REKLAMI GEÇ

REFAH SEVİYEMİZ

5 Nisan 2018 Perşembe

Türkiye 2017 yılında % 7.4 büyüdü. Bu tabii ki çok sevindirici bir gelişme. TÜİK ve ekonomi yetkilileri bunu açıkladığına göre, doğrudur. Türkiye’nin potansiyeli bunu başarabilecek bir durumdadır. Ancak insanlar biz bu büyümeyi hissetmiyoruz, bize herhangi bir pay düşmedi diyorlar. Bunun sebebi ne olabilir? Büyüme rakamları belirli hesaplamalar sonunda hesap edilir. Bu hesaplamalarda yükselen döviz kuru, bir türlü düşürülemeyen işsizlik, artan enflasyon, her gün gelen zamlar sonucu hızla hissedilen pahalılık, yüksek faizler insanların gelirlerinin ve bütçelerinin bırakın büyümesini, alım güçlerinin azalmasına ve günden güne fakirleşmesine neden olmaktadır. Fakirleşmenin sonu ise sefalettir.

Ülkelerin sefalet durumu belirli değerlere bakılarak hesap edilebiliyor. Endeks düşük olursa insanlar büyümeden pay alsalar da almasalar da kendilerini mutlu hissediyor. Endeks yüksek ise kalkınmadan nasiplerine pek bir şey düşmüyor ve anlayamıyorlar.

Bloomberg her yıl Les Miserables endeksi adı altında Türkiye’nin sefalet durumunu hesap ediyor. 2015 yılında 9. sırada olan Türkiye, 2016’da 7. sıradayken hızla tırmanarak 2017 sefalet endeksinde 5’inci sıraya geldi.

Bloomberg sefalet endeksine göre dünyanın en sefil ülkesi olarak bu yıl da yine Venezuela’yı görüyoruz. İkinci sırada Güney Afrika, üçüncü sırada Arjantin, dördüncü sırada ise Mısır bulunuyor. Beşinciliği Türkiye komşu Yunanistan ile paylaşıyor. Arkamızdan Ukrayna, İspanya, Brezilya, Suudi Arabistan takip ediyor.

Ekonomideki belirsizlik, iniş çıkışlar ve durgunluk, istihdam seferberliği ve teşviklere rağmen işsizlik oranını artırmış ve fiyatları sürekli olarak yukarıya itmiştir.

Sefaletin azalması ve karşılığında refahın artması için istihdamın güvenceli ve sosyal haklar ile donatılması üretime dayalı ekonomide bilgiyi işleyen katma değerli bir endüstri anlayışına geçmek gerekiyor. İstihdam bu doğrultuda artmadığı sürece sefalette liderliğe yükselmek kaçınılmaz hale gelecektir.

Bunun için refahın kaynağını doğru kavramak ve Türk gençlerinin potansiyelini bir an önce harekete geçirmek lazımdır.

İnsanlar yüz yıllardan beri refahın kaynağı nedir sorusuna cevap aramışlar. İlk önceleri insanlar refahın kaynağının Allah’ tan gelen bir şey olduğuna inanmışlar ve etraflarında Allah’ın bolca bahşettiği toprağı refahın kaynağı olarak görmüşler. Bunun için ne kadar çok toprak edinirlerse, o kadar çok refah elde edeceklerini düşünmüşler ve mümkün olduğu kadar çok toprak sahibi olmak üzere savaşlar yapıp yeni topraklar edinmişler. Fakat zamanla refahın kaynağının toprak olmadığını anlamışlar. Çünkü toprağı işlemek gerekiyordu. Ve toprağı ancak insanlar işleyebilirdi.

Bunun üzerine refahın kaynağının insan olduğunu düşünmeye başlayan insanlar ne kadar çok insana sahip olur ve çalıştırırsa o kadar çok refaha ulaşacağını düşünmüş ve insanları köleleştirip gemilere doldurup memleketlerine götürmüşler.

Daha sonra Karl Marx insan gücünün sömürülmesinin refahın kaynağı olmadığını, refahı yükselten asıl faktörün kutsal emek gücü olduğunu söylemiş ve teorisini bunun üzerine kurmuştur. Marx’ın teorisi çelişkilerle dolu olduğu için bu düşünce yetersiz kalmış ve 20. yüz yılda sermaye refahın kaynağı olarak görülmeye başlamıştır. Bu görüş de sonuç vermeyince yeni arayışlar devam etmiştir.

21. yüz yılda artık refahın kaynağını biliyoruz. Aslında bu bizim hepimizin bildiği bir şeymiş. Bildik ama unuttuğumuz bir şey;

Refahın kaynağı; “Bilgi”dir.

Bilgiyi alışılagelmiş ve bildik bir iş, işlem ve ürüne uyguladığımızda, biz buna “yenilikçilik” diyoruz. Bu yenilikçilik sayesinde verimlilik artıyor ve refah yükseliyor.

Bilgiyi yeni ve tamamen farklı bir iş ve ürüne uyguladığımızda da buna “girişimcilik” diyoruz. Girişimcilik sayesinde insanların gelir düzeyi, yaşam kalitesi ve refah düzeyi artıyor.

Peki, girişimcilik için ne gerekli?
Yeni iş fikirleri!

Ancak yeni iş fikirlerini başarıya götürecek olan iş projelerinin rekabet edebilecek şekilde tasarlanması gerekiyor. Dünyadaki rekabete dayanıklı işlerde eskiden olduğu gibi yalnız ucuz fiyat, kaliteli ürün ve her yerde bulunabilirlik yeterli gelmemektedir. Rekabette başarıyı yakalamak için yeni fırsatları görmek, teknoloji, bilgi yönetimi, sürekli gelişim, yenilikçilik, sürekli farklı ürünler sunmak, nitelikli insan kaynakları, yetişmiş eğitimli insan, değer yaratma, süreklilik, sürdürülebilirlik, öz değerleri vurgulamak ve tutarlılık gibi unsurları iyi şekilde ele almak ve profesyonelce yönetmek gerekiyor.

Bu becerilerle donatılacak genç Türk girişimcileri, Türkiye’nin bir an önce kısır tartışmalardan kurtularak önlerinin açılmasını, endüstri 4.0 çağının gereklerini sunacak bir sanayi politikasının başlatılmasını arzuluyor.

Not: İş Fikirleri için Girişimcilik Projelerinin yer aldığı “1001 Karlı İş Fikri” kitabımız güncellenmiştir.

Kitap, https://heryerdekitap.com/magaza/girisimcilik-projeleri-icin-1001-karli-is-fikri/ ve http://www.hepsikitap.com/Girisimcilik-Projeleri-Icin-1001-Karli-Is-Fikri-Mustafa-Koc,PR-13577.html sayfalarından temin edilebiliyor.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı