REKLAMI GEÇ

TABİİ Kİ BEN BÖYLE OLDUĞUM İÇİN BAHAR

24 Nisan 2018 Salı

Ihlamur çiçeklerinin kokusunu işittim Nisan’ın ergen ağzından. Kendi şiirlerini vermişlerdi genç dudaklara.

Çitlembik kırmızısı bir reçine burnumu boyadı, şam fıstıkları ile boy ölçüşürken yan yana.

Apollon, dağ kekiklerinin arasında Tanrılar yetiştiriyordu, elinde Pan’dan çarptığı flüt.

Bir avuç rüzgâr gözlerimi yıkadı, göremedim bir süre berraklıktan.
Elimde bir el buldum sonra yıllarca aramaktan yorulmuş.
Bir yudum mavi koydum parmaklarının ucuna dinlendi.
Bülbül suyu içirdim bir damla, dillendi.
Her çıkışımda, dönmeme ihtimaline kandığım şehir bile şenlendi.
Ayaklarımda bir ayak buldum sonra altın suyuna belendi.
Sarı sarı yuvarlandı debelendi.
Uçurtmaları vurmadılar, darağacından kurtuldular aya doğru uçtular gördüm.
Mavi taradı, trafikte karışan saçımı.
Ufuk, gülen gözlerime özendi, ikimiz tek çizgide buluştuk.
Korkularımın son nefesini verdim dışarı, hayallerimi yanaklarıma doldurdum, şeftali çiçekleri kıskandı.
Islak kehribardan topladım taşları tek tek, özlediğim evi yaptım.
Cebime koydum evimi her yere götürdüm yanımda.
Gece ay, gündüz güneş el birlik karanlıklarımı kovdular.
Yüzümü asmadan, yeşile serip kuruttular.
Uçurtmaya binip gitti kuruntular.
Bir ben buldum yüreğimin içinde sonra.
Martılar eski beni bir çöplükte buldular.
Bir deri bir kemik, iskeletten hallice, bir çukura koydular.
Kargalar bulmasın diye üstünü toprakla iyice doldurdular.
Hatırlama beni çiçeği diktiler üstüne.
Ben de unuttum!
Bahar beni doğurdu, muhtemel yaz büyütecek.
Geçmiş, geçtiyse de boş, geçmediyse de,
Gelecek gelecekse de hoş, gelmeyecekse de
Baştan ayağa maviyim, başka renkleri dondurdular…

“Kadehte meyse köpük
Sırçadansa güneşin günübirlik mezarı
Ne gam ölsem şu anda
Olmasa taşımın yazarı…”

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı