RAKİP

Cumhuriyet Halk Partisi’nde seçimlerden önce başlayan ve şu sıralar artarak devam eden bir söylenti var…

Bu söylentiye göre İl Başkanı Ali Kavak, genel merkez tarafından görevden alınacak.

Bu konuyu il başkanına sormak abes olmaktan öte bir durum olurdu doğrusu. Adı üzerinde konu bir ‘söylenti’ olduğu için kaynağına ulaşmak da imkansız olacaktı…

Bu tür durumlarda söylenti unutulana yada gerçekleşene kadar bir muhatap bulmak zordur. O bakımdan böyle bir bilgiyi kiminle değerlendireceğim konusunda bir boşluk içindeydim.

Aklıma il kongresinde Ali Kavak’ın rakibi olan Nevzat Deniz geldi. En azından söyleyeceklerini merak ediyordum, aradım…

Görünen o ki söylenti onun kulağına da gitmiş… Ama herkesten farklı olarak çok önemli düşünceleri vardı, paylaştı.

Bu mutlaka paylaşılması gereken bir bilgidir. Aktarayım…

**

Konuyu açar açmaz, isyan eden bir ses tonuyla biraz da sesini yükselterek, öfkesini saklama gereği bile görmeden; “Eğer Ali Kavak’ı görevden alırlarsa onun için ilk mücadele eden ben olurum” diyerek başladı.

Doğrusu çok şaşırmıştım…

Kavak ve Deniz’in siyasette, ona bakışta, anlayışta çok az ortak noktaları vardır. Birbirinden tamamen farklı iki kişi…

Kaldı ki birbirilerine rakiptiler…

Şaka yaptığını düşündüm.

Zaman zaman bunu yapardı…

**

Eğer o gün keyfi yerindeyse…

Sarayköy, Buldan, Babadağ… dolaştırır dururdu.

Arada tanımadığım iki isimden bahseder, ‘biliyorsun ya’ der, işi benim açımdan daha da karmaşıklaştırırdı.

Memleketin batı tarafındaki çelebiliğim sona erdiğinde, diğer yönlere doğru da seyirtir, sohbet sonunda bir sarhoşla aynı dikkat düzeyine gerilerdim…

Elbette bilgiye ulaşmada ısrarcıysam ofisine kadar gitmekten başka bir çarem kalmazdı. Zaten tüm bu varyasyonlar karşılıklı bir kahve içmek içindi o kadar…

Merkeze geri döndüğümde, ‘neden gelip-gitmediğime’ ilişkin bir süre sohbet ederdik…

**

Doğrusu yüz yüze görüşmeyeli o kadar uzun bir süre oldu ki, ilk aklıma gelen ihtimal bu oldu…

Hiç de kendimi dağıtacak bir konumda değildim. Ama yine aynı şeyleri yaşıyoruz diye de endişelenmedim değil…

‘Anlamadım’ dedim. Bu koşullarda Ali Kavak’ı mı savunacaksın?

‘Gayet tabii’ dedi…

**

Bu iki siyaset adamını aynı fotoğraf karesinde düşünemediğimi hissettiğinden devam etti:

“Mesele Ali Kavak meselesi değildir. Bu bir ilke meselesidir. Yoksa başkan Ahmetmiş, Mehmetmiş fark etmez. Ali Kavak’ın kongre sürecinde ilkesiz davranışlar sergilediğini, hatta bu sayede seçildiğini biliyorum. Ama bu ayrı bir konu. İl başkanı göreve kongreyle geldi. Onu görevden alma yetkisi sadece genel kurulun olmalı. Yani seçimle gelen seçimle gitmeli”…

Bu filmi görmüştüm…

O, il sekreterliğinden ayrıldıktan sonraki ilk kongrede ‘Çarşaf liste’ tavrını koymuştu.

Blok liste ile gidilen seçimlerin biraz zorlama olacağının farkında olarak herkesin aday olabilmesi adına seçimin çarşaf liste ile yapılmasını talep etmişti.

Bununla yetinmeyip bir de kongre salonunun önüne stand kurmuş mücadelesine devam etmişti.

Ama son kongrede adaylardan biri de oydu. Hazırladığı liste blok olarak çok güçlüydü ve seçimi kazanmasına kesin gözle bakılıyordu.

Ne varki o kongrede, bir öncekinden farklı olarak çarşaf liste isteyenlerin sayısı bir hayli fazlaydı.

Bir bakıma birkaç yıl önce onun karşısında olanlar, şimdi onun istediği siyaset düzeyini istiyorlardı. Bu çok ucuz bir manevraydı. Hani onun deyimiyle ‘ilke’ mücadelesi değildi. Bu seçim kazanma mücadelesiydi ama yanlış temeller üzerine oturtulmuş olsa da doğru bir talep vardı.

Çarşafa karşı çıkmadı, seçimi kaybetti…

Ama duruşundan bir şey kaybetmedi…

**

İşte bu CHP’nin hastalığıdır. Ben işlerin sorunsuz gittiği uzun bir sürece şahit değilim. Mutlaka dedikodular, senaryolar üretilmiştir.

Bugünkü koşullar da aynıdır.

Ama rakibinizin bile hiç tereddüt etmeden sizi savunuyor olması, bazı şeylerin ağır aksak da olsa değiştiğinin göstergesidir.

Siyasetin bunun gibi dik ve onurlu duruşlara ihtiyacı var. Kaybedilmiş güveni geri kazanabilmesi için olmazsa olmaz…

CHP’nin ise daha da ihtiyacı var.