IŞIK
8 Haziran 2009 Pazartesi
Gözüm Osman
Işığı gördüm…
Ama sen kalkmış ‘söndür’ diyorsun…
Teessüf ederim…
**
Diyorsun ki kuşlar sustu…
Davarlar küstü…
Çoban pür dikkat…
Sanki tıp oynamakta
Beşeriyet, tüm bu mahlûkat…
Ama sen ‘söndür’ diyorsun…
Kızıyorum çok…
**
Bak koyunlar da kaçmış damdan,
Üstelik saymamışlar eşeği adamdan,
O da öfkesinden kendini arpaya vermiş.. Vurmuş topalların ambara… Dağıtmış doya doya… Alemde yakalamış İbrahim dayı eşeği…
Kızılcık değneğiyle dürtmüş arkasından…
Değnek b..k olmuş…
**
Gözüm Osman
İnsanları ışıktan nefret ettirme,
Işık ile aramıza fesat salma
Bilirsin ne gelirse gece gelir adamın başına…
Şerrin sesi pek de gür çıkar karanlıkta
**
Yiğidim Osman,
Senin neşriyat dördüncü alemde artık
Hızına yetişmenin olanağı kalmamıştır.
Sanırsam kimse Mel’in fikrini de almamıştır…
Oysa 3 milyon yıl öteden geldiydi mirim
Divanında dert anlatmadık, eşiğine yüz sürmedik ki daha
Dört nala geri döndüydü semâha
Artık ne verdilerse arzda eline
Ne suret kaldı, ne ses verdi sesimize
Ara sıra sana mail atıyorsa selam et
Pek bir özledik kocaman patlak gözlerini…
Akranlarını da alsın gelsin bir gün…
Bir hal danışalım ne olacak bu memleketin hali
Yoksa korkudan ışıkları söndüremez ahali
Mirim Osman,
Bol ışıklı günler…
Işığı gör mirim… Çıkış ondadır.