REKLAMI GEÇ

ACI/TATLI SOSLAR

24 Ekim 2023 Salı

Oğlum mutfak sanatları okuduğunda, bana acı-tatlı lezzetlerin birlikte nasıl güzel yaşayabildiklerini öğretmişti. Misal; acı biberle sotelenen sosa eklenen bal!
Bazen de ekşi-tatlı bir arada damak büyüsü yaratabiliyordu.
Misal; limonlu yeşil salataya eklenen hurma ya da üzüm!
Hayat gibi aslında! Ağzıma aldığım her lokmada, damağımdaki tatlıyla dudaklarım hafifçe kulaklarıma doğru seğirtmek üzereyken, damağın gerisinden gelen acı ile gözlerim yaşarıyor.
Kızlarımız voleybolda dünyayı parmağında oynattığında tam dudak kenarlarım kulaklara seyahate başlayacak bomm! Hamas İsrail’e saldırıyor. Dudağımda dondurduğum gülücükle Tel Aviv’deki can dostumu arıyorum telaşla ; ”Nasılsınız?”
İyiler şükür diyemeden hastanedeki bebelerin kanat sesleriyle vuruluyorum kalbimden Filistinli arkadaşımı arıyorum : “ Nasılsınız?” İyiler, iyiler yani hayattalar şimdilik de!
Bu nasıl bir iyilik!
Ortanın doğusu! Neden hep ortanın doğusu
Cehaletin borusu çünkü burada öten!
Bilerek cehaletin içinde demlendirilen, gözü açılması, insan gibi yaşaması istenmeyen güzel gözlü, yumuşak karınlı, coğrafyası keder olan bebelerin koğuşu burası!
Ortadoğu, cehennem ateşinin buğusu!
Büyük biraderlerin düşman gibi gösterdikleri oysa arkadan sımsıkı kavuşmuş dost elleriyle ortaklaşa, dağ laboratuvarlarında ürettiği terör örgütlerinin pimini çekmesiyle biraz daha kırmızısı çoğalan, denizi bile kızıl, ölümden yana pek bereketli topraklar.
Ortanın doğusu, kan kuyusu.
Sesimle boğuyorum kuyuyu, Midas kıskanıyor sesimdeki koyuyu;
“Heyyy! Çocuk öldü çocuuuuk!”
Soruyor kuyuyu kana boyayan bölücü soyu;
“Kimlerdenmiiiiş?”
Tragedya burada yazıldı, Helenistik değil!
Ah güzelim ortanın doğusu, yetmedi mi cehaletin uykusu, uyan artık!
Üzüm gözlü bebelerini atma hırs canavarlarının önüne kader diye.
Deme artık cinayete takdir-i ilahi. Anam, babam, güzel gözlü, yumuşak karınlı kardeşim bu ne Allah’ın takdiri ne de kader. Bu cinayet, bu katliam, bu koca bir dünyanın orta sahnesinde, gözü dönmüş canilerin sergiledikleri tragedya. Lakin bu tragedyada oyunun sonunda üstünü silkeleyip kalkamıyor figüranlar.
Biz ancak biz olursak bu oyunu sahneden kaldırabiliriz. Taraf olunacak taraf sadece insanlıktır.
Oyunu sahneye koyanları yok etmektir aslolan.
Aslolan; oyunun sahneye konmasına izin vermemek, maşalarının ucunda ateşte yanmamaktır.
Çarpıtılmış din sosuna bulanmış zehirli kevser şaraplarını içmemektir. Dini doğru öğrenmektir ki büyük biraderler kandıramasın.
Uyan kardeşim uyan ölüm uykusundan!

SÜPÜRGECİ

Süpürdüm ölümü
çocuk bahçesinden
süt kokusu serptim havaya
çember yaptım, gökkuşağından
zeytindalından çomak..
oynadılar çocuklar
bir daha ölmediler…
denizden topladım
ölü çocukları
ömrümden can verdim
saldım mavi sulara..
yunusun gülüşünü taktım yüzlerine,
balıkların yüzgecini kollarına..
yüzüp gittiler
mavi giyindiler
bir daha ölmediler…

Acı tatlı lezzet kavuşmasını gözüm, yüreğim yana yana bir de Denizli Büyükşehir Belediyesi 6. Kitap Fuarı’nda yaşadım geçtiğimiz hafta. Yoğun ziyaretçi sevindirirken, ne tür kitapların satıldığını düşünmeden edemedim. Yayınevleri memnundu satışlardan ama ne sattıkları önemliydi. Çok satan kitaplar, çok okunması gereken kitaplar değildi çünkü. Düşünmek gerek üzerinde.
Gençlerin kitap arkalarını okuyup, içerik hakkında soru sormaları ile umudum yükselirken, kapkara çarşafların içinde burnunun üstüne kadar simsiyah peçesini çekmiş ve onun üzerine gözlüğünü takarak etrafını görmeye çalışan 14 yaşındaki kız çocuğu ve benzeri pek çok kız çocuğu önümden geçince hüznüm tavan yaptı. Bunun kıyafet özgürlüğü ile alakası olmadığını takdir edersiniz.
Cumhuriyetimin 100. yılında bu manzaralar çok canımı yaktı. Cumhuriyetimize ve Atamıza 100. Yıl borcumuz bu olmamalıdır. Sağduyu ile ülkenin nereye gittiğini idrak etmek, anlatılan peri masallarının aslında kurt masalı olduğunu fark etmek ve liyakatle yönetilen bir ülke olmak için aklı başında adımlar atmaktan başka çaremiz yoktur.

Bu köşede 2017’nin 9 Nisan’ında yazdığım ilk yazımın da, bu okuduğunuz son yazımın da yine kitap fuarı ile ilgili olması hoş bir tesadüf olsa gerek.
Yani müsaadenizle sevgili okur gazetedeki “yaz” köşemi kapatıyorum.
6 yıldır bu köşeyi tahsis eden gazeteme, özellikle de köşe yazabileceğime benden daha çok inanıp, bana bu köşeyi teklif ederek yazmama sebep olan sevgili Yaşar Tok‘a, bana hep destek olan sevgili editörüm Metin Eltaş’a, yazılarımı bunca yıldır her hafta okuyarak, ilgi göstererek beni yazmaya teşvik eden siz, sevgili okuruma teşekkürü borç bilirim.
Başka mecralarda, başka köşelerde yine kavuşabilmek dileğiyle, aydınlık içinde, sağduyu ile kalın.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

Kader Çekerek   -  Bağlantı 25 Ekim 2023, 10:59

Ulusal düzeyde de yayınlanmalı yazıların, nice güzellikleri yaratmaya ve paylaşmaya devam et lütfen.

gulum hırdavt   -  Bağlantı 25 Ekim 2023, 08:32

KAHROLSUN TÜM KÖTÜLÜK DÜŞÜNÇESİ İÇİNDE OLAN KİM VARSA

Cenap Güven   -  Bağlantı 24 Ekim 2023, 16:52

Yeni mecralar, başka mecralar da iyidir, güzeldir. Yazma O çok güzel yazılarının yeni etkinliklerle devamını dilerim. Sevgiyle.

Canan   -  Bağlantı 24 Ekim 2023, 13:31

Canım Yazar, böylesine duyarlılıkla, sorumlulukla, bilinçle, şiirle hep bize ışık tuttun, aklımızı kalbimizi aydınlattın. Yine, yeni ve yeniden aradan çok zaman geçmeden buluşabilmek dileğim, bu etkili kalemle…

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı