içinde bulundukları toplum tarafından kabul görmüş açık veya kapalı cemaatler halinde yaşadıkları düşünülebilir. Ancak durum gerçekten öylemidir? Son 10 yılda IŞİD, Boko Haram, El Kaide gibi İslamcı Terör örgütlerinin vahşi katliamları ve FETÖ, Müslüman Kardeşler gibi darbeci ve sinsi Terör örgütlerinin kaçak ve hain mensuplarının Avrupa’daki lobi ve karalama faaliyetleri özünde barış anlamına gelen yüce dinimiz İslami bir dünya görüşü olarak zedelemiş, bir çok ülkede Müslümanlar ile birlikte yaşama arzusunun sorgulanmasına neden olmuştur. Görevleri problemler büyümeden önlem almak olan politikacılar, düşünce kuruluşları “Think Tank” ve STK’lar Batı Avrupa Müslümanlarının geleceği konusunda stratejiler geliştirmek üzere önemli araştırmalar yaptırmaktadır.

Son aylarda Alman ve Türk politikacıların karşılıklı salvoları nedeniyle iyice gerilen ilişkilerimizin yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız tarafından nasıl karşılandığı ve yaptırımların olası etkileri de bu araştırmaların konu başlıklarından. Araştırmalara göre özellikle Almanya ve Avusturya sessiz sedasız Türk vatandaşlarına karşı yaptırımların dozunu her gün daha da artırıyor. Avusturya hemen çifte vatandaşların tek bir vatandaşlığı tercih etmelerini aksi takdirde Avusturya vatandaşlığından çıkarılacağını bildirdi. İşsizlik parası ve sosyal yardım alanlar sıkı takibe alındı. Türkiye’de kendisine bir mezrada tapu değeri iki bin TL olan 50 m2 bir miras arsası düşen yaşlı bir vatandaşın dahi sosyal yardım ödeneğinin kesilmesi kararı verildi. Gurbetçilerin bavulları didik didik aranıyor ve bilinmeyen ne varsa çöpe atılıyor. Evde yüksek sesle konuşsanız bile kavga ediyorlar diyerek hemen polis geliyor ve çocuklar devlet koruması altına alınmakla tehdit ediliyor. Bu arada bizim referandum sonra başlatacağımızı söylediğimiz yaptırımların neler olacağı halen merak konusu.

Düşünülen en ağır yaptırım yaklaşık 60 yıldır Avrupa’da yaşayan Türkler arasından faydası olmayan hatta ekonomik açıdan yük olabilecek vasıfsız kişilerin öncelikli olarak geri gönderilmesi olabilir. Bunun alt yapısının hazırlanması için açık ve gizli gözlem ve araştırmalar çok profesyonel bir çok ülkeyi kapsayacak şekilde yapılmaya başlandı. Bu bağlamda Berlin merkezli Bertelsmann Vakfı Avusturya, İsviçre, İngiltere, Fransa ve Almanya’da yaşayan Müslümanların durumlarını, dil bilgisi, eğitim, istihdam ve sosyal ilişkiler açısından değerlendiren bir araştırma yaptırarak açıkladı.

Burada bir konuyu açıklamakta fayda var. Avrupa’da Müslüman denince Türkler akla gelir. Önceleri Türk Müslümanlığı davranış ve kılık kıyafeti ile iyi ahlakın kaynağı olarak görülürken, radikal İslamcılık ve Avrupa’da etkin olan Vahabilik ve Selefi Arap Müslümanlığının etkisi ile İslam son yıllarda terörizmle daha sık anılmaya başladı ve dış görünüm ve davranışlar da eşitlenince farklı ülkelerden gelseler de bu insanlar toplu olarak Müslüman toplumu “Muslim Gesellschaft” olarak genel bir kavram altında anılmaya başlanmıştır.

Berlin merkezli son Bertelsmann çalışmasına göre Almanya Müslümanlar’ı topluma en iyi uyum sağlamış durumda. Diğer Batı Avrupa ülkelerinde yaşayan Müslümanlar ise içinde bulundukları topluma ayak uydurmakta oldukça geri kalmış durumda.

Araştırma sonuçlarına göre bir zamanlar “misafir işçi” Gastarbeiter olarak gelen ancak Almanya’da kalan ikinci ve üçüncü kuşak nesiller, sanılandan çok daha iyi bir durumda topluma uyum sağlamış gözüküyor. Avrupa genelinde 2500 cami hizmet vermektedir. Bu camiler bulunduğu ülkenin yasalarına uygun olarak ve izin alınarak kurulmuştur ve dolayısıyla yaşadığı ülkenin bir kurumu haline gelmiştir. Birçok cami bulunduğu ülkenin kurumlarından maddi destek almaktadır.

Almanya’daki Müslümanlar istihdam piyasasında diğer ülkelerde yaşayan Müslümanlara göre çok daha başarılı bir uyum sağlamış durumda. Almanya’da yaşayan toplam 83 milyon nüfusun yüzde 5,7’sini oluşturan 4,7 milyon Müslümanın yüzde 60’ı tam gün, yüzde 20’sinin ise yarım gün (Ek iş) çalışmakta. Araştırmaya göre kendilerini ‘çok dindar’ olarak tanımlayan Müslümanlar istihdam piyasasına girişte zorluk çekiyorlar. Dini vecibelerini eksiksiz olarak yerine getirmek isteyen Müslümanlar iş hayatında zorlanıyor. Almanya’da işyerlerinde mescit bulunmaması ve namaz saatlerinde işe ara verilememesi gibi koşullar bun da etkili oluyor.

Araştırmaya göre İngiltere ve Avusturya’da İslam diğer dinler ile kurumsal açıdan eşit görülüyor ve özellikle İngiltere’de dini vecibeleri yerine getirmek bir tabu oluşturmuyor. Örneğin İngiliz Müslüman kadın polisler istediklerinde başörtüsü ile görev yapabiliyor. Almanya’da bazı Müslüman dini cemaatlerin yasal olarak tanınması ve bazı kamusal alanlardan dışlanmaması konusunda eksikler bulunuyor. Almanya’da yaşayan Müslümanların yüzde 40’ı kendini dindar olarak görüyor.

Müslümanlar dil öğrenme konusunda oldukça asimile olmuş durumda. İngiltere ve Fransa’daki Müslümanlar genelde sömürge ülkelerinden geldikleri için İngilizce ve Fransızcayı konuşabiliyor. Almanya’da doğan Müslüman çocuklarının yüzde 73’ü ilk dil olarak evde Almanca konuşuyor ancak okullardaki başarı oranları artmasına rağmen halen oldukça düşük.

Uyum sürecinde başarısız noktalardan biri 17 yaşından önce okulu terk edenlerin sayısı. Bu oran Almanya’da yüzde 36’yken Fransa’da yaşayan Müslüman çocukların yüzde 11’i 17 yaşına girmeden önce okulu terk ediyor. Bu durum Almanya’daki eğitim sistemin Fransa’ya kıyasla daha ağır olmasından kaynaklanıyor olabilir. Bu bağlamda eğitim Müslümanlar arasında önemli bir sorun denilebilir.
Sosyal ilişkiler ve iletişim konusunda ise olumlu bir durum söz konusu. Almanya’daki Müslümanların yüzde 78’i boş zamanlarında sık bir şekilde Müslüman olmayanlarla da ilişkiler kuruyor. Müslümanların yüzde 96’sı kendilerini Almanya’nın değerlerine ve yasalarına bağlı olarak ifade ediyor ancak Müslümanlara yönelik önyargılar oldukça yüksek.

Almanlar arasında Müslümanları komşu olarak istemeyenlerin oranı yüzde 20. Aynı şekilde Almanlar, çocuklarının bir Müslüman’la evlenmesini de istemiyor.
Önyargıların artmasında radikal İslamcı terör eylemlerinin çok etkili olduğunu belirten uzmanlar, bu korkuların sosyal ilişkilerin güçlendirilmesi ile aşılabileceğini düşünüyor.

Müslümanların Avrupa ülkelerindeki uyumunun başarılı olabilmesi için, başta eğitim sistemi olmak üzere yaşamın her alanında eşit katılım şansının sağlanması ve İslam’ın diğer dinlerle kurumsal olarak eş tutulması da gerekli görülüyor.

Müslümanların içinde yaşadıkları topluma daha iyi uyum sağlayabilmesi için çocuk yaştan başlayarak iyi eğitim almak için gayret etmeleri ve her konuda ana vatanları tarafından sahip çıkılması gerekiyor.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı