REKLAMI GEÇ

SALLANA SALLANA DENGE BULUNMAZ

14 Mart 2023 Salı

Köşemde yazmaya başladığımdan beri verdiğim en uzun ara oldu sanırım bu.
Evet sevgili okur, beni arayıp da bulamadığında üzüldüysen buna sevinmem gerek herhalde.
Yokluğumu fark etmediysen o zaman üzülmeliyim.
Ben biraz içime kaçtım üzerinize afiyet.
Dıştan içe
Çoktan aza
Sesten susa
Hızdan ese
Griden yeşile
İnsanın dilinden dilsiz canlara kaçtım.
Yazmaktan okumaya
Konuşmaktan düşünmeye
Telaştan sakinliğe
Yorulmaktan dinlenmeye sığındım.
Neden dersen bir cevap hazırlamadım hazırcevap olmama rağmen.
Çünkü hayat sadece soru sorarak çözülmez.
Çünkü öyle olur bazen.
Çünkü öyle olmalıdır ki öyle oluyordur.
O zaman bedeni dinlemek lazım, misal ne canın istiyorsa onu yemek lazım, demek ki ona ihtiyacın var.
İşte zihni fazla mesaiden alıkoymak lazım, aşırı çalıştığında kimseye hayır gelmez ondan. Yani bi kapat tuşuna basmak lazım arada şarj olsun.
Ruhu da bi nadasa çekmek gerek, kulağını toprağa dayayan Kızılderili gibi dinlemek gerek, ne diyor!
Bu 3 kardeşi can-ı gönülden dinleyince hayat kirlenmemiş nehirler gibi akıyor berrak.
Ben de kulak kesildim ne diyorlar diye ve dediklerini harfiyen yerine getirdim.
İyi geldi mi dersen, hem de nasıl!
Ama…

Hani bir karikatür var:
Meditasyon yapmaya çalışan öğrencinin gözleri kapalıyken aklından şunlar geçer;
“Tam aydınlanacam bi gülmek geliyo…”

Tam dengemi bulurken, keşke gülmek gelseydi bozulsaydı da;

Ülkemin sağ alt köşesi, yüreğimin köşesi sallana sallana, yıkıla yıkıla, çöke çöke, tozla dumanla ve yine göz göre göre dağılmasaydı…
Bebeğim, çocuğum, ninem, hastam; delinivermiş bir torbadan dökülür gibi saçılmayaydı karın, ayazın, buzun kucağına…
Daha Gölcük’ün daha Van’ın daha Elazığ’ın daha İzmir’in acısı soğumamışken, yaraları bile doğru dürüst sarılmamışken…
Her bir sallantı bizi sarsmış, yerle yeksan etmiş, öldürmüş, yaralamış, sakat bırakmış ama kendimize getirmemişken…
Hala cinayetin adına kader deme cehaletiyle kendimizi avutup, suçluları aklarken…
Bina yapıcılar, onay vericiler, görmeyivericiler, cebini dolduruvericiler; betonu sadece vicdanlarına döküp, kumdan kalelerde canları oyuncak askerler gibi dağıtırken…
Hayal alıp mezar verenler bir türlü tükenmemişken;

Ağrıdan ağlayan kolu kırık arkadaşıma doktor tavsiyesi bir morfini al dediğimde;
“ kolu, bacağı kesilen bebeler var ablam, ben alırsam günah olur onlara lazım!” demeseydi…

Hatay’dan kentime mecburi göçen 10 yaşında bir güzel çocuk doğum gününde;
“arkadaşlarım yiyebilene kadar pasta istemiyorum” demeseydi. Ve eklemeseydi ardından o hüzün bulaşmış üzüm gözlerini gözüme dayayarak “ teyze onlara da çikolata gönderir misin” cümlesini!
Muktedir, canı kopan insanlara gereksiz konuşmalar yaparken bari ruhu ve bedeni ayazda titreyen çocuğun ellerini eline alıp ısıtsaydı da, yanına dikeltip kapişonunu çıkarmasaydı…
“Benim defterim var, enkazdan alabiliyorum. Onu başka çocuklara verin onların hiçbir şeyi yok” diyen çocuk sesiyle dolmasaydı gözlerim.
Kızılay’a verdiğim, yıllar süren emeklerimin içine tükürmek istemeseydim şu anki halini görüp.
Devlete güvenememenin ağırlığında ezilmeseydi yüreğim…

Güzel memleketimin sağ alt köşesi -hem topraktan hem devletten- sallana sallana koparılmasaydı hayattan, dengemi bulacaktım.

Şimdi ağlıyorum öfkeli bir umudun içine yuvarladığım dengesizliğimle…

KAYIP
Çocuk gözleri gerek
şimdi bana
yalnız olanı göstersin

Çocuk sözleri gerek
şimdi bana
yalnız olanı söylesin

Çocuk izleri gerek
şimdi bana
hayallerime götürsün

Çocuk şarkısı gerek
şimdi bana
boğazımda düğümü çözsün

Çocuk yüreği gerek
şimdi bana
hayatın elinden tutsun

Çocuk ruhu gerek
şimdi bana
gönlümü enkazdan kurtarsın

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

gulum hırdavt   -  Bağlantı 28 Mart 2023, 19:03

HEP KOPTUK KIRILDIK BİR BİRİMİZE BİR BİRİMİZDEN

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı