REKLAMI GEÇ

II. Abdülhamit

23 Şubat 2017 Perşembe

Tahta çıkar çıkmaz ilk anayasamız olan Kanun-i esasiyi ilan ederek, çöküş sürecine giren Osmanlı Devleti‘ni demokratik açılımlarla kurtarabileceğini düşünerek farklı politikalar uygulayan II. Abdülhamit, Batı ülkelerine karşı modern, Doğu ülkelerine karşı İslamcı, Türk vatandaşlarına karşı nispeten baskıcı bir yönetim sergilemiştir. 31 Ağustos 1876 – 27 Nisan 1909 tarihleri arasında 33 yıl saltanat süren II. Abdülhamit döneminde uygulanan yanlış politikalar sonucu, Osmanlı Devletinin yutulabilecek hazır lokma haline geldiği kanaatine varan emperyalist batı devletleri, imparatorluğu parçalamak üzere 1. Dünya savaşını çıkartma bahaneleri aramaya başlamışlar ve akabinde tahttan indikten 3 yıl sonra ve kendisi daha hayatta iken Osmanlı’nın sonunu getiren büyük savaş başlamış ve ölüm tarihi olan 10 Şubat 1918’e kadar 1. Dünya Savaşı’nı görmüştür.

Her şehzade gibi çok iyi bir eğitim alarak dini ilimleri ve Fransızcayı öğrenerek padişahlığa hazırlanan II. Abdülhamit, ilmi siyaseti öğrendiği amcası Abdülaziz Han ile Mısır ve Avrupa’ya yapılan resmi ziyaretlere katıldı. Abdülaziz Han bir darbe ile tahttan indirilince yerine geçen V. Murat’ın psikolojisi bozulunca, yürütmeye fazla karışmama ve temsil ağırlıklı bir padişah olma sözü ve meclis-i Mebusan’ın (millet meclisi) çıkaracağı kanunlara göre hareket etmesi şartıyla, 34. padişahımız ve 113. İslam halifesi olarak ilan edildi.

Tahta çıktığı dönemde Osmanlı Devleti tam bir sosyal, kültürel ve ekonomik kriz yaşıyordu. Ortadoğu ülkeleri sömürgeciler tarafından paylaşılıyor, Avrupa’da milletler ulus devletlerini kurmak üzere Avusturya-Macaristan imparatorluğunun parçalanması için kışkırtılıyordu. Karadağ ve Sırbistan savaşını kaybedince ilk toprak kayıplarının yaşanması üzerine, Bosna-Hersek ve Girit’te ayaklanmalar çıktı ve demokratik açılım politikası sonucu Girit’e özerklik verildi. Bu arada sadrazam Mithat Paşa ve arkadaşlarının öncülüğünde 23 Aralık 1876’da Birinci Meşrutiyet ilan edildi ve açılım politikaları gereği azınlık ve gayrimüslim ağırlıklı Meclis-i Mebusan çalışmaya başladı. Aynı dönemde 93 harbi diye tarihe geçen savaşta, Osmanlı Devleti için tam bir felaket yaşayarak Rusya’ya yenildi. Ruslar İstanbul’da Çatalca önlerine kadar geldi. Bir milyondan fazla Türk, Bulgaristan bölgesinden İstanbul’a göç etti. Sultan Abdülhamit barış görüşmeleri sonunda hızlı karar veremeyeceği ve kendisine engel olduğu gerekçesiyle Meclis-i Mebusan’ı kapattı (13 Şubat 1878) ve tek adam olarak devlet idaresine el koydu. Meclis-i Mebusan üyelerinden bir kısım Paşa ve vekilleri idam ettirdi veya sürgüne gönderdi. Ayastefanos antlaşması ile Osmanlı Devleti Makedonya, Batı Trakya, Kırklareli, Kars, Ardahan ve Batum’u kaybetti. İngiltere ile anlaşan Abdülhamit Han, Kıbrıs’ı İngilizlere verdiği için yeniden toplanan Berlin Konferansı’nda kaybedilen toprakların bir kısmına sahip olmak istediyse de sonuç hüsran oldu.

Abdülhamid Han büyük toprak kayıplarını önleyemiyor, önemli meselelere çözüm bulamıyordu. Vatandaşa baskıyı en kolay çözüm olarak uygulamaya başladı. Osmanlı Devleti bundan sonra şark kurnazlığı diyebileceğimiz bir siyaset, adaletsizlikler ve baskıcı bir iktidar gücüyle yönetildi. Dönemin IMF’si diyebileceğimiz Düyun-u Umumiye idaresiyle ülkenin geleceği ipotek altına alındı. Bunun yanında Avrupa’da yaygınlaşan hareketlilik ülkeyi de etkilediği için imtiyaz haklarını yabancılara vererek yap-işlet gibi bir sistemle demiryolu ve imar faaliyetleri ile eğitim ve öğretim çalışmaları yapıldı. Yabancılar bu sayede latin alfabesi ve yabancı dilde eğitim verilen birçok okul ve kolej açtılar. Dönemindeki imar faaliyetleri olarak, giderlerini bizzat kendi cebinden harcadığı iddia edilen cami, mescit, mektep, medrese, hastane, çeşme, köprü vs. toplam 1552 eser yaptırdığı söylenmektedir. Döneminde ülkenin dört bir yanı demiryolu ile ulaşılır hale geldi. Yunanlılar Girit’te isyan çıkarıp, Türklere toplu katliamlar yapmaya başlayınca, Yunanistan’a harp ilan edildi fakat sonunda Avrupalı devletlerin desteğini alan Yunanistan’a yeni tavizler verilerek, barış yapılmak zorunda kalındı.

Dile kolay 33 yıl ülkeyi yöneten ve saltanatını sürdürmek için etrafındakilere ulufe ve makamlar dağıtan, Namık Kemal gibi hürriyet isteyenlere karşı sürgün, hapis ve baskı uygulayan ve yaptığı reformlardan görüldüğü kadarıyla bir türlü kalıcı, köklü ve ilkeli bir siyasetle Osmanlıyı çöküşten kurtaramayan ve büyük savaşa sürükleyen Sultan Abdülhamit Han’ın taraftarları da düşmanları da olacaktır. Bir taraf onu yüceltip Ulu Hakan derken, diğer tarafın ülke sevdasıyla gerçekleri ifade etmeye çalışması normal karşılanabilir. Bunlar yapılırken tek amaçları Osmanlı Devleti’ni parçalamak olan sömürgeci emperyalist devletlerin kuklası olan İngiliz muhipleri ve cemaatler, Abdülhamit Han’ı Kızıl Sultan ilan ederek iftira ve kötüleme kampanyaları ile birlikte kaos yaratmak ve çöküşü hızlandırmak için terör eylemleri ve suikastlar düzenledi.

Bu arada ülkenin gidişatından rahatsız olan birlik ve gelişmeci İttihat ve Terakki üyelerinin talebiyle Abdülhamit Han 23 Temmuz 1908’de İkinci Meşrutiyeti ilan etti. 31 Mart Vakası sebebiyle İttihat ve Terakki ileri gelenleri Abdülhamid Han’ı tahttan indirerek Selanik’e gönderdi (27 Nisan 1909). 10 Şubat 1918’e kadar yaşayan ve Osmanlı için büyük felaket olan 1. Dünya savaşının ve kendisinin son günlerini 16 eşiyle beraber son günlerini Beylerbeyi Sarayı’nda geçirerek vefat eden Abdülhamid Han’ın mezarı Çemberlitaş’ta dedesi Sultan II. Mahmut’un türbesinde bulunmaktadır. Osmanlı’nın son günlerinde çalkantılı ve son derece sıkıntılı bir dönemde iyisiyle kötüsüyle uzun süren bir denge yönetimi uygulayarak güçlü bir lider olarak tarihe geçen II. Abdülhamit Han, her fani gibi hesabını kendisi verecek. Bize düşen, Türklüğün bekası ve yücelmesi için tarihteki hatalardan ders almak üzere Türklüğe hizmet eden her Türk büyüğünü gerçek verilerden hareketle saygıda kusur etmeden hayırla anmaktır.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı