01 KASIM SEÇİMLERİNE GİDERKEN

Önümüzdeki seçimlere iki hafta gibi kısa bir süre kaldı. Bakalım bu 15 günü sağ salim nasıl geçireceğiz? Erken mi, yeniden mi, hemen mi ne olduğu pek anlaşılmayan bu seçimi de sağ salim geçirebilirsek, “ne mutlu bize” diyecek kadar olduk. Bilmem yanılıyor muyum? Yoksa bana mı öyle geliyor bilemiyorum. Yalnız bizde değil, belki de dünyada benzeri olmayan bir seçimi gerçekleştireceğiz. İnşallah seçimin başına bir iş gelmez de, kazasız belasız bu badireyi de atlatabiliriz. Daha 5 ay bile geçmeden yapılacak olan bu seçimi anlamakta güçlük çekiyoruz. Bakalım ne veya neler değişecek. Siyasî partiler açısından pek bir şey değişeceğe benzemiyor. Türk halkı 13 yıllık tek başına iktidardan rahatsız olmaya başlamıştır. Seçimin Ülkemiz açısından hayırlara vesile olur inşallah deyip, işi yine yüce Allah’a havale ediyoruz.

12 Eylül 1980’den önceki anarşik dönemde sıkılıp bunalmıştık. Ticaret Odası yönetimi olarak, üzüntü ve endişelerimizi arz edelim diye dönemin valisine gittik. Denizli’deki terör olaylarından duyduğumuz sıkıntı ve endişelerimizi uzun uzadıya biz anlattık, sayın vali de dinlemişti. Dinledi dinlemesine de, sonuçta bize iki kelimeyle “düzelir inşallah” diyerek görüşmeyi sonlandırıvermişti. 35 Yıl sonra dönüp geldiğimiz noktada duruma bakılırsa, bu seçim arifesinde yaşananlar, o günkü sıkıntılı günlerden daha beter hale gelmiştir. Endişeyle bekliyoruz ve bunu da “sağ salim geçiririz inşallah” diyerek avunuyoruz.

Suriye’de gelişen ve ülkemiz için tehlike arz eden olaylar, endişe ve sıkıntımızı bir kat daha artırmaktadır. Suriye’de çöreklenmiş terörist guruplar, her an bize bulaşmaya hazır haldedir. Yıllardır yazıp söyledik durduk. Bulaşmayalım dedikçe, olayların daha çok içine girdik. Son aylarda PKK terörüne verdiğimiz şehitlerimiz yüreklerimizi yakıyor. Suruç ve Diyarbakır gibi beldelerdeki toplu katliamlar, tehlikenin büyüdüğünün habercisidir. Başkent Ankara’nın merkezinde gerçekleşen katliam, her açıdan çok acı olmuştur. Suriye’de Rusya ile Küba ele ele vermiş, ABD diken üstünde tetikte beklemektedir. Bu ateşin bize bulaşması halinde halimiz nice olur diye kara kara düşünmekteyiz. Bütün bu hal ve şartlarda biz, ortalık süt limanlıkmış gibi erken seçim için çekişip duruyoruz.

7 Haziran seçimleri öncesinde Sayın Bakanımız Zeybekçi ansızın ve hazırlıksız önemli bir atak yapmıştı. Seçmeni heyecanlandıran 25 bin konutluk yatırım vaadi, belki etkili olmuş ve birkaç puanlık kazanç sağlamıştı. Konut başına 150 bin TL’den hesaplarsak, vaat edilen yatırımın toplam tutarı, 3 milyar, 750 milyon, eski paramızla 3 katrilyon, 750 milyar TL.eder. Bu dev yatırım vaadi insanımızı heyecanlandırmıştı. Konut sayısı ve yatırım maliyeti açısından say say bitmez. Konut sahibi olmak isteyenler, ayda sadece 250 TL taksitle ev sahibi olacaklardı. Hiç faiz koymadan hesaplarsak evlerin bedeli, 600 ayda, yani 50 yılda ödenecekti. Kim öle kim kala değil mi? Seçim vaadinin bu kadarına da pes doğrusu.

Bu defaki seçim vaatleri, hem Başbakandan ve hem de Sayın Bakanımızdan ayni ifadelerle ve dev posterlerle caddelerimizi süslemektedir. Afişlerde (tek başına iktidarda öğretmen kazanır) deniliyor. Yine (tek başına iktidarda çiftçi kazanır. Yem ve gübrede sıfır KDV) vaat ediliyor. Peki, bu güne kadar kadro beklemekten fıtık olmuş öğretmenler niye bekletildiler? Çare vardı da, iş bu seçime mi kalmıştı? Çiftçi gübreyi bu seçimler vesilesiyle mi kullanır oldu da KDV gideri akla geldi? Yoksa bu giderler çerez parasıyla mı karşılanacak? Anlaşılan iktidar olanlar (tek başına iktidar) olmaktan umudu kestiler ki, her vaatlerini (tek başına iktidar) ifadesini eklemek zaruretini hissediyorlar. Dileriz ve inşallah öyle olur.

Bu arada hizmete talip olanlar, böylesi devasa afişlerle reklam yapmaktan vazgeçmelidirler. Hem de kocaman gülücüklü fotoğraflarını halkın gözünün içine sokup durmamalıdırlar. Halk onları bu güne kadar tanımadıysa, bundan sonra fotoğraflarına bakıp tanısalar ne olacak? Bu devasa afiş geleneği, Büyükşehir Denizli’ye hiç yakışmıyor.