REKLAMI GEÇ

Yaşlı, “Sosyal Devlet” ve sosyal yardım

22 Mart 2016 Salı

“Eski Roma’da göçebe bir topluluk göç yolculuğu sırasında Tiber nehrini aşmak zorunda kalır. Kabilenin en akıllı ve beceriklisi nehir üzerine tahta bir köprü yapar ve böylece bütün kabile hiçbir can ve mal kaybına uğramadan karşı tarafa geçer. Ancak daha önceki yıllarda Tiber nehrini geçerken köprü olmadığından kabilenin ihtiyarları ve hastaları nehir suları ile baş edemez, sulara kapılır, ölür giderlerdi. Onlar da Nehir Tanrılarına verilmiş kurbanlar sayılırdı. Bu doğal ayıklanmayı kabile de kendi işine geldiğinden doğal kabul ederdi. Çünkü yaşlılar, hastalar ve sakatlar gerçekten de göç boyunca toplumun sırtına yük oluyorlardı. Ancak bu kez köprü yapıldığı için hastası da, sakatı da, ihtiyarı da karşı tarafa sağ olarak geçmişti. Toplum geçmiş yıllarda nehir geçişi sırasında kurtulduğu ihtiyar, sakat ve hastalardan bu kez kurtulamamıştı. Ne olacaktı şimdi?”

Son yıllarda özellikle gelişmiş ülkelerde oluşturulan sosyal ve ekonomik politikalar sonrası “yaşlılık imajı” bakım isteyen insanlar şekline dönüştü. Ülkemizde de konu Anayasa içinde yerini aldı. Anayasa Madde 61 “… Yaşlılar, devletçe korunur. Yaşlılara devlet yardımı ve sağlanacak diğer haklar ve kolaylıklar kanunla düzenlenir…” der. Bu bağlamda, yaşlı nüfusun hâlihazırda karşılaştığı toplumsal sorunları göz önünde bulundurmak önemlidir. Yaşlılarla ilgili en yaygın toplumsal sorunlar; “Genel yaşam standartlarının düşük olması, yoksulluk ve düşük gelir, sosyal güvenlik politikalarındaki değişiklikler, tek başına yaşayan yaşlı sayısındaki artış, uygun olmayan konut koşulları, aile bakımındaki azalmalar, yaşlı nüfusun yaşlanma belirtileri, yaşlılığa yönelik olumsuz görüşler ve olumlu rolleri kabullenme güçlükleri” şeklinde sıralanabilir.

Bu sorunların önemli bölümü ekonomik nedenlere dayanmaktadır. Ancak Türkiye’de ekonomik temelli sosyal yardım, hak temelli olmaktan çok ihtiyaç temelli olarak temin edilmektedir. Yine sosyal yardım sunulacak grupların tanımlanmasında geçen, “kimsesiz” ibaresi; ailesi olan ama onlardan herhangi bir destek göremeyen yaşlıları sosyal yardım kapsamının dışına itmektedir. Bu anlayış yurttaşlık ve hak temelli sosyal devlet yerine, Türkiye’de halen yükü öncelikli olarak aileye yıkan, ancak ailenin devreye giremediği durumlarda muhtaçlık-kimsesizlik söylemleri üzerinde, yaşlısına son kertede sosyal yardım temin eden devlet anlayışının varlığını açıkça ortaya koymaktadır. Ülkemizde yaşlı erkek nüfusun % 46’sının, kadınların ise % 6’sının emekli maaşı bulunmaktadır. Gelir sahibi olanlar erkeklerde % 75, kadınlarda % 38’dir. Durum böyle olunca yaşlıların önemli bölümü yoksulluk içindedir ya da aile desteğiyle en altta bir yaşam sürmektedir. Bunların da çoğunluğu kadındır ve kırsal kesimde yaşamaktadır. 

Anayasa maddesinde belirtildiği gibi yaşlılara sosyal yardım sağlanması bir haktır. Ancak sosyal yardım hak temelli işletilmediğinde, yardım almak üzere talepte bulunma konusunda sorunlarla yüz yüze gelinmektedir. Bu nedenle bir çözüm üretilmesi gerekmektedir.

… “Çözümü köprüyü yapan usta buldu.

Yaşlılar, sakatlar ve ağır hastalar Nehir Tanrılarına kurban edilmeliydiler. Tüm kabile savunma güdüsüyle onaylar bu öneriyi. Bir taşla iki kuş vuracaklardır. Hem Nehir Tanrılarının gazabından, hem de yaşlı, sakat ve ağır hastalar da topluma yararlı bir iş için ve Tanrılara kurban olarak ölmek gibi güzel ve kutsal bir misyon yükleniyor, onurlanıyorlardı.

Ve tüm kabilenin gözleri önünde ihtiyar, sakat ve ağır hastalar köprüden aşağıya atılarak Nehir Tanrılarına kurban edildi. Pontifex bu buluşu sonucu kabilenin dini lideri ve bu uygulamasıyla toplumda yaşlılara ve sakatlara karşı şiddeti içeren yeni bir “Gelenek Hukuku”nun yerleştiricisi oldu eski Roma’da…“

Toplum içinde yalnızca yaşlılara saygı göstermekle, görmezden gelerek sorunlar çözülmüyor. Sosyal devletin yaşlılara dönük bir politikası olması gerekir. Yalnızca uygun görüldüğünde “sadaka” gibi değil de “yurttaşlık hakkı” olarak hak sahiplerine ulaştırılacak nakit gelir desteği, yaşlıların toplum içinde özsaygılarını koruyarak bağımsız yaşamalarına olanak sağlayabilecektir. Bireyin özerkliği ancak, insan haklarını temel alan bir yaklaşımla korunabilir.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı