REKLAMI GEÇ

YENİ BİRLİĞİMİZ ŞANGAY

17 Kasım 2016 Perşembe

Son günlerde AB ile ilişkilerimiz git gide gerginleşirken, batı dünyası 15 Temmuz darbe girişiminin nedenleri arasında daha belirgin bir şekilde Türkiye’de yıllardır süre gelen antidemokratik uygulamaların da olabileceğini varsaymaktadır. Darbe girişimi sonrası ilan edilen ve kararlılıkla sürdürülen OHAL nedeniyle batının Türk demokrasisine iyi not vermeyeceğini düşünen bazı stratejistler Türkiye’nin yönünü doğuya çevirmesi gerektiğini dile getirmeye başladılar. Bu bağlamda Türkiye’ye Şanghay İşbirliği Örgütü içerisinde daha aktif yer alması önerilmektedir. Tabii ki burada yağmurdan kaçarken doluya yakalanma durumuna dikkat edilmelidir.

Çünkü bu örgüt üyesi ülkeler ile gerekli kapsayıcı kurumlar oluşturulmadan gerçekleştirilecek ilişkiler sonucunda yıllardır ve özellikle son 15 yıldır ABD ve AB ülkeleri örnek alınarak “ileri demokrasi” hedefleyen Türkiye demokraside ikinci lige düşebilir. Gene AB’yi Türkiye’nin İslam kimliği nedeniyle çifte standart uygulamakla itham ederken yeni birliğimizdeki toplamda 3 milyarı aşan nüfuslarıyla en güçlü ve önemli ülke olan Çin, Hindistan ve Rusya’nın Müslüman olmadığı ve Müslümanlara yaklaşımlarını doğru algılamak gerekir. Yani birilerine kızarak, bunca birlik tecrübemizden sonra gerekli bilimsel simülasyonlar ve projeksiyonlar yapılmadan alel acele alınacak bir karar Türkiye’yi tempo düşürmeye ve hatta jeopolitik ve jeostratejik konumundan dolayı yeni maceralara sürükleyebilir.

Bakalım yöneldiğimiz bu yeni birliğin yapısı nasıl ve bizleri neler bekliyor. Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan tarafından 1996’da Şanghay Beşlisi olarak kurulan örgüte daha sonra 2001 yılında Özbekistan’da 6. ülke olarak katıldı. Şimdi Hindistan ve Pakistan’ın katılımlarıyla üye ülke sayısı 8’e çıktı. Birliğe ileride katılmaya hazırlık aşamasındaki gözlemci ülke olarak İran, Moğolistan, Afganistan katılıyor. Bu üç ülke ile birlikte halen gözlemci olan Türkiye’nin de katılımı ile üye ülke sayısı yakında 12’ye ulaşabilir. Birlik Türkmenistan, Azerbaycan, Belarus, Bengaldeş ve Sri Lanka ile iletişim halindedir ve bu ülkeler de örgüte davet edilebilir. Görüldüğü üzere nüfus sayısı, toprak büyüklüğü ve ekonomik güç olarak son derece önemli bir yapı olan birlik ülkeleri maalesef kalkınmasını tamamlayamamış, kapsayıcı kurumları gelişmemiş ve demokrasisi bizim alışageldiğimiz batı demokrasi anlayışı ve kriterleri ile uyuşmuyor. Freedom House 2016 araştırma raporuna göre Şanghay ülkelerinin insan hakları ve demokratik özgürlükler açısından aldıkları puanlar oldukça düşük ve düşündürücü. Bu karneye göre Şanghay ülkelerinde özgürlük ve insan haklarına saygı gibi değerler yok seviyesindedir ve yolsuzluk vardır. Türkiye’nin bu ülkeler ile ilişkilerine baktığımızda ve bu ülkelerin sistemlerini değerlendirdiğimizde çoğunda adı başkanlık veya cumhuriyet de olsa baskıcı yönetimler hakimdir.

Birlik içerisindeki ve dünyadaki en büyük insan sayısına sahip olan Çin’i öncelikle ele alalım. Çin’in en büyük uluslararası hava alanından dahi giriş yapsanız bile hemen tüm yüzlerde bir tedirginlik gözlemlersiniz. Polis ve gümrük kontrolü oldukça uzun sürer ve güçlükle dışarı çıktığınızda tek isteğiniz bir taksici tarafından maddi olarak çarpılmadan otelinize varmaktır. O kalabalıkta her an olumsuz bir durumun sizi bulacağını ve hakkınızı alamayacağınızı yani özgür olmadığınızı hissedersiniz. Kurumları incelediğinizde siyasi anlamda bir demokrasinin olmadığını görürsünüz. Çünkü genel demokratik milletvekili veya belediye başkanı seçimleri yoktur. Politika ile uğraşanlar tek parti olan Çin Komünist Partisi (ÇKP) üyesi olmak zorundadır. Meclis diyebileceğimiz Ulusal Halk Kongresi üyeleri ÇKP tarafından seçilen delegelerden oluşmaktadır. Devlet yönetiminin en yetkili organı olan Politbüro ÇKP Merkez Komitesi üyelerinden oluşan daimi komitedir. Bunlardan en kıdemlisi devlet başkanı olur ve genelde ölünceye kadar veya altındaki hırslı bir komite üyesi tarafından entrikalar ile makamından indirilip hapse atılıncaya kadar koltuğunda kalır.

Komşumuz Rusya’da Putin son seçimlerde % 63.6 oy alarak yeniden ve 3. kez devlet başkanı seçilmiştir. Putin, 1999-2000 yıllarında Başbakan, 2000-2008 yılları arasında Başkan, 2008-2012 yılları arasında tekrar Başbakan olarak görev yapmıştır. 7 Mayıs 2012 yılından bu yana 3. kez başkandır. 2008-2012 yılları arasında anayasa gereği üçüncü defa başkan seçilemeyeceği için, yerine başbakan Medvedev’i seçtirmiş, akabinde 2012 yılındaki seçimlerde yeniden başkanlık koltuğuna oturmuştur. 17 yıldan beri dönüşümlü olarak Rusya’yı yöneten bu güçlü ikiliden başka da ülkeyi yönetebilecek birileri görünürde yoktur. Çünkü demokrasinin gereği ortaya çıkan muhalif adaylar esrarengiz bir şekilde kaza kurbanı oluyor veyahutta çeşitli suçlamalarla hapsi boylayabiliyor. Rusya’ya gittiğinizde gözlemlediğiniz baskıyı ve Rusya’dan gelenlerin Türkiye’deki çılgın davranışlarını demokrasi değerlendirmesinde bir ölçü olarak ele alabiliriz.

Önemli Türk Cumhuriyetlerinden birisi olan Kazakistan’da 2015 yılında yapılan son seçimlerde iki rakiple yarışan Nazarbayev % 98,2 oy alarak tekrar başkan seçildi. 24 Nisan 1990 yılında Kazakistan’ın ilk Cumhurbaşkanı olarak seçilen Nazarbayev 26 yıldır devlet başkanı.

Kırgızistan, 1991’de ilk cumhurbaşkanını seçti. Ancak son 20 yılda halk ayaklanmaları sonucunda başkanlarını sık sık değiştirdi. Yolsuzluk gerekçesiyle 2005’te Akayev’i deviren Kırgızlar, aynı suçlamayla Devlet Başkanı Bakiyev’i de kanlı isyanla koltuğundan etti. Kırgızistan bu olaydan sonra çok partili sisteme geçerek, Jogorku Keneş’te (Meclis) muhalefetin temsil edildiği tek bölge ülkesidir. Fakat insan hakları ve demokratik özgürlükler açısından yetersiz bir demokrasiye sahiptir.

Tacikistan’da 1992 yılından beri Komünist Partisi başkanı İmamali Rahman iktidar oldu. 2005 yılında yapılan seçimlerde Demokratik Halk Partisi ile İmamali Rahman iktidarını sürdürdü. Görüldüğü gibi her seçimde % 97 oy alan İmamali Rahman 1992 yılından beri devlet başkanıdır. İnsan hakları ihlalleri, 18 yaşından küçüklere camiye giriş yasağı ve yolsuzluk olayları ile anılan ülkede suç oranındaki artış, ekonomik bozulmalar, Afganistan’dan Avrupa’ya yönelen uyuşturucu ticaretinde transit geçiş noktasında olması gibi etkenler ülke demokrasisini zayıflatmaktadır.

2001 yılında birliğe ilk üye olan Özbekistan’da ise muhalif güçleri sürekli ‘terörist’ olarak tanımlayan ve tescilli bir islam düşmanı olan İslam Kerimov, 1990’dan beri, yani 26 yıldır Devlet Başkanı makamında otururken 2 Eylül 2016 tarihinde ölmesi ile başkanını değiştirebilme imkanına kavuştu. Ancak İslam Kerimov’dan sonra liderlik koltuğuna kızlarından Lola mı yoksa Gülnare Kerimov’mu geçecek tartışması başladı. Sonucu herkes merak ediyor. Yalnız asıl merak edilmesi gereken konu bölgedeki tüm ülkelerde yaygın olan okul çocukların ders yerine pamuk tarlalarında zorunlu çalışmalarının yakın gelecekte sona erip ermeyeceğidir.

Sonuç olarak demokrasi hak ve adalet demektir ve günümüzde en geçerli yönetim biçimidir. Demokrasi ekonomik, sosyal, kültürel, dini, sportif, sanatsal, bilimsel velhasıl topyekün ve eşit kalkınmanın en önemli şartıdır. Dünya siyasetinde emperyalist ülkeler demokrasiyi kendi çıkarları için kullansa da demokrasi herkes için vazgeçilmezdir. Bu nedenle yerimizi ve yönümüzü iyi bilelim. Çözüm önerimiz başkalarının kurduğu ve vizyonu bize uymayan örgütlerde değil, bugüne kadar AB serüvenimizden elde ettiğimiz tecrübeler ışığında kendimizin Türk Ticaret Birliğini kurmaktadır.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı