REKLAMI GEÇ

YENİDEN YAZMAYA BAŞLARKEN

25 Aralık 2014 Perşembe

Yazılarıma ara verdiğimden bu yana oldukça uzun bir zaman geçti. Son neşredilen yazımı 12 Haziran günü yazmıştım. 19 Haziran günü basılmak üzere gazeteye gönderdiğim yazımı, o günlerde ayyuka çıkan IŞİD haberlerine gelen kısıtlamalar yüzünden yayından kaldırtmak zorunda kalmıştım. Sonra tatili sebep gösterip, (yazmamak daha uygun olacak) diye düşünmüş ve ara vermiştim. Bu defa sevgili Sedat Kurt’un ısrarını kıramayıp yazmaya devam kararı aldım. Demem o ki, okuyanlarım az da olsa, bundan sonra belki bir süre daha bana katlanmak zorunda kalacaklardır. Yazılarımla dost olan olmayan bazılarını rahatsız edersem, şimdiden herkesten özür dilerim.

12 Haziran günü yazıma (KÖR DÖVÜŞÜ) diye başlık atmıştım. Çünkü uzunca bir süre önce (BULAŞMAYALIM ŞU ARAPLARA) diyerek yazdığım yazımdan sonra, uluslar arası siyasî arenada sıkıntılar çekmeye başladığımız açıkça görülür olmuştu. Gelişen IŞİD terörü üzerine (KÖR DÖVÜŞÜ MÜ, DANIŞIKLI DÖVÜŞ MÜ?) diyerek son yazımı kaleme almıştım. Bu yazımla Arap alemi, Suriye ve Irak’taki vahşeti ve özellikle bizi ilgilendiren olumsuz gelişmeleri vurgulayarak konu ile ilgili görüşlerimi belirtmeye ve bu olayları irdelemeye çalışmıştım. O yazımın yayına girdiği gün, Ankara Cumhuriyet Savcılığı IŞİD ile ilgili haberlerin fazla dillendirilmesine yasak getirmesi üzerine, yazımı yayından kaldırtmış ve o günden bu yana son makalem, köşemde asılıp kalmıştı.

Yayından kaldırttığım o yazımda aynen, (Öyle zannediyorum ki bu Türk esirler, burunları bile kanamadan sağ salim geri getirileceklerdir. IŞİD gibi çetelerin Türk gücü karşısında direnç göstereceklerine pek inanmıyorum. Aslında geçen haftaki yazımda da vurguladığım gibi, içine düştüğümüz zor durumun sebebi, daha çok kendi dış politikamızın bir ceremesidir diye düşünüyorum.) demiştim. O tarihten sonraki gelişmeler hatırlanırsa, ne kadar haklı olduğum kabul edilecektir. Doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovarlar denir. Bizde eleştiriye tahammülsüzlük devam edip gittikçe bu kural da sürüp gidecektir

Herhangi bir konuda olumsuz görüş belirttiğiniz zaman muhatabınız sizi düşman gibi görüyor. O kadar ki, siz ne kadar haklı olup doğruyu söylüyor olsanız da, karşınızdaki size kızıp darılıyor, hatta mahkemelere kadar gitmeye kalkışabiliyorlar. Eğer onlar siyasî bir parti mensubu ise, sizi bir başka muhalif partinin mensubu gibi kabul edip gidiyor. Zaten bizde “sizden olan – bizden olan” damgalaması öteden beri vurulup gidiyor. Bizim politika yaptığımız dönemde de olduğu gibi “Tarafsız olan bertaraf olur” geleneği yoğun bir ağırlıkla canlar yakıp duruyor. Bekleyip göreceğiz. “Bu da geçer yâ hû” deyip sabredeceğiz.

Mesela CHP genel başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’nun son çıkışı, hiç de şık olmamıştır. Her ne kadar sanatı bazılarınca tartışılır olsa da, siyasî muhataplarına kızıp bir hanıma YALAKA diye aşağılaması yakışıksız ve yanlış olmuştur. DESAV’ın başına geçtiğim 2000’li yıllarda, dönemin valisi Sayın Yusuf Ziya Göksu Vakfa kazanç sağlarız düşüncesiyle Hülya Avşar’ı davet etmek istemişti de, ben karşı çıkmıştım. Sebep olarak da, “Kültür Sanat Vakfı olarak Sayın Hülya Avşar’ı nasıl takdim edeceğiz?” diye sorunca, Sayın Vali bana hak vermiş ve hiç ısrar etmemişti. Ama biz o zaman bile, Sayın Kılıçdaroğlu gibi Sayın Avşar’ı küçültücü bir söz söylememiştik. Oysa koca bir siyasî partinin genel başkanının birilerine
kızıp, bir hanımefendiye karşı böyle çirkin çıkışlar yapması affedilir gibi değildir.

Her ne hal ise, bir sürü sıkıntı ve dalgalanmalarla geçen 2014 yılını geride bırakıp 2015 yeni yılına girerken, milletimize ve cümle aleme mutlu ve daha umutlu yıllar dilerim.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı